Bu güzel kadın o herifin yanında ne arıyor

Abone Ol

BİR TÜRK’ÜN YUNAN GAZETESİNDEKİ SORUSU: MERHUMU NASIL BİLİRDİNİZ

Okuyacağınız bu yazı dün Yunanistan’ın en büyük gazetesi Kathimerini’de yayınlandı.
O soruyu soran da benim…
Kathimerini benden bir Türk olarak “Kissinger hakkında” bir yazı yazmamı istedi.
Ben de bu yazıyı yazdım…
Ve o soruyu sordum…

BU GÜZEL KADIN O HERİFİN YANINDA NE ARIYOR

“O fotoğrafı ilk gördüğüm günü bugün gibi hatırlıyorum.
1970 yılıydı…
23 yaşımdaydım.
Genç ve solcu bir Türk öğrenci olarak Paris’te doktora eğitimime başlamıştım.
Gazetede gördüğüm fotoğrafta Henry Kissinger, dönemin en güzel kadınlarından biri olan Hollywood yıldızı Jill St. John’la bir masada başbaşa yemek yiyordu.


O gün Paris’te Vietnam Savaşı aleyhine yapılan bir gösteriden dönmüştüm.
“Bu kadar güzel bir kadının bu herifin yanında ne işi var” diye sormuştum
Sonra fark ettim ki, “Bu herifin” derken kastettiğim şey, sadece bir erkek kıskançlığı değil, aynı zamanda siyasi olarak ona duyduğum tepkinin ifadesiydi.

O günlerde  gözümde “Vietnam Kasabı idi…”

SORUNUN CEVABINI BİZZAT O HERİF ŞÖYLE VERMİŞTİ

“Yıllar sonra benim sorduğum o soru,  Kissinger’e  sorulmuştu:
‘Bu kadar güzel bir kadın neden seninle dolaşıyor?’
Cevabı şu olmuştu:
‘Güç en büyük afrodizyaktır…’
Evet mesele onun sahip olduğu “Güç’tü..”
Hayatı boyunca 12 Amerikan Başkanına danışmanlık yapmasının sırrı da, işte bu kelimedeydi…
Kissinger öldü ve şimdi arkasına şu soruyu bıraktı:
O güç, insanlığa çok mu pahalıya patladı…
Yoksa o gücün savunduğu “Reel politik” bir nükleer savaşı mı önledi…”

MÜESSES NİZAMIN PARÇASI OLUNCA BAKIŞIM DEĞİŞTİ

“Yıllar geçti, solculuğum törpülendi, yavaşça liberal düşüncelere doğru geçtim.
Türkiye’nin en büyük gazetesi Hürriyet’in genel yayın yönetmeni oldum.
İster istemez veya isteyerek veya fark etmeden; yavaş yavaş Türkiye Establishement’ının, yani bildiğimiz ‘Müesses Nizamın’ bir parçası haline geldim.
O zaman Kissinger’i daha dikkatle okumaya başladım.
Onun “Reelpolitik” anlayışı, mesela biz Türkler’le Yunanlılar arasındaki sorunların aşılmasında yardımcı olabilir miydi…”

GENÇLİĞİMDEN BERİ DOLABIMDA SAKLADIĞI CHE GUEVARA TİŞÖRTÜ

"Ama evimde 70’li yıllardan beri bir hatıra olarak sakladığım Che Guevara tişörtüm, her defasında hatıra gardrobumdan başını çıkardı ve bana onun “Vietnam, Kamboçya, Pakistan geçmişini” hatırlattı…
Bir de  onun Goethe’den sık sık aktardığı şu cümle aklımdan hiç çıkmıyor:
'Düzen (Order) ve adalet (Justice) arasında bir tercih yapmam gerekirse, ben de Goethe gibi 'Düzen’i seçerim…”
Bu cümleyi hiç sevmiyorum.
Adalet, İnsan Hakları, Özgürlükler benim için çok önemli ve çok şey ifade ediyor.”

ORTAK TUTKUMUZ  FUTBOL ONU GÖZÜMDE SEMPATİK YAPTI

“Goethe’den aldığı cümle son yıllarda hatıra dolabımdaki Che Guevara tişörtünü yeniden giymeme yol açtı ve Kissinger’le yollarımız yine ayrıldı.
Artık aramızdaki tek bağ olarak, çocukluğumuzu birbirine bağlayan ortak tutkumuz kaldı.
Kissinger, Almanya’da çocukluk yıllarında futbol hastasıydı ve maçlara girebilmek için Nazilerle kavga etmek zorunda bile kalabiliyordu.
76 yaşıma geldim ve hala futbol hastasıyım.”

NEW YORK TİMES'TAKİ 700 YORUMDAN ÜÇÜ ANLATIYOR

“Eski solcu bir Türk’ün gözündeki Kissinger bu…Ya kendi ülkesi Amerikanın vatandaşının gözünde ne?
New York Times, gazetesi belki de tarihindeki en uzun orbutary yazısını onun arkasından yayınladı.
Geçen Perşembe günü yayınlanan o yazının altında  700’den fazla yorum vardı ve  hepsini okudum.”

KARIMA SÖZ VERDİM TEK KELİME ETMEYECEĞİM

“O 700 yorumdan üçünü sizinle paylaşayım:
(*) ‘Bu sabah uyandım üzerimde bir hafiflik var. Dünya sanki daha güzel göründü gözüme…Neden diye düşündüm, öğrendim ki Kissinger ölmüş ondanmış.’
Bir başka okur yorumu:
(*) ‘Sabah karım sık sıkı tembih etti. Ölünün arkasından kötü konuşulmaz. Ona söz verdim, Kissinger ile ilgili görüşümü yazmayacağım.’
Bir tane daha:
(*) ‘Kissinger hakkında ne mi düşünüyorum? Gastronomi yazarı Antony Bourdain Kambodçya’ya gittiğinde ne demişti onu hatırlayın yeter…’
Ne demişti ben hatırlatayım.
‘Kambodçya’ya gelen herkes Kissinger’e lanet okur. Onun olması gereken yerin Hague’de İnsan Hakları hapishanesinde Miloseviç’in yanı olduğunu düşünür.”

ACABA YAŞAYAN KAÇ ABD BAŞKANI CENAZESİNE GELECEK

“Yorumların neredeyse üçte biri böyle ağır hatta acımasızdı.
Güç böyle bir şey…
Tarihi yazan insanların tarihi başkaları tarafından yazılıyor.
Ama eminim ABD’nin yaşayan bütün eski başkanları cenazesinde onun tabutunun başında olacak.”

SIRA O SORUDA: BİZ TÜRKLER VE YUNANLILAR RAHMETLİYİ NASIL BİLİRDİK

“Peki bir Türk veya bir Yunanlı New York Times’a böyle bir yorum yazsa ne diyebilir?
New York Times’ın o sayfasında bir Türkiye veya Yunanistan vatandaşının yazdığı yorum göremedim.”

O BİZLER HAKKINDA DÜŞÜNDÜĞÜ ŞEYİ  SAĞLIĞINDA SÖYLEMİŞTİ

“Bizleri bilemem ama Kissinger’in yaşarken Türkiye ve Yunanistan hakkında ne düşündüğünü söylemişti.
Türkiye Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’le görüşmesinden sonra bilgi almak isteyen gazetecilere şöyle demişti:
‘Türkiye Dışişleri Bakanı ile görüştüm. Yarın Yunanistan Dışişleri Bakanı ile de görüşeceğim. Sonra psikiyatrıma gideceğim.”

BİZ RAHMETLİ HAKKINDA BÖYLE DÜŞÜNMEKTE HAKLIYDIK YA YUNANLILAR

“Biz Türkler onu 1974’de Kıbrıs’a asker çıkarmamızı engellemeye çalışan, 'Yunan yanlısı  çirkin Amerikalı' olarak görüyorduk.
Haksız mıyız…
Muhtemelen Yunanistan’ın en azından sol geleneğinden gelen insanları da “Onu Türkiye yanlısı çirkin Amerikalı” olarak görmüştür.
Haksızlar mı…

AMA ‘KIBRIS FATİHİ’ ECEVİT’İ HARVARD’A DAVET EDEN OYDU

“Unutmayın ki, 1974 Kıbrıs askeri müdahelesi sırasında Türkiye’nin Başbakanı olan Bülent Ecevit’i, daha siyasi kariyerinin başında Harvard Üniversitesine davet edip konuşma yaptıran ve dünyaya tanıtan kişi de aynı Kissinger’di…”

DÜZEN VE ADALET ARASINDA TERCİH ZORUNLUĞU OLMAYAN BİR DÜNYA

“Kissinger öldü…
Umarım artık şu fani dünyada, 'Düzen' ve 'Adalet' arasında tercih yapmak zorunda kalmayacağımız günler gelir…
Ve biz Türkler ve Yunanlılar da aramızdaki problemleri, 'Kissinger Rules’a' gerek olmadan, yapıcı bir gerçekçilikle yüz yüze konuşmayı öğreniriz.”

KATİMERİNİ’DE YAZMAYI UNUTTUĞUM SON CÜMLE

Ve Kathimeri’ni’deki yazıma koymayı unuttuğum son cümle…
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu Perşembe Atina’ya gidiyor.
Birleşik Arap Emirlikleri ziyaretinden dönerken uçakta gazetecilere “Biz Atina’ya ilişkilerde yeni bir sayfa açmak temennisiyle gidiyoruz. Kazan-kazan zihniyetiyle” dedi.
Umarım bu temenniler iki tarafta bir gün yine belagat şehvetinin kurbanı olmaz ve hak ettiğimiz barışı sağlarız.