Türkiye’de terörü övmenin dayanılmaz hafifliği!

Abone Ol

Bizimkiler sürekli Avrupa demokrasilerini örnek göstererek Türkiye’nin demokrasi ve özgürlükler konusunda çok geri olduğunu söylerler.

Oysaki durum hiç de öyle değildir!

Nasıl mı? Anlatayım.

Mesela Türkiye’de terör örgütüyle iltisaklı bir siyasi parti mecliste kendisine rahatça yer bulabilir.

Terör örgütü cenazelerine ana muhalefet partisi vekilleri ellerini kollarını sallaya sallaya giderler…

Bazı gazeteler terörü ve terör örgütlerini öven hatta onları haklı bulan haberler yapabilirler.

Hatta yıkıcı bölücü siyasi ve sosyal hareketler Türkiye’de meşru sayılır, medya yoluyla bunlara meşruiyet kazandırılır.

Gazeteciler kalkar, MİT tırları meselesinde olduğu gibi devletin aleyhine çalışabilirler.

MİT mensuplarının kimliklerini deşifre edebilirler.

Diğer taraftan,

Devletin savcısını tehdit edenler demokrasi kahramanı olur bizde!

Açılım, saçılım gibi memlekete zerre faydası dokunmayacak saçma sapan işlerle terör örgütü mensupları bir anda cici çocuk oluverir.

Ne de olsa sahada can verenler bu memleketin gariban çocuklarıdır.

Polisi, subayı, korucusu, istihbaratçısı, jandarması şehit olur.

“Zenginimiz bedel verir askerimiz fakirdendi” türküsü boşa yazılmamıştır.

Oysa terör ve terörist söz konusu olduğunda yapılacak en güzel şey imha ve itlaftır!

Yanlış anlaşılmasın terörü önlemek adına sosyal, kültürel, iktisadi çalışmalar yapılmasın demiyorum.

Ancak eline silahı alıp dağa çıkana da cici çocuk muamelesi yapılmaz, yapılamaz.

Türk devlet kültüründe bozgunculuk yapanların, ifsad edenlerin, nifak tohumları ekenlerin cezası bellidir.

Ben bu konuda rahmetli Muhsin Başkan gibi düşünüyorum.

Terörün önünü almak için bazı sosyal, siyasi, iktisadi atılımlar yapalım ama teröristle pazarlık etmeyelim!

GAZETECİ ÇİRKEFLİĞİ

Şimdi bakıyorum bazı basın yayın organları, kimi gazeteler (Birgün gibi…) teröre ve teröriste destek veren yayınlar yapıyorlar.

Bu sözde devrimci arkadaşlar silahlı mücadele yöntemini seçmiş Marksist-Leninist ekiplerin, yani teröristlerin değirmenine su taşıyorlar.

Savcı Selim Kiraz şehit edildiğinde, terör örgütü mensuplarının açıklamalarını açıktan yayınlamaktan imtina etmediler.

PKK’lı cenazelerinde aynı şeyi yaptılar…

Tabipler Birliği Başkanı o kadın, TSK’ya kimyasal iftirası attığında aynı gazeteler bu kadının arkasında durdular.

Daha nice bölücü yıkıcı girişimlerde nedense hep teröristten ve bölücüden yana oldular.

Bunun adı da basın özgürlüğü oluverdi.

Şimdi Birgün Gazetesi kapatılsa birileri “Türkiye’de basın özgürlüğü yok, gazetecileri hapse atıyorlar” diye feryad-u figan etmeye başlar.

Gazetecilik mesleği şemsiyesi altında, beşinci kol faaliyeti yürüten, devletin mahrem bilgilerini ifşa eden, mevcut kanunlara aykırı davranarak suç işleyen, terör örgütlerinin, teröristlerin sırtını sıvazlayan basın mensupları savcının hakimin karşısına çıkınca kıyameti koparıyor!

Bunların işledikleri cürümler bir Almanya’da vaki olsa BND anında bunları yok eder. Ne adları sanları duyulur ne de cisimleri ortada kalır!

Şimdi bunu yapan Almanya demokratik oluyor, teröristlerin sırtını sıvazlayan örgütçü gazeteciler Türkiye’yi antidemokratik olmakla suçluyorlar!

Çünkü ortam zamanında sağlam zehirlenmiş.

Türkiye’de bu cürümleri işleyen insanlar hiçbir şey olmamış gibi ellerini kollarını sallaya sallaya gezebiliyorlar.

Her türlü melaneti işleyip sonra ülkede demokrasi olmadığını iddia edenlerin tamamına yakını yabancı servislerden, Soros uzantısı fonlardan, çeşitli yabancı vakıflardan parasal olarak destek alan insanlardır.

ÖZENDİĞİNİZ AVRUPA!

O çok özendiğiniz Avrupa’da ulusal güvenliği tehlikeye sokan bir durum söz konusu olduğunda kimse böyle bir duruma göz yummuyor.

Değil basın yoluyla terörü ve teröristi kollamak, sıradan vatandaşın bile çıtı çıkmıyor.

Özgürlükçü ve demokrat batı, Türkiye aleyhine çalışan hainler ve teröristler söz konusu olduğunda yelkenleri suya indiriyor ve sırtlarını sıvazlıyor.

Çünkü tehlike kendilerine dönük değil…

Tehlike kendilerine dönük olsa anında müdahale ediyorlar…

Bizde demokrasi o kadar ileri ki Batı Avrupa demokrasilerinin göz yummayacağı rezillikleri dâhi sineye çekmek durumunda kalıyoruz.

Çünkü Türkiye içeriden kuşatılmış.

Beşinci kol faaliyetleri bazı sektörleri esir almış …

Bunun içinde basın sektörü neredeyse ilk sırayı alıyor…

Web siteleri, youtube kanalları, gazeteler…

Çünkü bu kullanışlı aparatların Türkiye aleyhine zehir saçmaları “demokrat batının!” işine geliyor…

Neden gelmesin, Kürt ayrılıkçılığını kışkırtarak, bölünmüş bir Türkiye hedefi bunların işine geliyor…

Alevilik kullanışlı bir sosyal, siyasi ve dini alan…

Alevilik-Sünnilik çatışması üzerinden ülkeyi birbirine düşürerek kardeş kavgası çıkarmaya çalışıyorlar…

Hayatında bir milyon parayı canlı olarak bir arada görmemiş adamlar nasıl oluyor da bir anda kabarık bütçelerle youtube kanalları, haber siteleri işletebiliyor?

Bunların sermayesi işte o demokrat batıdan! geliyor.

İçeride parayla satın aldıkları adamlar üzerinden psikolojik harp yönetiyorlar, algı yönetiminde zirveye oynuyorlar…

Özel olarak organ ve kişi adı vermeye gerek yok.

Birazcık vatansever olan, birazcık bu ülkenin çıkarlarını düşünen, azıcık aklını kullanan insanlar Türkiye aleyhine, Türk milleti aleyhine, Türk devleti aleyhine yayın yapan bu mecraları biliyor ve çözüyor…

Biliniz ki kim Türkiye aleyhine bir cümle kuruyorsa kuyruğu muhakkak dışarıdadır!

Maması muhakkak yabancı fonlardan akıyordur.

Ya da vatanını sevmeyen bir ruh hastasıdır!

TÜRKİYE KUŞATMA ALTINDADIR!

Türkiye, psikolojik harp teknikleriyle sosyal ve siyasi kaos çıkarma girişimlerinin “laboratuvar” ülkesidir.

Çünkü sosyolojik zenginliğimiz buna müsaittir.

Devlet bu cürümleri işleyenler hakkında gerekli kovuşturma ve soruşturmayı yaptığında uluslararası kamuoyu ve içerideki satılık kalemler topyekun saldırıya geçerek, uluslararası toplumda ülke aleyhine kara propaganda yaparlar…

Şahsiyetini, vatanseverliğini, dinini, milliyetini makam, mevki, para ve şöhret karşılığı satan hainler dün olduğu gibi bugün de varlar.

Bunlarla hukuk çerçevesinde mücadele etmek devletin ve milletin asli görevidir.

Bu sorumluluktan kimse kaçamaz.

Türkiye’de sesi çok çıkan bir avuç azınlık koca bir topluma ve kadim Türk devletine meydan okurcasına seslerini yükseltebiliyor…

Çünkü arkalarında sermaye çevreleri var, kültür çevreleri var…

Sanat çevreleri var, medya gücü var…

Bu çevrelerin tamamına yakının da kuyruğu küresel finans, kültür ve sanat çetelerine bağlıdır!

Bunlar “milli devlet” filan tanımazlar…

Milli duyarlılıkları yoktur!

Milli menfaatler bunlar için masal hükmündedir…

Türkiye’nin en büyük sorunu kamuoyu oluşturma gücünün bu azınlığın elinde olmasıdır!

Bunlara karşı aklı başında bir mücadele verilmeden ülke felaha kavuşamaz…

Bakıyorsun dibine kadar kapitalistleşmiş şirket patronları sosyalist sanat, kültür, siyaset çevrelerine inanılmaz destekler akıtıyorlar.

Yani bizdeki durum bir komedi dizisine konu olacak kadar tuhaf!

Devrimcilerin sırtını sıvazlayan bir kapitalist güruh!

Gezi olaylarını kimlerin desteklediğini hatırlayın ne demek istediğimizi daha net anlayacaksınız!

Şimdi aynı ekipler terörü ve teröristi övenlerin de sırtını sıvazlıyor!

Mesela terörü ve şiddeti bir siyasi mücadele yöntemi olarak görenler aydın sayılıyor!

Terör örgütlerinin uzantısı haline gelmiş partileri destekleyen sanatçılar el üstünde tutuluyor!

Türk milleti düşmanını dışarıda değil, içeride aramalı…

Dışarıdaki gevurun planı, hedefi programı belli…

Allah içerideki şerlilerin şerrinden korusun bu milleti!

İçimizdeki yabancıların şerrinden korusun.

Türkiye, Türk milletinin “öz vatanda garip öz vatanda parya” haline geldiği bir ülke artık.