Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcilerinden Dilber Sünnetçioğlu sorularımıza yanıt verdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Sözcüsü Dilber Sünnetçioğlu’nun yanıtladığı sorularımızda, toplumsal cinsiyet eşitsizliği başta olmak üzere kadına yönelik şiddetin temelinde yatan nedenler, İstanbul Sözleşmesi ve şiddetin türleri konuları üzerinde durdu.

Şiddetle alakalı istismar edilen bir olaya şahit oldunuz mu?

Kendi hayatı hakkında karar vermek istediği için şiddet gören öldürülen öldürülme korkusu yaşayan kadınları, öldürüp mahkemede indirim alma amaçlı söylenen yalanları, atılan iftiraları, hatta ‘kızına sahip çıksaydın’ diye küstahça ailelere bağırmalara ki ‘Şule Şet olayı’nda bunu canlı olarak gördük.

Bu durumlar karşısında ailelerin çektiği acıyı, istismar edilen çocukların, istismar eden kişiler ki aralarında babası, abisi, amcası tarafından istismara uğrayan çocuklarda var. Gözlerindeki korkuyu endişeyi görüyoruz.

Dokuz yaşında bir çocuğumuz istismarcısı ile karşılaşacağı için kalp krizi geçirip öldü.

Bütün bunlar her gün defalarca yaşanıyor ve biz bunlara şahit oluyoruz. Her ay yayınladığımız raporlara baktığımızda görüyoruz ki, kadınlar en çok kapatılmak istedikleri evlerde, en yakınlarındaki erkekler evli olduğu veya boşandığı ya da birlikte yaşadığı erkekler hatta baba, erkek kardeş, tarafından öldürülüyor. Bu verilere bizim sosyal medya hesaplarımızdan ayrıntılı olarak ulaşabilirsiniz. Bu davalarda haksız yere verilen indirimler cezasız bırakılmalar hepimizi öfkelendiriyor. Üzüyor ama bir köşeye çekilip üzülmek yerine mücadeleyi tercih ediyoruz. Türkiye’nin dört bir tarafında mücadelemiz devam ediyor.

Şiddetin türleri nelerdir ve olaylar mahkeme tarafından nasıl inceleniyor?

Şiddet denince sadece fiziksel şiddet algılanmamalı. Şiddetin bir çok türü var. Mesela psikolojik şiddet, kadını aşağılamak, kadına kötü sözler söylemek, küfür etmek, bunların hepsi psikolojik şiddettir. Sözel şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet, iletişim araçlarından uygulanan şiddet hepsi bir şiddet şeklidir. Sadece fiziksel şiddet olarak algılamamalıyız. Son zamanlarda kadınlara uygulanan şiddet, vahşet diyebileceğimiz boyutlara ulaştı. Vücut bütünlüğü bozularak bu cinayetler işlendi. Unutmayalım kadını öldürüyor, yakıyor bir de bidona koyuyor ve üstüne beton döküyor. Ne yazık ki mahkeme salonlarında şiddete bahane üretmeye çalışılıyor iyi hal indirimleri veriliyor. Cezasızlık katilleri istismarcıları adeta sırtını sıvazlar gibi oluyor. Bir sonraki cinayetin önünü açıyor.

İstanbul sözleşmesi neden hayat kurtarır? Neden karşı çıkıldı? Platformunuzda bu konuda neler yapılıyor?

İstanbul sözleşmesi kısaca dört temel maddeden oluşur.

1-Önleme: Şiddetin ortaya çıkmaya cesaret edemeyeceği bir toplum yaratmak.

2- Koruma: Korumayı etkin uygula.

3- Kovuşturma: Etkin kovuşturma yaparak adaleti sağla onarıcı adaleti sağlayın.

4- Politika : Kadınları geleceğe dönük güçlendirme politikanızı somut olarak gösterin. Kadınların ekonomik olarak güçsüzleşmesi şiddet biçimlerinin devamını sağlar hem de kendisi bir şiddet biçimidir.

Bu maddelerin gerçek hayata geçirilmesi kadınların hayatını kurtarıyor. O nedenle İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyoruz, can simidimiz diyoruz. Kadınların güçlenmesi kendi hayatları hakkında karar vermesi erkek egemen düzeni gibi yaşantıya karşı çıkmaları reddetmeleri toplumsal cinsiyet eşitliğinin her kesim tarafından kabul edilmesini istedikleriki şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği vardır. Kadınların erkeklerle eşit görülmesi, eşit şartlarda yaşamasını istemiyorlar bir cinsiyet üzerine eşitsizlik sistemi ile egemenlik ilan edilmiş bunu kaybetme endişesi ile karşı çıkıyorlar.

Platformu olarak bu hayat kurtaran sözleşmenin tekrar uygulanması için her alanda her yerde mücadele ediyoruz. Bu mücadele Türkiye’nin her tarafına yayılmış durumda hatta başka ülkelerdeki kadın kardeşlerimiz de bu mücadeleye dahil olup bulundukları yerden bize destek veriyorlar.

Amacımız kadın cinayetlerini durdurmak ve kadınların şiddetten korunmasını sağlamak başta yaşam hakkı olmak üzere her türlü hak ihlallerine karşı mücadele etmek toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak. Bu konuda farkındalık yaratmak, sosyal medya üzerinden iletişim araçlarıyla haklarımızı neler yapabiliriz denilince ise, Türkiye’nin 4.01 yanından her yaştan her siyasi görüşten her inançtan kadınlar birlikte eylemler yapıyoruz. Anayasayı Yasayı, sözleşmeyi uygula.. diyoruz bu sürecin takipçisiyiz.

Şiddetin haberlerdeki karşılaştığınız dili hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Şiddet dilde başlar, bu nedenle herkesin kullandığı kelimelere diline dikkat etmesi gerekir. Hele ki basın yayın organları, televizyon kanalları, ünlüler, siyasiler, bu konuda özen göstermeli ve çok dikkatli olmalılardır. Kadın cinayeti diye bir kavram yoktu çalışmalarımız sayesinde kadın cinayeti kavramı kullanılmaya başladı. Bu tip ifadeler olaya bahaneler üreterek cinayeti hafifletmeye dolayısıyla ceza indirimi almaya çalışan katillere yardımcı olmaktadır. Cinayetin sebebi bahanesi olmaz, olamaz cinayet cinayettir. ‘Seviyordum, çok aşıktım’ sözleri kendini aklamaya çalışma çabalarıdır. Bu sözlere itibar ederek, katillere istismarcılara yardımcı olmamalıyız hiçbirimiz.