Kamu Denetçiliği Kurumu'nda (KDK), özel bir ekibin hazırladığı raporun, hazırlanışını ve hedefini, ekibin başındaki isim Kamu Denetçisi Av. Dr. Fatma Benli Yalçın Samimi Haber’e anlattı.
7 Ekim'den bu yana devam eden İsrail'in sivilleri hedef aldığı saldırıların ve Gazzelilerin yaşadığı insani felaketin kaydı niteliğinde olan raporu, Samimi Haber’e anlatan Kamu Denetçisi Av. Dr. Fatma Benli Yalçın, raporun Kamu Denetçiliği Uzmanlarından oluşan özel bir ekibin özverili, titiz ve uzun süren çalışması sonucu hayata geçtiğini belirtti.
Delillerle belgeliyor
Av. Dr. Yalçın, KDK'nin raporunda, "İsrail'in Gazze'deki katliamlarının, soykırım ve insanlığa karşı savaş suçlarının" delilleriyle ortaya konulduğunu dile getirdi.
Yaklaşık 350 sayfadan oluşan özel rapor, üç bölümden oluşuyor. Rapor, uluslararası sözleşmelerde yazılan, korunan, insan haklarını yine uluslararası sözleşmelerin ışığında, Gazze halkının, 7 Ekim'den sonra yaşadıklarını, "yorumlamadan", delillerle belgeliyor. Türkçe ve İngilizce hazırlanan raporda kullanılan kare kod sistemiyle işaret edilen videolu kaynaklara da anında ulaşabilme kolaylığı sağlayan zengin bir kaynak niteliğinde.
Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsmanlık) "Gazze: İnsanlığın Büyük Felaketi Özel Raporu" 27 Şubat 2024 tarihinde TBMM Meclis Tören Salonu'nda, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un katıldığı programla kamuoyuna sunuldu. Programa; Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Kamu Denetçileri ve bir çok ülkeden Büyükelçiler ile STK temsilcileri katıldı.
Özel Rapor, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, BM organları ve komiteleri, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Uluslararası Ceza Mahkemesi başta olmak üzere uluslararası birçok kurum ve kuruluşa gönderildi.
Sorumluluk hassasiyeti ile hazırlandı
Kamu Denetçisi Av. Dr. Fatma Benli Yalçın raporun, bütün dünyada kabul edilen bir hak arama kurumu olan Ombudsmanlığın ağırlığı ve etkinliğine haiz uzmanlarca ‘sorumluluk hassasiyeti’ ile hazırladığını anlattı.
Bu sorumluluk bilinci ile hareket eden özel ekibin başındaki Yalçın, sadece kendisinin değil, BM’de 30 seneyi aşkın insan hakları üzerine çalışan insanların ortak fikrine de işaret ederek Gazze’de yaşananın soykırım olduğunu söyledi.
Tamamen soykırım
Yalçın, “Filistin’de yaşanan durum asla ve katiyen savaş değil. Evet tamamen soykırım. İnsanlığa karşı suç ve savaş suçlarından oluşuyor. Çünkü karşılıklı, iki, birbirine denk olan gücün çatışması söz konusu değil.” dedi.
Neden soykırım diyoruz?
Av. Fatma Benli Yalçın, çalışmanın 5. ayında, “İsrail'in de kendi açıklamaları, bütün dünya liderlerinin açıklamaları, BM ve uluslararası STK’ların raporlarına dayanarak bu tespiti gerçekleştirdik. Neden soykırım diyoruz? Soykırım için bir toplumun tamamının yada bir önemli bir kısmının öldürülmesi, yararlanması, kasten yaşam şartlarının değiştirilmesi, çocukların doğmasının engellenmesi gibi çok özel kasıtla gerçekleşen bir suçun varlığı aranır. Biz, bunun için 100 sayfalık tarihi arka plan bilgisi yazdık.” İfadelerini kullandı.
80 senelik tarihi arka plana işaret etti.
Gazze'de yaşananların, 7 Ekim'den itibaren başlamadığını vurgulayan Yalçın, 7 Ekim'in öncesinde yaklaşık 80 senelik tarihi arka plana işaret etti. Yalçın, başta İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu olmak üzere İsrailli yetkililerin bir hafta ya da bir ay sonra değil daha o gün 7 Ekim'deki söylemlerine değindi, yaşananların 7 Ekim'de başlamadığının ispatı olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“Filistin'deki insanlara insan gözüyle bakılmadığı için aynı öldürme olayları aynı işgal olayları, aynı şekilde yaralamalar ve hatta kaçırma olaylarının gerçekleştiği, herhangi bir somut sebep göstermeksizin mahkeme önüne çıkarmaksızın, direkt gözaltına alıp, aylarca cezaevinde tutarak, Filistinlilerin kendi yerlerinden ayrılmak zorunda bırakılarak, evlerine el koyulması için uygulanan “gaiplik yasası”nın varlığı gibi işgal faaliyetleri yıllardır kayda geçmiş durumda.”
Filistin'in haritasına bakmanın bile 7 Ekim'den önce yaşananların ne kadar uzun soluklu bir işgal olduğunu gösterdiğini belirten Yalçın, “İsrail bunu sürekli gerçekleştirdi. Ama daha önce dünyada herhangi bir toplumsal yaptırımla karşılaşmadığı için şu an 7 Ekim'den sonra çok daha arttırarak devam ettiriyor.” dedi.
İsrail için gereği yapılsaydı yıkım uzun sürmezdi
Dünyanın pek çok ülkesinde tepkiler, İsrail'in 7 Ekim'den sonra uyguladığı sistematik saldırılara karşı başladı. Fakat KDK’nın Raporu, 7 Ekim'in arka planını, en başta okuyucunun önüne koyarak dikkat çekiyor.
Yalçın bunu “İsrail’in gerçekleştirdiği pervasız ihlaller, çok uzun süren uluslararası yargıda daha önce delillendirilse, soruşturulsa ve davalar sürdürülseydi belki bu yıkım bu kadar uzun süreli olmayacaktı." sözleri ile açıklıyor.
Yalçın, “İsrail’in, 16 senedir Gazze'ye yönelik kuşatmasında uyguladığı keyfi uygulamalar, Gazze halkının temel ihtiyaçlarının karşılanacağı şekilde başta Türkiye olmak üzere birçok ülkenin desteğiyle giderilmeye çalışıldı. Ancak, yasaklar, engellemeler, keyfi uygulamaların boyutu işkence, gasp, yaralama hatta öldürme şiddetinde süre geldi. Türkiye'deki halkın özellikle Kudüs nedeniyle Filistin konusunda özel bir ilgisi vardır. Ama bu kadar ince detayı, 14 yaşındaki çocukların buldozerlerle ezildiğini, işin doğrusu bu çalışma yapılana kadar ben bilmiyordum” şeklinde konuştu.
Bugün 1948'den bu yana Filistin'de gözaltına alınan Filistinlilerin sayısının 1 milyonu geçtiğine işaret eden Yalçın, “Durumun bu kadar vahim olduğunu, biz kendimizi Türkiye'de Mescid-i Aksa Sevdalıları olarak tanımlayabiliriz. Türkiye olarak bu kadar yüreği Mescid-i Aksa olarak atan insanlar olarak biz bile bilmiyorsak, dünyadaki insanların bundan haberdar olması hiç mümkün değildi.” ifadelerini kullandı.
Yalçın, bugün fosfor bombası bile kullanmakta tereddüt etmeyen, Lübnan'ı, Suriye'yi bir sürü ülkeyi vurmaktan çekinmeyen, Amerika ve Almanya gibi ülkelerin halen silah yardımı yapmasının dünyada bir bilinç oluşturduğuna dikkat çekti.
Filistin daha fazla ülke tarafından tanınıyor
Türkiye'deki tepkileri ise, “Cumhurbaşkanımız olduğu için belki insanlar sokaklara çıkmıyor, ‘Nasılsa diyor, Cumhurbaşkanımız bu alanda’ ama diğer ülkelerdeki insanlar yönetimlerini ayağa kaldırabilmek için sokaklara çıktılar. İnsan hakları söylemlerinde bulunan Avrupa'nın Amerika'nın o toplu gösterilere, güvenlik güçleri ile nasıl karşılık verdiğini gördük. Ama en önemlisi şu; İnsanlar artık İsrail'in ne kadar büyük bir soykırım ve savaş suçu işlediğini biliyor. Bu da neyi sağlıyor? Filistin'in daha fazla ülke tarafından tanınmasını.” şeklinde değerlendirdi.
İslam dünyasının birleşmeye ihtiyacı var
Açıklamalarını, “7 Ekim'den sonra Gazze'de yaşanan dram, bize şunu gösterdi; İslam dünyasının artık birleşmeye ihtiyacı var.” ifadeleriyle sürdüren Yalçın şu ifadeleri kullandı:
“Cumhurbaşkanımız bu konuda çok ciddi derecede çaba gösteriyor. Sadece İslam dünyası açısından değil, hak temelli olan bütün ülkelerin birleşmeye ihtiyacı var. Yani bugün eğer Güney Afrika, Adalet divanına müracaat ediyorsa Nijer, Uruguay, silah verdiği için Almanya için müracaatta bulunuyorsa, hatta Amerikalı bir asker kendini yakıyorsa, İslam ülkelerinin birbirlerinden güç alarak soykırıma karşı birlikte hareket etmesi gerekiyor.”
Gazze’nin sanırım bize verdiği en önemli derslerden bir tanesi bu diyen Yalçın, bireysel sorumluluğa da dikkat çekerek “Bu olay, asla 'başkası bir şey yapmıyor, ben de yapmayayım' diyerek sorumluluğumuzu ortadan kaldırabileceğimiz bir olay değil. Her devletin de her bireyin de sorumluluğu var evet ve ben bir şey yaparım ama bundan sonuç alınmaz demek de bizim sorumluluğumuzu ortadan kaldırmıyor.” dedi.