CNN Türk canlı yayınında soruları yanıtlayan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin ekonomik hedefleri ve elde edilen başarılar hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

"Cari açığı azalttık"

Birincil önceliğimiz ülkenin dış kırılganlığını azaltmak. Bu bizim ana hedeflerimizden bir tanesiydi. İkinci başlığımız da enflasyonu kontrol altına almak. Bizim geçen sene başlarken makro finansal istikrar derken bunu kastettik. Geçen sene mayıs ayı itibarıyla 57 milyar dolarlık cari açığımız vardı. Cari açığı 19 milyar dolar civarına indirdik. Çok önemli bir kazanım. Cari açığı önemli ölçüde azalttık. Uluslararası rezervlerimiz bugün itibarıyla 147 milyar dolar civarına çıktı. 153 milyar dolar üzerinde rezerv olacak. Net rezervlerimiz 78 milyar dolar iyileşti. Yaklaşık 90 milyar dolar üzerinde cuma günü itibarıyla iyileşme var. Bu da kırılganlığımızı azalttı. Ülkemizin uluslararası rezervleri arttı.

"Risk primi düştü"

Ülkemizin mayıs ayında risk primi çok yükselti. 700 baz puanın üzerindeydi. Şu an itibarıyla 270'in altına düştü. Risk primimizdeki düşüş bize benzer ülkelere göre çok daha iyi. 700 baz puandan 270 baz puanın altına düşürdük. Hala yüksek ama doğru yoldayız. Dış borçlanma maliyetimiz düştü. Hem dış kaynağa erişim arttı, hem daha uzun vadeli. Bankalar en son 2016 2017'de sermaye benzeri kaynak bulabilmişlerdi. 

"Türkiye gri listeden çıktı"

Türkiye gri listeden çıktı. Bu önemli bir kazanım. Yurt dışında hesap açmak zorunda kalırsanız o zaman gri listedeki ülkelerin vatandaşların şirketlerine özel bir inceleme süreci var. Bizim itibarımız arttı. Türkiye'nin itibarı arttı. Bunlar dış kırılganlığımızı azaltan, dayanıklılığımızı artıran unsurlar.

Enflasyonun kontrolden çıkmasını engelledik. Birincisi geçen sene Türkiye eşi benzeri görülmemiş en büyük deprem felaketini yaşadı. Sadece deprem değil tabii diğer faktörler de var. Ciddi bir bütçe açığıyla karşı karşıyaydık. Öyle bir büyük açığı bankacılık sektöründen finanse etmeye çalışırsanız reel sektöre kaynak kalmaz. Biz tedbir aldık. Bütçe açığını yüzde 5.2'de tuttuk. 

"Daha çok kaynak geliyor"

Sadece daha ucuza borçlanmıyoruz. Daha çok borçlanma imkanı, yani Türkiye'ye daha çok kaynak geliyor. Geçen sene, Ocak-Mayıs döneminde bankalarımız yurt dışına 100 dolar borç ödedikleri zaman sadece 97 dolar bulabiliyorlardı. Yani net fazla 3 dolar ödemek zorundaydılar ve pahalıydı. Bu sene 100 dolar borç ödediklerinde 150 dolardan daha fazla kaynak buluyorlar. Real sektördeki durum daha dramatik. Geçen sene reel sektör, yani büyük şirketler yurt dışına 100 dolar borç ödediklerinde 73 dolar bulabiliyorlardı. Şimdi 120 doların üzerinde. Bunlara 'rollover asyası' diyoruz. Dolayısıyla hem dış kaynağa erişim arttı, hem daha ucuza dış kaynak bulabiliyoruz, hem de daha uzun vadeli. Yani çok daha elverişli koşullarda. Bu da kalkınmayı da getiriyor beraberinde.

"İtibarımız arttı"

Türkiye'nin itibarı arttı. Şimdi bunlar dış kırılganlığımızı azaltan, bünyemizi dış şoklara karşı güçlendiren, dayanıklılığımızı arttıran unsurlar. Bir şey daha hatırlarsanız, ikinci başlığımız vardı. O da enflasyonun kontrolden çıkmasını engelledik. Şimdi tabii haklı olarak belli çevreler, finans çevreleri, piyasalar, vatandaşlar diyor ki, ya geçen sene enflasyon %38-40 civarıydı. Şu anda daha yüksek. Yani siz neyi başardınız, ne değişti diyorlar, haklı olarak. Şimdi şöyle bir şey, genelde başka türlü olsaydı sorusu sorulur. Yani bu program uygulanmasa ne olurdu mesela? Bu sorulmuyor.

Birincisi, geçen sene Türkiye hakikaten eşi benzeri görülmemiş son 100 yılın en büyük bir deprem felaketini yaşamış. Bu da bütçede çok büyük bir açığa sebep olmuş. Sadece deprem değil tabii, diğer faktörler de var. Ama ciddi bir bütçe açığı ile karşı karşıyaydık. Yani geçen sene bu programı başlatmadan önce piyasanın beklentisi ve bazı tahminler, bütçe açığı milli gelirin %9.8'ine, %9'ına, %10'una ulaşır diye bir beklenti vardı. Şimdi öyle bir açık tabii çok daha enflasyonist olurdu. Ne olurdu mesela? Öyle bir büyük açığı bankacılık sektöründen finanse etmeye çalışsanız, o zaman bütün kaynakları kendinize çekmeniz lazım, reel sektöre kaynak kalmasın. Şimdi biz ne yaptık? Onun yerine tedbir aldık. Geçen sene Temmuz ayında ciddi tedbirler aldık, almak zorundaydık. Tabii ki kısmen borçlanacaksınız ama kısmen de tedbir almanız lazım.

"Kontrolden çıkmasını engelledik"

Kur korumalı ödemek diye bir konsept vardı ülkede. Şimdi bu uygulama, eğer kur, bankaların verdiği faizden çok daha fazla, yani lira değer kaybederse, farkı Merkez Bankası para basarak veriyordu. Hazinede, zaten bütçede böyle bir kaynak yoktu. Şimdi, geçen sene biz, uluslararası dış kaynağa, finansmana erişmeseydik, düzeltme noktasında bu ilerlemeleri sağlamasaydık, çok büyük ihtimalle, bazılarının beklediği gibi, lira ciddi bir şekilde değer kaybedebiliyordu. Eğer kaybetseydik, Merkez Bankası çok daha fazla para basmak zorunda kalacaktı. Türkiye gerek deprem felaketini, gerekse kur korumalıyı yöneterek, ciddi bir şekilde enflasyonun kontrolden çıkmasını engelledi. Biz zaten, ilk yılı geçiş yılı olarak belirlemiştik. Dolayısıyla özetlersek, hem iç kırılganlığı azalttık, hem dış kırılganlığı azalttık.

"2025'in başında enflasyon yüzde 30'a düşecek"

Enflasyonda ilk yılı geçiş yılı olarak kabul ettik. Bizde finansal istikrarı önceliklendirdik. Çünkü kırılganlıklarımız vardı. Onları giderdik. Kırılganlıkları yönetmeniz lazımdı. Bakın politika yaparken, çerçeve çizerken, her zaman en kritiğinden başlarsınız diğerlerini zamana yararsınız. Koşullar önce enflasyonu yükseltecek nitelikte. Daha sonra biz indirebilecek para politikası gecikmeyle geliyor. Biz KKM riskini yönettik, kur riskini yönettik, bütçe açığını kontrol altına aldık. Bunları yapmasaydık, enflasyon çok farklı düzeyde olabilirdi. Şimdi üç teknik birimimiz oturuyor diyorlar ki, kur, petrol fiyatları vs. şöyle şöyle olursa modelleri var tahmin ediyorlar. Biz de programımızda bunun ortalamasını aldık. Herhangi bir müdahalemiz olmadı. Petrol fiyatlarını tuttursak, bir takım önemli varsayımlarımız var. Gerçek dünya çok kompleks ve karmaşık. Modelleme ile tahminler yapıyorsunuz ve çok büyük tahminler içeriyor.

FED faiz düşürdü! 4 yıl sonra ilk... FED faiz düşürdü! 4 yıl sonra ilk...

2025'in başında enflasyon 30'lu rakamlara düşecek. Haziran, Temmuz gibi 20'li rakamlara düşecek. Yılın sonunda da bizim hedefimiz yüzde 17. Dolayısıyla gelecek seneni sonunda enflasyonu yüzde 20'lerin altına indireceğimiz konusunda samimiyiz.

"2024'TE ÜÇ KURULUŞ TARAFINDAN KREDİ NOTU ARTIRILAN TEK ÜLKEYİZ"

1980-200 yıllarını ele alalım. Bu 20 yıllık dönemde enflasyon ortalama %60 olmuş. O civarda. Türkiye’nin reel büyümesi yani milli gelirdeki artış. Yıllık %4 olmuş. Peki sonraki 20 yıla alalım, örneğin 2000 ile 2020 veya 2023 neyse 2003-2023 yani yine 20 yıllık bir dönemi alalım. 1 puanı lütfen küçümsemeyin, çok önemli. Mesela 1923 ile 2023 arası Türkiye’de ortalama reel büyüme %4.8. %4.8 yerine Türkiye ortalama reel olarak örnek olan %5.8 büyüseydi ne olurdu biliyor musunuz? Milli gelirimiz geçen sene ki 1.1 trilyon dolar ya da muhtemelen bunun iki katından fazla olurdu. Şimdi program fedakarlık gerektiriyor. Bu fedakarlığı sadece milletimizden beklemek yanlış olur. Geçmiş yıllarda iyi ve güçlü bir büyüme var. Şimdi enflasyonu düşürmek için cari açığı düşürmek için bir çaba var. İş aleminin en büyük derdi finansmana erişim. Uzun vadeli erişim için bu programı uygulamamız gerekiyor. Mesela kredi notumuz 2024'te üç kuruluş tarafından kredi notu artırılan tek ülkeyiz. Sizin ülkenizin risk primiz düşüyorsa, reel sektör bundan nemalanacaktır. Biz öngörülebilirliği artıracağız. Enflasyon yüksekse planlama çoktur. Türkiye'de yatırımları olan bir dost ülkenin ileri gelen ve Türkiye'de faaliyetleri olan şirketleri ile bir araya geldik. Dünyada 80 milyar dolar yatırımları var. Türkiye çok fazla bir şey gelmemiş dedim, niye dedim? Biz sizinle dost değil miyiz? Ne dediler bana biliyor musun? Burası bizim ikinci vatanımız, biz burayı çok seviyoruz, yatırım yapmak istiyoruz ama enflasyon ortamında nasıl faaliyet göstereceğimizi bilmiyoruz. Farkındayım, kısa vadeli bakıyorlarsa anlıyorum. Orta uzun vadeli perspektife sahip olmamız lazım. Bu arada onlara da katılmıyorum. Türkiye ekonomisinin %23’ü sanayi %6’sı tarım %71’i de genel anlamda hizmetler. Şimdi hizmetlerde henüz ciddi bir yavaşlama yok. Bakın tekrar bırakın daralmayı henüz ciddi bir yavaşlama yok. Dolayısıyla ne kalıyor, sanayide geçici yavaşlama. Hatta bir miktar daralma var. Genel makro tabii etkinin dışında iki önemli konu var. Bir tanesi bizim ticaret ortaklarımızdaki büyüme çok yavaş seyrediyor. Avrupa Birliğindeki toparlanma, arzuladığımız düzeyde değil mesela, Almanya geçen sene işte resesyon bu sene hala güçlü bir çıkış yapamadı. Sanayimiz umut var olsun çünkü toparlanma başladı.

Eleştirilere açığım. Son bir yıla birlikte bakalım Kurumlar vergisini biz artırdık. Yani şirketler, kar edenler ödüyor. Kurumlar vergisi yüzde 20 idi 25'e çıkardık. Kamu özel iş birliği şirketlerinden alınan kurumlar vergisini yüzde 30'a çıkardık. Çok uluslu şirketlere yüzde 15 kurumlar vergisi getirdik. KKM'de şirketlere vergi istisnası vardı, kaldırdık. Yatırım fonlarının istisnaları vardı, kaldırdık. TL mevduattan elde ettiğinizde sıfır vergi vardı. Vergi getirdik. Geçen sene KDV oranını artırdık, ÖTV oranını artırdık ancak ondan sonra vergide adalet için büyük bir çabaya girdik. Bunun da görülmesi lazım. Eleştiri konusu tabii ki çok kolay. Maalesef özellikle sosyal medya üzerinden ciddi bir karalama var. Önce program yok dediler, sonra kaynak gelmez dediler. Sürekli bir şekilde bir kutuplaşma var ve onun üzerinden programa ilişkin eleştiriler var.

"Kara para aklıyor olabilirler"

IBAN'ın birkaç boyutu var. Gençlerimizin özellikle bilmedikleri şahıslara kendi ibanlarını kullandırtmalarının ciddi tehlikeleri var. Gönderdiğiniz hesap, kara para aklıyor olabilir. Terörün finansmanında kullanılabilir. Bizdeki en önemli konu kayıt dışılık. Mesela gidiyorsunuz bir yere kredi kartı geçmiyor diyorlar. Bunu hiçbir müessese diyemez, çünkü yazar kasa ile pos makinesini birleştirdik. Ticari bir IBAN ise zaten sorun yok. Biz de çok sofistike yazılımlar var. Bakıyoruz bir akrabalık mı var, yoksa ticari bir ilişki mi var? İlgisiz hesaplardan sürekli bir para akışı varsa o zaten şüpheli bir durumdur.

"3 kalemde vergi düşünmüyoruz"

Şunu açık bir şekilde söyleyeyim. Şu anda bizim gündemimizde bugün itibarıyla ne KDV ne de genel bir artış düşüncesi yok. Vatandaşa yansıyacak, KDV genel oranlarında herhangi bir çalışmamız yok. Yani şu anda biz KDV oranlarını artırmayı düşünmüyoruz.
Öncelikle şunu söyleyeyim, bu program üç kolon üzerinde inşa ediliyor. Birincisi fiyat istikrarı. Para politikası, maliye politikası tedbirleriyle alım gücünü kalıcı şekilde artırmaya çalışıyoruz. Birinci öncelik bu. İkincisi, yapısal dönüşüm için, depreme dirençli kentler için kaynak üretme. Ama asıl amaç reformlar ve yapısal dönüşüm. En büyük önceliklerimizden biri yeşil dönüşüm. Son 21 yılda kümülatif enerji ithalatına ülkemiz 905 milyar dolar para ödedi. Enerji ithalatımız cari açığımızın 1.4 katı. Enerjide yeşil dönüşüm bir moda, bir fantezi değil bu bir zaruret. Bu bir mecburiyet. Bu bize ne sağlayacak? Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak demek. Geçen seneki bir araştırmada, yeşil dönüşüme hangi ülkeler katkı verebilir diye bakmışlar. Türkiye 6. sırada. Yani potansiyelimiz büyük. Biz muazzam bir dönüşüm gerçekleştirmiş olacağız. Karbon ayak izini de düşürmüş olacağız. Peki bunu nasıl yapacağız? Şu an en büyük önceliklerimizden birisi OSB'lerin trenlerle ve limanlarla bağlanması. Ulaştırmada yeni bir döneme giriyoruz. Artık karayolları ihtiyacı büyük oranda karşılandı. Dolayısıyla en büyük öncelliğimiz demiryolları. OSB'leri liman bağlantılarını yapacağız ve bu önemli bir yatırım.

Editör: Ömer Göyce