ARZU ERDOĞRAL / HABER ANALİZ

Cumhuriyet Halk Partisi 4 Eylül’de tüzük kurultayı yapacak. Türk siyasetinde tüzük kurultayları sıradan/rutin bir teknik mesele gibi algılanıp pek önemsenmese de, CHP’nin aldığı son şekil ve ortaya çıkan kamplaşma, bu rutin kurultayı genel başkan seçimli olağanüstü kurultay havasına soktu. 

Parti içindeki tartışmalar, lobiler, kulisler, dedikodular, girişimler, ayak oyunları ve hazırlıklar da tüzük kurultayının CHP’nin geleceğini belirleyecek bir dönüm noktası olarak algılandığını gösteriyor. 

Diğer yandan, basit bir tüzük kurultayının seçimli olağanüstü kurultay havasına bürünmesinin altında yatan gerçek neden, eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti kademeleri ve delege üzerinde halen süren etkisi olarak görülüyor. Çünkü CHP’nin yöneticileri de, tabanı da bu etkinin, sıradan bir kurultayı, partinin kaderine etki edecek bir sürece sokabileceğinin farkında.

İki CHP’li milletvekili: Biri Alevi, biri Sünni 

Bütün partililerin zihni, bu kurultayın, delege oyunlarıyla ve özellikle Kılıçdaroğlu’nun bir hamlesiyle seçimli kurultaya dönüşüp dönüşmeyeceği sorusuyla meşgul. 

Bu yöndeki soruyu halen CHP’de milletvekili olan biri Alevi, biri Sünni iki kişiye sorduk; özel ricaları doğrultusunda adlarını vermeyeceğiz ancak kendi açılarından dile getirdikleri görüşlerini, analiz çerçevesi içinde size aktaracağız.

‘Emanetçi’ Özel’den Genel Başkan Özel’e

Kim ne derse desin, halihazırda CHP’nin fiilen dört “taraftar kampına” bölündüğü su götürmez gerçek. Bunlar, parti kademelerinde ve özellikle delege üzerinde ciddi ağırlığı bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, toplumda bir karşılığı olduğuna inanılan Ekrem İmamoğlu, tabandaki özellikle milliyetçilerin sempatiyle baktığı Mansur Yavaş ve mevcut genel başkan Özgür Özel. 

Özel, “İmamoğlu’nun emanetçisi” biçimindeki yaygın kanaatin aksine, son aylarda tam tersine İBB Başkanı’yla, parti içindeki karar verici otoritenin kim olduğuna ilişkin güç mücadelesine giriştiği iddialarıyla gündeme geliyor. Bu iddiayı güçlendirecek veriler de mevcut: 31 Mart Yerel Seçimlerinde, tarihindeki hiçbir seçimi kaybetmemiş bir AK Parti’yi en azından oy oranları bakımından ikinciliğe iterek en yüksek oy oranına ulaşan bir partinin genel başkanı olması, öteden beri sürtüşme halinde olunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’la baş başa görüşme yapıp bir “yumuşama” süreci başlatması Özel’i kendine getirdi ve “genel başkan yaptı”. Bu durum Özel’de; “Ben bu işi yapabilirim ve emanetçi değil, lider olabilirim” şeklinde bir zihinsel sıçramaya neden olmuş olabilir. Tekrar edelim, İmamoğlu’yla çeliştiğine ilişkin iddiaların yayılması da bunun göstergesi aslında. 

“Kılıçdaroğlu gücünü Alevi oluşundan alıyor”

Özel’e muhalif Alevi kökenli bir milletvekili, aslında delege tabanındaki muhalif ağırlığına olan güveninin ya da bir blöfün işareti sayılabilecek şu sözleri kullanıyor: “Özgür Özel kendine ve koltuğuna güveniyorsa, rüştünü ispat etmek istiyorsa, tüzük kurultayını seçimli kurultaya çevirmelidir. Böyle bir seçimli kurultayı kazanırsa gerçekten artık genel başkan olur ve İmamoğlu seçeneği ortadan kalkar”. 

MİT, PKK/KCK’nın sözde Gare askeri istihbarat sorumlularından Halil Yiğit’i etkisiz hale getirdi MİT, PKK/KCK’nın sözde Gare askeri istihbarat sorumlularından Halil Yiğit’i etkisiz hale getirdi

Partinin Alevi kadroları ve delegelerinin büyük bölümü bu sözlerdeki gibi düşünüyor. Partide ve delegede Alevi varlığının, Alevi bir genel başkanı gerekli kılacak derecede güçlü olduğunu düşünüyorlar. Kılıçdaroğlu’nun kurultayı kaybetmesini ise, dürüst yarışın sonucu olarak değil, karşı tarafın “delegenin kimyasını bozmasının” sonucuna bağlıyorlar. Bu “kimya bozma” tabirinin içinde delege satın almak da var. 

Sünni kökenli milletvekili, meslektaşının yukarıdaki sözlerinin özetini şöyle veriyor: “CHP’de şu anda bir Alevi delege-Sünni delege ayrımı var aslında. Kemal Bey asıl gücünü Alevi oluşundan alıyor ve ona karşı parti içindeki her söylem, her bakış, her duruş, ‘Bak, işte Kerbela’dan beri süregelen dışlayıcı, düşmanca tavır burada da sürüyor’ şeklinde bir söylemle karşılaşıyor”.

İsmet İnönü-Bülent Ecevit kutuplaşmasından sonra…

Parti içinde, belki İsmet İnönü-Bülent Ecevit kutuplaşmasından sonra ilk kez bu denli keskin karşıtlık yaşanıyor. Bir kopuş görüntüsü artık gizlenemiyor ve bu durum, yerel seçimlerde ulaşılan başarıyı gölgeleyecek boyuta vardı. 

İllerde durum, il başkanı ve il teşkilatının kime (Özel-Kılıçdaroğlu-İmamoğlu-Yavaş) daha yakın durduğuyla doğru orantılı açıklanıyor. Bazı illerde delege seçimlerinde, daha önce de delege seçimine katılmış kişilerin yeniden katılması yeni yönetim yanlılarının tepkisini çekiyor. 

Kılıçdaroğlu sırtından bıçaklayan kim?

CHP’nin Alevi tabanı, Kılıçdaroğlu’nun yıllardır birlikte yol yürüdüğü kişilerin ihanetine uğradığını düşünüyor. Bu düşünceler bazı Alevi internet sitelerinde ve sosyal medyada alenen dile getiriliyor.  Alevi taban partinin Kılıçdaroğlu zamanında bütünlük içinde olduğunu, şimdi ise en az dört parça (Kılıçdaroğlu-Özel-İmamoğlu ve Yavaş yanlıları) olduğunu savunuyor. Partiyi yeniden birleştirecek ismin Kılıçdaroğlu olduğunu düşünüyorlar. 

Birçok kişi tarafından CHP’nin perde arkasındaki gayriresmi genel başkanı olarak görülen İmamoğlu, gerçekte parti içinde sanıldığı kadar rahat değil. Alevi taban, Kılıçdaroğlu’nun “sırtından bıçaklandığı” yönündeki söyleminin adresini İmamoğlu olarak görüyor ve çoğunluğu ona mesafeli duruyor. Dahası, İmamoğlu’nun Paris Olimpiyatları sırasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kaynaklarını bol keseden savurarak, bazı özel davetlilerle birlikte Fransa’da rüya gibi bir hafta geçirmesini eleştirenler sadece Alevi tabanla sınırlı değil. 

“Alevi partisi” algısı

Partinin Sünni tabanı, Kılıçdaroğlu’nun partiden dışlanıp Alevi delegelerin ayıklanmasının partiye oy kaybettireceğini düşünüyor ancak; “Ancak bu şekilde de, sanki Alevi partisiymişiz gibi bir algı da oluşuyor. Bu algının ortadan kalkması partiyi merkeze doğru açar ve bu da oy getirir” diye düşünenler az değil.  

Aleviler İmamoğlu’nu neden bir türlü sevemedi?

İmamoğlu parti içinde çok güçlü bir imaj çizmesine rağmen, CHP’nin Alevi tabanı nedense İmamoğlu’na ısınamadı ve onun her yaptığından kendilerine karşı bir anlam çıkartmaya koşullanmış görünüyor. 

Son Hacıbektaş Şenliklerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sponsorluğunun, dolayısıyla İmamoğlu’nun biraz da zorlama yöntemlerle gözlere sokulmaya, öne çıkartılmaya çalışılması Alevi-Bektaşilerde büyük rahatsızlık doğurdu. 

Yine son Hacıbektaş Şenlikleri için çevre il ve ilçelerdeki Alevi yerleşimlerinden toplu taşım araçlarıyla Hacıbektaş’a yapılan geleneksel seferler bu yıl en aza indirildi. Aleviler bunun altında, CHP’nin mevcut yönetimine karşı gösterilebilecek olası bir tepkinin önüne geçme ve Kılıçdaroğlu lehine gelişebilecek söylem ve eylemleri engelleme amacı olduğunu düşünüyor. Törenler sırasında Özel ve İmamoğlu’nun oturduğu koltuğun önüne sehpa konulup, Kılıçdaroğlu’nun önüne konmaması da anlamlı bile Aleviler arasında rahatsızlık oluşturdu. 

CHP’de içten içe kaynayan ancak dışarıya yansıtılmamaya çalışılsa da yine patlak veren, kendini içten içe belli eden, içki masalarında bolca tartışılan bir cepheleşme var: Alevi-Sünni ayrışması. Kılıçdaroğlu’nun ya da karşıtlarının her sözü, her davranışı parti içindeki Alevi ve Sünni cepheye yönelik mesaj olarak algılanmaya başlanıyor. 

Aleviler CHP’den uzaklaşır mı?

Peki, tüzük kurultayı, içten içe beklendiği gibi, Kılıçdaroğlu ekibinin bir manevrası ya da Özgür Özel’in cüretkâr bir kararı sonucu genel başkan seçimli kurultaya evrilir de, Kılıçdaroğlu aday olup kaybederse, son yıllarda yoğunlukla CHP’nin şemsiyesi altına toplanmış Alevi oyları dağılır mı? 
Belli oranda bunun gerçekleşebileceği, ancak sınırlı kalabileceği her iki cephe tarafından dile getiriliyor. Aleviler arasında, Cumhuriyet’e bağlılığın CHP’li olmakla eş anlam taşıdığını düşünenler az değil. 

Tüzük kurultayı Kılıçdaroğlu’nun son şansı!

Kılıçdaroğlu açısından bakıldığında, bu tüzük kurultayı onun için son şans olarak görünüyor. Çünkü uzun süren kendi genel başkanlığı döneminde mahalle, ilçe ve illerde seçilen delegeler, ister istemez onun her anlamda durduğu yere yakın isimlerdi. Tüzük kurultayının ardından tüm bu delegeler yeniden seçilecek. Kılıçdaroğlu, “kendi seçtiği” delegeler halen karar verici konumdayken, tüzük kurultayını seçimli kurultaya çevirmeye çalışırsa, bu kimseyi şaşırtmamalı. Kılıçdaroğlu hem yaşı hem de parti içi güç varlığı açısından bu kurultayın kendisi için son şans olduğunun herkesten daha çok farkında olmalı. 

Delege yapısı değiştirilip, Alevi delegelere neşter vurulursa, bu durum Alevi oylarının CHP’den kaçmasına neden olur mu? Kılıçdaroğlu dönemine kadar Alevi oyları zaten büyük oranda CHP’de toplanmakla birlikte, kalan az kesim merkez sağ, aşırı sol ve diğer küçük partiler arasında dağılıyordu. Kılıçdaroğlu bu dağınıklığı büyük oranda giderip, Alevi oylarını CHP’ye toptan getiren bir çekim merkezi haline gelmişti. Sorudaki olasılığın gerçekleşmesi durumunda, Alevi oyları yine büyük oranda CHP’de kalacaktır.

Editör: Elif Erbay