Ercan Çankaya - Haber Merkezi
Rusya’nın, Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusunda bulunduğu açıklaması dünya gündemine bomba gibi düştü.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dış politika danışmanı Yuri Uşakov, Türkiye'nin BRICS'e üyelik için başvuru yaptığını söyledi.
Rus haber ajansı RIA Novosti'nin haberine göre Uşakov, “Türkiye tam üyelik için başvurdu. Bunu değerlendireceğiz” dedi.
Rusya halen BRICS'in dönem başkanı.
BRICS Zirvesi, 22-24 Ekim'de Rusya'nın Tataristan Cumhuriyeti'nin Kazan kentinde yapılacak.
Zirvede ana gündem maddelerinden birinin BRICS'in genişlemesi olması bekleniyor.
Öte yandan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise Çarşamba günü yaptığı açıklamada, "BRICS’e üye olmak istediğimiz talebi açıktır. Süreç devam ediyor, somut gelişme olursa paylaşırız. Türkiye’nin BRICS dahil önemli platformlarda yer almak istediğini sayın Cumhurbaşkanımız ifade etmiştir" demişti.
Samimi Haber olarak Türkiye’nin BRICS’le yakınlaşmasının ve muhtemel üyeliğinin ülkemizin dış politikası açısından ne anlama geldiğini Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger’le konuştuk.
Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger
Türkiye’nin üyelik süreci AB’nin iç sorunları nedeniyle ilerlemedi
AK Parti hükümetlerinin dış politikaya yeni bir bakış açısı getirdiğini söyleyen Prof. Ülger, AK Parti 2002’de ilk iktidara geldiğinde Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin nasıl olacağının, AK Parti’nin AB’ye nasıl baktığının konuşulduğunu hatırlattı. AK Parti’nin AB’ye katılım için ciddi çaba harcadığını belirten Ülger, üyeliğin büyük ölçüde AB’nin kendi iç sorunları nedeniyle ve Türkiye'nin katılımı konusunda görüş birliği sağlanamadığı için akamete uğradığını vurguladı.
Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde Türkiye’nin gözlerini Ortadoğu’ya çevirerek burada bir arabulucuk rolü oynamaya çalıştığına dikkat çeken Ülger, şimdiki dönemdeyse Türk dış politikasının her iki yönelimi de kapsayan daha geniş kapsamlı bir çerçeveye oturduğuna dikkat çekti.
Kıbrıs meselesi dönüm noktasıydı
Türkiye’nin 20’nci yüzyılın büyük bir bölümünde çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma ve Batı’yla ilişkileri geliştirme hedefiyle hareket ettiğini ifade eden Ülger, ülkemizin Batı’nın başka hesapları olduğunu birkaç örnekte net bir şekilde gördüğünü dile getirdi.
1964’te Kıbrıs’a müdahalenin ABD Başkanı Jonhson’un mektubuyla engellenmesini, 1974’teki askeri müdahale sonrası gelen tepkileri Batı’nın farklı hesaplarının ortaya çıktığı örnekler olarak değerlendiren Ülger; Kıbrıs müdahalesinin bu noktada çok önemli bir dönüm noktası olduğunu açıkladı.
Türkiye’nin 90’lı yıllardan itibaren Ortadoğu’yla ilişkileri geliştirmeye önem verdiğini ifade eden Ülger, BRICS ülkeleri ve Şangay İşbirliği Örgütü’yle yakın ilişkiler kurulmasının ise AK Parti dönemine denk geldiğinin altını çizdi.
Türkiye merkez ülke olmak istiyor
BRICS ülkeleri ve Şangay İşbirliği Örgütü üyeleriyle yakın ilişkilerin yanı sıra İslam İşbirliği Teşkilatı üyeliğinin ve Afrika ülkelerinde açılan büyükelçiliklerin sayısının artırılmasının Türkiye’nin önüne merkez ülke olma hedefini koymasının açık işaretleri olduğunu belirten Ülger, Avrupa Komisyonu Dışişleri ve Güvenlik Politikası Sözcüsü Peter Stano’nun BRICS başvurusuna rağmen Ankara'nın AB'ye aday ülke statüsünün devam edeceğini açıklamasını hatırlattı.
Fırat Kalkanı sürecini ve Beşar Esad’ın Türkiye’yle müzakereye yeniden başlamasını örnek vererek Türkiye’nin uzun süredir Rusya’yla iyi ilişkilere sahip olduğunu vurgulayan Ülger, Türkiye’nin hem AB hem BRICS ülkeleriyle iyi ilişkilere sahip olduğunun altını çizdi.
Batı’dan kopmadık
Öte yandan BRICS ülkelerinin ekonomileri ve gayri safi milli hasılaları yönünden iyi durumda olan ülkeler olsalar da hak ve özgürlükler yönünden Batı’dan fersah fersah geride olduklarına işaret eden Ülger, Çin’de tek parti rejiminin hüküm sürdüğünü, Rusya’da Putin muhaliflerinin ölüm dahil çok ağır yaptırımlara maruz kaldıklarını, Güney Afrika’nın apartheid rejiminden yeni çıktığını hatırlattı.
Kendi ulusal çıkarlarımız gereği BRICS ülkeleriyle ilişki kursak da Batı’dan da kopmadığımızı dile getiren Ülger, ABD’nin kaç zamandır Türkiye’nin tutumundan şikayetçi olduğunu, Soğuk Savaş dönemindeki gibi NATO şemsiyesi altındaki müttefiklerini doğrudan patronaj altında tutmak istediğini, ancak bu isteğinde başarılı olamadığını anlattı.
Önceden ABD’nin patronajına De Gaulle Fransa’sının direndiğini, yeni dönemde ise Türkiye, Macaristan, Slovakya gibi ülkelerin direnmekte olduklarını belirten Ülger, Çin’le çok sıkı ekonomik ilişkilere sahip olan Avrupa ülkelerini ABD eleştirse de ilişkilerin hayatın akışı içinde normal devam ettiğini vurguladı.