Bir astronotun uzay yürüyüşü sırasında hayatını kaybetmesi, bir bilim kurgu filmi senaryosu gibi görünse de, gerçeklik bu tür trajedilere karşı sıkı önlemler gerektiriyor. Eski Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) Komutanı Chris Hadfield, Popüler Science’a verdiği röportajda, bu tür durumlarla başa çıkmak için belirlenen prosedürlerin detaylarını paylaştı.
Hadfield, uzay yürüyüşü sırasında ölen bir astronotun öncelikle hava kilidine alınacağını belirtti. Ceset, çürümeyi önlemek ve hayatta kalan ekip üyelerinin güvenliğini sağlamak için ISS’teki soğuk bir alana, geçici bir morga yerleştiriliyor. Çürüyen bir bedenin çıkardığı gazların ve kokuların mürettebat için tehlike oluşturabileceği vurgulanıyor.
NASA’nın “İnsan Uzay Uçuşuyla İlgili Ölümler” rehberi, bu trajik durumda üç olası seçenek sunuyor:
- Cesedi Dünya’ya Getirmek: En ideal seçenek olarak görülse de, görev süresi ve lojistik zorluklar nedeniyle her zaman mümkün değil.
- Uzaya Fırlatma: Cesedi uzay boşluğuna bırakmak pratik bir çözüm gibi görünse de, bu yöntem uluslararası uzay anlaşmalarını ihlal ediyor ve diplomatik sorunlar yaratabiliyor.
- Atmosferde Yok Etme: Cesedin Dünya atmosferinde yakılarak yok edilmesi, etik ve teknik sorunları beraberinde getiriyor.
AY'DA ÖLÜM DAHA BÜYÜK SORU İŞARETİ
Uzayda ölümün zorlukları yalnızca Dünya yörüngesiyle sınırlı değil. Bir astronotun Ay yüzeyinde ölmesi durumunda, cesedin Dünya’nın bakterileri ve nemi olmadan çürümeden korunacağı belirtiliyor. Ancak NASA’nın gezegen koruma politikaları, göksel cisimlerin kontaminasyonunu önlemek adına cesedin geri getirilmesini zorunlu kılıyor. Bu, Ay görevlerini daha karmaşık hale getiren bir faktör.
NASA, teknik ve lojistik zorlukları aşmak için detaylı protokoller geliştirse de, uzayda ölümün duygusal ve varoluşsal etkileri simüle edilemiyor. Uzayda hayatını kaybetmek, astronotlar için sadece bir trajedi değil, aynı zamanda evden milyarlarca kilometre uzakta bir varoluşsal problem olarak değerlendiriliyor.