Gündem

Ümit Özdağ Samimi Haber’e konuştu: “Meclis'in yeni anayasa yapma yetkisi yok”

TBMM yeni yasama dönemine normalleşme tartışmaları ve İsrail’in saldırıları gölgesinde giriyor. Bir yandan da iktidar yeni anayasa çalışmalarını tamamlayıp Meclis'ten geçirmeye çalışıyor.

Abone Ol

ERCAN KÜÇÜK - HABER MERKEZİ

Yeni yasama dönemi normalleşme tartışmaları altında başladı. CHP ve MHP Genel Başkanlarının karşılıklı diyalogları ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Dem Parti sıralarına gidip tokalaşması gündem oldu. Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, gündeme ilişkin Samimi Haber’e özel açıklamalarda bulundu.

Siyasette normalleşme tartışmalarını değerlendiren Özdağ, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirdi. Değişen tek şeyin Erdoğan’ın CHP’ye üslubunu değiştirmesi olduğunu belirten Özdağ şunları söyledi:

"Normalleşme yok, anormal süreç devam ediyor”

“Eğer siyasette normalleşmeden bahsediyorsa daha önceki durumun anormal olarak kabul edilmesi gerekir. Anormal siyasetin bir numaralı sorumlusu da şüphesiz Türkiye’yi 2002’den bu yana gererek, düşmanlaştırarak, kamplara ayırarak yorarak yöneten ve uçurumun kenarına getiren, toplumsal ayrışmayı zirveye çıkaran Recep Tayyip Erdoğan ve onun politikalarıdır. Yoğun bir muhalefet yapmasını engellemek amacıyla normalleşme kavramını ortaya attığını görüyoruz. Ve bu çerçevede karşılık bulduğu da anlaşılıyor CHP Genel Başkanından. 

Cumhuriyetle, Atatürk'le olan kavgasını sona erdirmeden, subaylık yemini eden teğmenleri Türk Silahlı Kuvvetleri'nden atacak şekilde davranmaya devam ederek, liyakatsiz atamaları sürdürerek bir normalleşmeden bahsediyor. Özetle ortada normalleşme yok. Anormal süreç devam ediyor. Değişen tek şey var, o da Erdoğan'ın CHP'ye yönelik olarak üslubunu yumuşatmış olması. Zaten CHP'den de sert üslup gerektiren bir siyaset gündeme taşınmadığı için, iktidar partisine karşı ve Erdoğan'a karşı Erdoğan'ın da yumuşak bir üslupla devam etmesi hiç de zor olmuyor.”

Devlet Bahçeli’ye Dem Parti tepkisi

Özdağ, Dem Parti ile el sıkışan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye de tepki gösterdi. Bahçeli’ye sorular soran Özdağ şunları söyledi:

“MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Dem Parti sıralarına gidip el sıkışması ve bunu da Dem Partisi’ni Türkiye partisi yapmak için yapmış olduğunu ifade etmesi beni şaşırtmadı. Çünkü Sayın Bahçeli'nin zaman zaman bu tür çıkışları olabiliyor. Ahmet Türk'ü övmesi ve serbest kalmasına yardımcı olmak gibi. Ancak Dem Partisi, biz bilmiyoruz, duymadık. Acaba PKK'dan desteğini çekti mi? PKK'yı terörist olarak tanımladığını ifade eden bir açıklama yapıldı yetkililer tarafından? Ya da YPG'ye olan siyasi desteği sona mı erdirildi? Hayır, bunların hiçbirisi gerçekleşmedi. Devlet Bahçeli eli kanlı terör örgütünün meclisteki temsilcileri ile el sıkışmıştır. Ama HüdaPar'la birlikte sahneye çıkan, birlikte el kaldıran Bahçeli'nin Dem'le el sıkışması da şaşırtıcı değildir.”

İktidarın yeni yasama dönemindeki en önemli konusu yeni anayasa olacak. Meclisin yeni anayasa yapma yetkisi olmadığını vurgulayan Özdağ, Türkiye’nin gündeminin bambaşka olduğunu belirtti. Özdağ şöyle konuştu:

“Anayasal düzeni devirmeye teşebbüs girişimi”

“Öncelikle bu meclisin yeni bir anayasa yapma yetkisi yok. Bu meclis bir kurucu meclis değil. Bu meclisin anayasayı yeniden yapacağını söylemesi, açıkça anayasal düzeni devirmeye teşebbüs girişimidir. Ve bu durumda. Türk halkının anayasayı savunma hakkı doğar. Anayasa, anayasanın savunulması hakkını ve görevini Türk halkına vermiştir. Ve bu anayasa değiştirilemez. Yeni bir anayasa ortaya konulamaz. Ancak bu anayasanın tanımladığı çerçevede anayasada değişiklik yapılabilir. Zaten bu anayasanın ilk 4 maddesi, 66.maddesi, birkaç maddesi hariç değişmedik yeri bırakılmamıştır. Parlamenter demokrasiden başkanlık sistemine geçilmiştir. Daha ne olacak? 
Ama bunların dertleri Cumhuriyetin kuruluş felsefesiyledir. Bunların dertleri Anayasanın ilk üç maddesi ve Türk milletini tanımlayan 66. Maddesidir. Bunların derdi, Laik devletledir. Milli devletledir. Üniter devletledir. Bunların derdi Atatürkledir. Onun için çok net olarak ifade edelim. Hayır, Türkiye'nin böyle bir ihtiyacı yok Anayasa değişikliğine. Çok net söylüyorum. Türkiye'nin gündeminde açlık var, sefalet var. Türkiye'nin gündeminde yandaş kayırma var, Türkiye'nin gündeminde 27 üniversite öğrencisinin aynı odada yatmak zorunda olması var. Türkiye'nin gündeminde 85 yaşında bir yaşlı kadının hala sokakta mendil satarak hayatını kazanmak için çalışma zorunluluğu var. Türkiye'nin gündeminde emeklinin 12 bin 500 lira maaş alırken, Çalışma Bakanının akrabasının, arkadaşının damadının 7500 Avro maaşla dil bilmemesine rağmen çalışma ataşesi olarak Almanya'ya ataması var. Ama Türkiye'nin gündeminde anayasanın değiştirilmesi, ilk 3 maddenin değiştirilmesi, 66. Maddenin değiştirilmesi yok.”

Mayınların sökülmesi İsrailli firmaya mı verilmek istendi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis’te yaptığı konuşmada İsrail’in sıradaki hedefinin Türkiye olduğunu söylemişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini sorduğumuz Özdağ, sınırlardaki mayınlı arazilerin temizletilmesi ihalesi tartışmalarını hatırlattı:

“Recep Tayyip Erdoğan İsrail bizi tehdit ediyor dedi. Biz buna günaydın diyoruz. Yeni mi anladınız? Yıllardan beri İsrail zaten KDP-PKK ve 2011 sonrasında YPG ile Türkiye'nin sınırına gelmiş durumda. Burada bir Büyük Kürdistan kurma projesinin bir İsrail projesi olduğunu, yıllardan bu yana akademisyen ve siyasetçi olarak ve en son Zafer Partisi Genel Başkanı olarak on binlerce kez anlattım, yazdım.

Amaç Akdeniz'e açılan, öbür uçtan da Karadeniz'e çıkan bütün bu büyük bölgeyi kapsayacak bir Kürdistan kurmaktır. Bunun için Irak parçalandı. Kırmızı bölgeye KDPK yerleştirildi. PKK da bu bölgede. Bunun için Suriye'nin kuzeyine bir PKKistan yerleştirildi. YPGistan, PKKistan. Buradaki insanlar Türkiye'ye zorla yollandılar. Bakın bu insanlar Türkiye'ye bombalandıkları için gelmediler. Bunlar gelmeleri için bombalandılar. Şimdi ‘İsrail, bizi tehdit ediyor’ diyen Erdoğan'a hep birlikte soralım. 2009 yılında Türkiye, Suriye sınırındaki mayınlı bölgeden mayınların sökülmesi görevini bir İsrail firmasına vermek karşılığında bu bölgeyi 44 sene İsrail firmasına vermek istedi mi, istemedi mi? İstedi. Biz karşı çıktığımız zaman buna karşı ağır ifadeler kullandı mı? Kullandı. Devlet yönetmek demek ileriyi görmek demektir. Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in bu bölgedeki emellerini 2009 yılında görememişse neyi görmüş?”

İsrail bir tehdittir

Bugün de İsrail tehdidini sadece iç politik malzeme olarak kullanıyorlar. Yoksa gerçekten İsrail tehdidi ile bir endişe içinde olduklarından ve buna karşı önlem aldıklarından değil. Özetle, evet, İsrail bir tehdittir. Bu tehdidi büyüten İsrail'in Türkiye için tehdit olması 
hususunu büyüten ise Recep Tayyip Erdoğan'ın politikaları olmuştur.

“Mavi Vatan gündemden çıkartıldı”

Şimdi yeni bir sürecin yaşandığını görüyoruz. Yunan Dışişleri Bakanı açıklama yaptı. Ocak 2025'te Ankara'da Türk ve Yunan heyetleri münhasır ekonomik bölge ve karasuları meselesini görüşeceklermiş. Ama Yunanistan 12 milden vazgeçmiyormuş, hava sahasından vazgeçmiyormuş. Ege'de tabiyeti belli olmayan adaları meselesini hiç görüşmeyecekmiş. İşgal ettikleri Türk adaları görüşülmeyecekmiş. Ama münhasır ekonomik bölge ve karasuları görüşülecek. Biz 2020'de ilan ettik, ilan ettiğimiz şeyleri niye Yunanlılarla görüşüyoruz şimdi? Batı ve Yunanistan Türkiyesiz bir Doğu Akdeniz ve Ege ve Türksüz bir Kıbrıs istiyor ve Erdoğan'ın politikaları buna hizmet ediyor. 2020 yılından bu yana Doğu Akdeniz'de bir tek gemimiz yok. Adeta Mavi Vatan gündemden çıkartıldı, üstü çizildi. Ana muhalefet partisi mavi vatanı sallıyor. AKP de mavi vatanı ninni olarak kullandı. Şimdi hiç üzerinde durmuyor. Durum bundan ibarettir. Zafer Partisi olarak bunu sürekli gündemde tutacağız.”