“Burası İsveç diye bir yer. Çoğu zaman burada ne işim olduğunu, bu topluluğun, bu dilin benimle ne ilgisi olduğunu düşünüp duruyorum. Saksıya dikilmiş gibi, iğretiyim burada. Oysa bana tanınan olanaklar çok geniş ve rahat. Radyoya, TV'ye, tiyatrolara müzik yapıyorum. Bir-iki aya kadar büyük bir firma bir long-play’imi yayınlıyor. Birlikte çaldığım çok iyi bir İsveçli grubum var. Yeni ve olumlu bir stil ortaya çıkardığımızı sanıyorum. Gelecek hafta ağıtlar kaset olarak yayınlanıyor. Bütün bunlar beni sevindirmiyor inan ki. Bu işlerin onda birine razıyım, tek memlekette olsun.” İşte böyle yazıyor Zülfü Livaneli mektuplarından birinde, kendi gibi hep “ille de memleket” diyen Erdal Öz’e.
Bir sürgün ve dostluk hikayesi…
Cem Akaş’ın yayına hazırladığı bu küçük kitap, boyundan çok büyük bir dostluğun, Zülfü Livaneli’yle Erdal Öz’ün on yıllara yayılmış dostluğunun hikayesini anlatıyor. Livaneli’nin 1973’te İsveç’e göçmesinin ardından mektuplaşmaya başlayan iki arkadaş, 1984’te Livaneli’nin Türkiye’ye dönmesine dek birbirlerine yazmayı sürdürdü. Bu dönemde Livaneli uluslararası üne kavuşan bir müzisyen ve yıldızı parlamaya başlayan bir yazar olarak öne çıkarken Öz de kalemi güçlü bir yazar olarak tanındı, Arkadaş Yayınları’nın yöneticiliğinden Can Yayınları’nın kuruculuğuna geçti ve ilerleyen yıllarda Türk yayın dünyasını biçimlendiren figürlerden biri oldu. Sazın Teli Koptu iki dostun ilişkisinin ötesinde 1970‘leri, o dönemin Avrupa’sını, Türkiye’sini, müziği, edebiyatı, aydın çevrelerini, dayanışmayı ve yalnız bırakılmayı da ele alıyor.