Tevrat’taki kehanet!... İsrail’in sonunu “Kuzeyde Kükreyen Aslan” mı getirecek?

İsrail büyük bir öfkeyle tüm Ortadoğu’yu kana bulamak üzere harekete geçti. Bizzat devlet yetkilileri Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan dâhil olmak üzere pek çok yere geniş çaplı saldırılarda bulunacaklarını açıkladılar.

Abone Ol

İsrail korkusuzca askeri hamleler yapıyor ve gözüne kestirdiği ülkeyi uluslararası hukuk kurallarını ve savaş hukukunu fütursuzca çiğneyerek bombalıyor. Şimdiden kara birlikleri Lübnan sınırından içeri girmiş vaziyette.

İsrail’in bu korkusuzluğunun iki sebebi var. Birincisi Arap dünyasından bu saldırganlık karşısında tepki görmeyeceğini iyi biliyor. İkincisi ise başta ABD olmak üzere pek çok batılı devlet İsrail’in bu kuralsız saldırganlığını destekliyor. Bu batılı güçler, bununla da yetinmiyorlar bizzat İsrail’e asker ve mühimmat gönderiyorlar.

İsrail bölgede sadece ve sadece Türkiye’den korkuyor, çekiniyor. Eli kolu bağlanmış, sus pus edilmiş Arap dünyasının askeri, ekonomik ve siyasi anlamda kendisine zarar vermeyeceğini düşünüyor. Oysa Türkiye öyle değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın izlediği İsrail ve Siyonizm karşıtı politika İsrail’i düşündürüyor. TBMM’nin açılışında Erdoğan’ın İsrail sorununa ilişkin açıklamaları İsrail’i öylesine ürkütmüş ki bunun yansıması yakın zamanda ABD’den geldi.

CIA ve Pentagon'un psikolojik harp uzmanı Michael Rubin, Hizbullah lideri Nasrallah'ın öldürülmesi sonrasında Hamaney ve Erdoğan'ın hedef olabileceğini belirtti. "Endişelenmesi gereken tek dünya lideri Hamaney değil" diyen Rubin "Erdoğan HAMAS'a desteği bir marka haline getirdi. HAMAS liderleri İstanbul'daki ofislerinden açıkça saldırı planlıyorlar. Erdoğan NATO üyesi olarak statüsünün kendisini koruduğuna inanıyor olabilir, ancak İsrail'e doğrudan ya da vekaleten saldırırsa NATO'nun V. Maddesi uygulanmayacaktır - ya da sorumluluk iddiası olmayan bir suikastın bunu tetikleyeceği açık değildir." şeklinde küstahça açıklamalar yapıverdi.

İsrail ve ABD, bölgedeki tek çıbanbaşının Türkiye olduğunu, Erdoğan’ın soykırım ve saldırganlık karşısında sessiz kalmayacağını, böyle yapmaya devam ederse hedef olmaktan kurtulamayacağını düşünüyor.

Peki Türkiye’den ve Türklerden neden bu kadar korkuyorlar? Elbette bu korkunun psikolojik, siyasi sebepleri var. Ama işin bir de dini boyutu var. Bizzat Tevrat Kuzeyden gelecek bir yıkımdan ve ininden çıkacak aslandan bahsediyor.

Tevrat’ın “Yeremya” bölümünde aynen şunlar yazıyor:

Rab Yahuda ve Yeruşalim halkına şöyle diyor: “İşlenmemiş toprağınızı sürün, Dikenler arasına ekmeyin. Ey sizler, Yahuda halkı ve Yeruşalim'de yaşayanlar, Kendinizi RAB'be adayın, Bunu engelleyen her şeyi yüreğinizden uzaklaştırın. Yoksa yaptığınız kötülüklerden ötürü öfkem ateş gibi yağacak, Her şeyi yiyip bitirecek Ve söndüren olmayacak” Kuzeyden Gelecek Yıkım “Yahuda'da duyurun, Yeruşalim'de ilan edin, ‘Ülkede boru çalın!’ deyin, ‘Toplanın’ diye haykırın,‘Surlu kentlere kaçalım!’ Siyon'a giden yolu gösteren Bir işaret koyun! Güvenliğiniz için kaçın! Durmayın! Üzerinize kuzeyden felaket, Büyük yıkım getirmek üzereyim.” Aslan ininden çıktı, Ulusları yok eden yola koyuldu. Ülkenizi viran etmek için Yerinden ayrıldı. Kentleriniz yerle bir edilecek, İçlerinde yaşayan kalmayacak. Onun için çula sarının,  Dövünüp haykırın, Çünkü RAB'bin kızgın öfkesi üzerimizden kalkmadı. “O gün” diyor RAB, “Kral da önderler de yılacak, Kâhinler şaşkına dönecek, Peygamberler donakalacak.”

Bazı Yahudi ilahiyatçıları, yukarıda işlenen hususların geçmişe dönük bir vurgu ya da uyarı olmadığını, geleceği de işaret ettiğini söylüyorlar. Burada anlatılan şu: Aklınızı başınıza alın! Aksi takdirde Kuzeyden gelecek bir yıkım sizi yok etmeye yetecek. Bu durum Tevrat’ta şöyle ifade ediliyor: “Üzerinize kuzeyden felaket, Büyük yıkım getirmek üzereyim.” Aslan ininden çıktı, Ulusları yok eden yola koyuldu. Ülkenizi viran etmek için Yerinden ayrıldı. Kentleriniz yerle bir edilecek, İçlerinde yaşayan kalmayacak.”

Peki kuzeyden gelecek yıkımı gerçekleştirecek olanlar kim ya da kimler? İninden çıkması beklenen aslan kim? Bunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Evanjelik-Siyonist ittifakın gözüne kestirdiği vadedilmiş toprakların önemli bir kısmını elinde tutan Türkiye ve Türkler. Bazı Tevrat yorumcuları bu kuzeyde yaşayan aslanın Türkler olduğunu ifade ediyorlar. Ortadoğu’da, el’an Siyonizm’e ya da diğer ifadeyle Siyonazizm’e baş kaldırma potansiyeli olan tek ülke Türkiye. Bunun sahadaki karşılığı nedir? İşte tam da bu noktada Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Edoğan’ı tehdit eden çevrelerin parmak sallamaları! Yukarıda zikrettiğimiz ifadeleri Michael Rubin boşuna kullanmadı! Onu konuşturan bir akıl var. Bu tip etkili adamlar karnından konuşmazlar.

Eğer bir dua, dilek ve temenni ile konuyu nihayete erdireceksek, en büyük duamız, bu insanlık düşmanı soykırımcıların belalarını Türklerin elinden bulmasıdır! Türkler bunu sadece kendi varlıklarının devamını sağlamak adına değil, tüm insanlık ve bölgenin selameti için yapacaklardır. Tabii ki savaş ve çatışma bir temenni olarak dile getirilemez. Ancak kendi topraklarımızı ve gönül coğrafyamızı güvence altına almak bakımından buna mecbur kalırsak diyeceğimiz tek şey: pilavdan dönenin kaşığı kırılsın!Tevrat’taki kehanet!... İsrail’in sonunu “Kuzeyde Kükreyen Aslan” mı getirecek?

İsrail büyük bir öfkeyle tüm Ortadoğu’yu kana bulamak üzere harekete geçti. Bizzat devlet yetkilileri Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan dâhil olmak üzere pek çok yere geniş çaplı saldırılarda bulunacaklarını açıkladılar.

İsrail korkusuzca askeri hamleler yapıyor ve gözüne kestirdiği ülkeyi uluslararası hukuk kurallarını ve savaş hukukunu fütursuzca çiğneyerek bombalıyor. Şimdiden kara birlikleri Lübnan sınırından içeri girmiş vaziyette.

İsrail’in bu korkusuzluğunun iki sebebi var. Birincisi Arap dünyasından bu saldırganlık karşısında tepki görmeyeceğini iyi biliyor. İkincisi ise başta ABD olmak üzere pek çok batılı devlet İsrail’in bu kuralsız saldırganlığını destekliyor. Bu batılı güçler, bununla da yetinmiyorlar bizzat İsrail’e asker ve mühimmat gönderiyorlar.

İsrail bölgede sadece ve sadece Türkiye’den korkuyor, çekiniyor. Eli kolu bağlanmış, sus pus edilmiş Arap dünyasının askeri, ekonomik ve siyasi anlamda kendisine zarar vermeyeceğini düşünüyor. Oysa Türkiye öyle değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın izlediği İsrail ve Siyonizm karşıtı politika İsrail’i düşündürüyor. TBMM’nin açılışında Erdoğan’ın İsrail sorununa ilişkin açıklamaları İsrail’i öylesine ürkütmüş ki bunun yansıması yakın zamanda ABD’den geldi.

CIA ve Pentagon'un psikolojik harp uzmanı Michael Rubin, Hizbullah lideri Nasrallah'ın öldürülmesi sonrasında Hamaney ve Erdoğan'ın hedef olabileceğini belirtti. "Endişelenmesi gereken tek dünya lideri Hamaney değil" diyen Rubin "Erdoğan HAMAS'a desteği bir marka haline getirdi. HAMAS liderleri İstanbul'daki ofislerinden açıkça saldırı planlıyorlar. Erdoğan NATO üyesi olarak statüsünün kendisini koruduğuna inanıyor olabilir, ancak İsrail'e doğrudan ya da vekaleten saldırırsa NATO'nun V. Maddesi uygulanmayacaktır - ya da sorumluluk iddiası olmayan bir suikastın bunu tetikleyeceği açık değildir." şeklinde küstahça açıklamalar yapıverdi.

İsrail ve ABD, bölgedeki tek çıbanbaşının Türkiye olduğunu, Erdoğan’ın soykırım ve saldırganlık karşısında sessiz kalmayacağını, böyle yapmaya devam ederse hedef olmaktan kurtulamayacağını düşünüyor.

Peki Türkiye’den ve Türklerden neden bu kadar korkuyorlar? Elbette bu korkunun psikolojik, siyasi sebepleri var. Ama işin bir de dini boyutu var. Bizzat Tevrat Kuzeyden gelecek bir yıkımdan ve ininden çıkacak aslandan bahsediyor.

Tevrat’ın “Yeremya” bölümünde aynen şunlar yazıyor:

Rab Yahuda ve Yeruşalim halkına şöyle diyor: “İşlenmemiş toprağınızı sürün, Dikenler arasına ekmeyin. Ey sizler, Yahuda halkı ve Yeruşalim'de yaşayanlar, Kendinizi RAB'be adayın, Bunu engelleyen her şeyi yüreğinizden uzaklaştırın. Yoksa yaptığınız kötülüklerden ötürü öfkem ateş gibi yağacak, Her şeyi yiyip bitirecek Ve söndüren olmayacak” Kuzeyden Gelecek Yıkım “Yahuda'da duyurun, Yeruşalim'de ilan edin, ‘Ülkede boru çalın!’ deyin, ‘Toplanın’ diye haykırın,‘Surlu kentlere kaçalım!’ Siyon'a giden yolu gösteren Bir işaret koyun! Güvenliğiniz için kaçın! Durmayın! Üzerinize kuzeyden felaket, Büyük yıkım getirmek üzereyim.” Aslan ininden çıktı, Ulusları yok eden yola koyuldu. Ülkenizi viran etmek için Yerinden ayrıldı. Kentleriniz yerle bir edilecek, İçlerinde yaşayan kalmayacak. Onun için çula sarının,  Dövünüp haykırın, Çünkü RAB'bin kızgın öfkesi üzerimizden kalkmadı. “O gün” diyor RAB, “Kral da önderler de yılacak, Kâhinler şaşkına dönecek, Peygamberler donakalacak.”

Bazı Yahudi ilahiyatçıları, yukarıda işlenen hususların geçmişe dönük bir vurgu ya da uyarı olmadığını, geleceği de işaret ettiğini söylüyorlar. Burada anlatılan şu: Aklınızı başınıza alın! Aksi takdirde Kuzeyden gelecek bir yıkım sizi yok etmeye yetecek. Bu durum Tevrat’ta şöyle ifade ediliyor: “Üzerinize kuzeyden felaket, Büyük yıkım getirmek üzereyim.” Aslan ininden çıktı, Ulusları yok eden yola koyuldu. Ülkenizi viran etmek için Yerinden ayrıldı. Kentleriniz yerle bir edilecek, İçlerinde yaşayan kalmayacak.”

Peki kuzeyden gelecek yıkımı gerçekleştirecek olanlar kim ya da kimler? İninden çıkması beklenen aslan kim? Bunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Evanjelik-Siyonist ittifakın gözüne kestirdiği vadedilmiş toprakların önemli bir kısmını elinde tutan Türkiye ve Türkler. Bazı Tevrat yorumcuları bu kuzeyde yaşayan aslanın Türkler olduğunu ifade ediyorlar. Ortadoğu’da, el’an Siyonizm’e ya da diğer ifadeyle Siyonazizm’e baş kaldırma potansiyeli olan tek ülke Türkiye. Bunun sahadaki karşılığı nedir? İşte tam da bu noktada Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Edoğan’ı tehdit eden çevrelerin parmak sallamaları! Yukarıda zikrettiğimiz ifadeleri Michael Rubin boşuna kullanmadı! Onu konuşturan bir akıl var. Bu tip etkili adamlar karnından konuşmazlar.

Eğer bir dua, dilek ve temenni ile konuyu nihayete erdireceksek, en büyük duamız, bu insanlık düşmanı soykırımcıların belalarını Türklerin elinden bulmasıdır! Türkler bunu sadece kendi varlıklarının devamını sağlamak adına değil, tüm insanlık ve bölgenin selameti için yapacaklardır. Tabii ki savaş ve çatışma bir temenni olarak dile getirilemez. Ancak kendi topraklarımızı ve gönül coğrafyamızı güvence altına almak bakımından buna mecbur kalırsak diyeceğimiz tek şey: pilavdan dönenin kaşığı kırılsın!