Selahaddin Eyyubi fethettiği topraklarda artık özgür

Abone Ol

Yıllardır iç savaşı devam eden Suriye'de geçtiğimiz günlerde hükümet düşmüş, Esad yurtdışına kaçmıştı.

Suriyeliler bu zaferi, Şam’daki Emevi Camisi’nde şükür namazları kılarak kutlarken, kameraların, caminin hemen yanında bir noktaya dikkat kesildiğini fark etmişsinizdir. Evet, burası Selahaddin Eyyubi’nin türbesiydi. 
Çoğu kişi Şam’ı ve Kudüs’ü onun “yeniden” fethettiğini bilir de, kabrinin Şam’da olduğunu bilen azdır. 

Kameraların da dikkat kestiği bu nokta hepimizin içinde bir ukde sanırım. İşgalci ve talancı barbar haçlılara karşı, bu toprakların özgürlüğü uğruna ömrü boyunca mücadele eden Selahaddin Eyyubi yıllar sonra yine özgür.

Peki kim bu “Kudüs Fatihi” Selahaddin Eyyubi?

Suriye “bir kez daha” özgür. O toprakları 800 küsur yıl önce haçlıların elinden alıp özgürleştiren bu yarı-efsanevi kahramanı biraz daha ayrıntılı anmadan geçmek olmazdı.
Bu büyük kahramana, bu coğrafyanın hemen tüm halkları sahip çıkmıştır; sahip çıkmanın da ötesinde, “kendinden” saymıştır. O nedenle Selahaddin Eyyubi’nin gerçekte Kürt mü, Türk mü, Arap mı, Fars mı olduğu bugün bile tam netlik kazanmamış tartışmalı bir konudur. Aslında bu durum, onun ne kadar büyük bir hükümdar ve kahraman olduğunun da göstergesi. 

Selahaddin Eyyubi 1137-1193 yılları arasında yaşadı. Vali olan babasının Baalbek ve Şam da görev yapması nedeniyle çocukluk yılları burada geçti.

İyi bir eğitim alan Selahaddin’in Şam'a özel bir düşkünlüğü vardı.

Çok fazla alana ilgisi bulunuyordu. Bunların başlıcaları geometri, astronomi, matematik, sanat ve bilimdi. 

Ancak I. Haçlı Seferi sırasında Kudüs'ün Hristiyanlar tarafından alınması onun dine yönlenmesinde etkili bir adım oldu.

Dört dil bilen Selahaddin Eyyubi gittikçe askeri zekasıyla da ön plana çıkacaktır. 

Bir şehzade gibi yetişen Selahattin, amcası ile birlikte genç yata haçlılarla savaştı.

1169'da amcasının vefatından sonra "El Melikü'n Nasır" unvanıyla vezir oldu. 

Kader Selahaddin Eyyubi'nin akıbetini çizmişti. O, devleti için büyük adımlar atacak ve tarih sahnesi ne çıkacaktı?

Yavaş yavaş Mısır'ı yönetmeye başlayan Selahaddin haçlılar ve Bizanslarla savaşarak adını tüm çevre ülkelere duyurmayı başardı. 

Tüm hayatını savaşarak geçiren Selahaddin Eyyubi'nin başarıları peş peşe geldi.

Fatımilere son vermesi de bu başarının zeminin hazırladı.

İki defa Haçlı Seferlerini dizginleyip, işgali önledi.

Bununla yetinmedi, Yemen ve Hicaz'a seferler düzenledi.

Böylelikle Selahaddin Eyyubi artık büyük bir devlet adamı olma yolunda hızla ilerledi.

Kudüs'ün Fethi

"Tarihe mal olmak" deyimi o kadar yakışıyor ki “Şark’ın en sevgili Sultanı Selahaddin”e.

Araplar, Türkler, Kürtler, Farslar paylaşamıyor onu. Herkes kendi kökeninden olduğunu savunuyor. Evet, elbette böyle büyük bir devlet adamının paylaşılmak istenmemesi çok doğal.

Ama kökeni ne olursa olsun tarihin bize böylesine bir insan nasip etmiş olması toplum olarak bizleri gurur ve onurlandırır ancak.

Herkesin Selahaddin’e bir borcu var

Selahaddin Eyyubi’yi büyük yapan, tarihin Doğu ve İslam açısından anlamlı ve önemli bir kavşağında sahne almış olmasının yanında, asıl, Batı’nın barbar, vahşi ve açgözlü kavimlerinin Doğu’yu talan etmesini önlemesidir. O yüzden din, dil, ırk, bölge ayrımı olmaksızın Doğulu herkes O’nu, sadece bir kahraman olduğundan değil, minnet ve vefa duygusuyla sever. 
Şam’ın ve Kudüs’ün fatihi Selahaddin, Emevi Camisi’nin müştemilatındaki sonsuz istirahatgâhında yıllardır çektiği esaret azabından sonunda kurtuldu; o kurtulur kurtulmaz da herkes ona koşup, minnet ve vefa sunumlarını yaptı. 

Önce Selahaddin, ardından Süleyman Şah

Selahaddin Eyyubi özgürleştikten çok değil, sadece birkaç gün sonra da, Batı’ya ve onun işgalci/talancı haçlı zihniyetine set olmuş bir başka büyük medeniyetin mayalanmasına zemin hazırlamış bir başka tarihî kahramanın, Süleyman Şah’ın türbesi teröristlerin elinden kurtarılıp özgürlüğüne kavuşturuldu. 
Ne mutlu Selahaddinleri, Süleyman Şahları, Fatihleri idrak edebilenlere…