Ercan Çankaya - Haber Merkezi

Türkiye'de bu yıl orman yangınlarında geçen yıla göre büyük artış oldu.

Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye'de geçen yıl 1 Ocak-19 Ağustos döneminde 1419 orman yangını çıkarken, bu yılın aynı döneminde 2 bin 529 yangın kayıtlara geçti. Yine aynı dönem mukayese edildiğinde yanan orman alanı 8 bin 865 hektardan 17 bin 456 hektara yükseldi.

Geçtiğimiz gün yayınladığımız ve orman yangınlarını tüm boyutlarıyla işlediğimiz haberimizde Tarım Orman İş Sendikası Başkanı Şükrü Durmuş, bir dönem ormanlardaki kesme, taşıma, yeniden ağaçlandırma işlerinin orman köylüsünce yapıldığını ifade etmiş; orman aynı zamanda evleri olduğu için köylülerin ormanla hısım ilişkisi geliştirdiğini, ormanların korunmasında önemli roller üstlendiklerini vurgulamıştı.

O haberimize ulaşmak için tıklayınız.

Bugünkü haberimizde orman köylülüğünün yıllar içinde nasıl giderek yok olduğunu gözler önüne sereceğiz.  

Orman köylüsü azalıyor ve yaşlanıyor

Orman köylülüğüyle yeniden görüşlerine başvurduğumuz Durmuş, 80’li yıllarla günümüz karşılaştırıldığında o dönemde nüfus 44 milyonken nüfusun 4’te 1’ine yakın bir kısmının orman içi ve bitişiği köylerde yaşadığına dikkat çekti. Durmuş, bugün nüfusun 85 milyon olduğuna fakat orman köylüsü sayısının 7 milyona kadar düştüğüne işaret etti. Durmuş, ayrıca bu köylerde nüfusun yaşlandığını belirtti.  

Bir dönem Orman ve Köy İşleri Daire Başkanlığı’nın (ORKÖY) çok daha aktif olduğuna işaret eden Durmuş, ORKÖY’ün kredilerle orman köylüsünü desteklediğini, fakat aynı zamanda 18-55 yaş arası orman köylüsü erkeklere orman yangınıyla mücadelede yükümlülük getirildiğini hatırlattı. Durmuş, “bu bir zorunluluk da olsa orman köylüsü bunu seve seve yapardı” diye konuştu.

18-55 yaş arası erkeklerin yangın söndürme çalışmalarına katılmakla mükellef olduğuna işaret eden Durmuş, bir dönem bu köylülerin orman söndürme çalışmalarına Orman Genel Müdürlüğü çalışanlarından önce başladıklarını, hatta yangınları da onların haber verdiğini hatırlattı.

Genç nüfus köylerden göç edince yangına çıktığı anda, olay yerinden müdahale fırsatının da kaçırıldığına dikkat çeken Durmuş; yangına hazırlık için mayıs ayından haziran ayı sonuna kadar yol kenarı temizliği çalışmalarının da yapıldığını, bunların da akamete uğradığını söyledi.

Orman muhafaza memuru alımında liyakat kayboluyor

Yine geçmişte orman muhafaza memuru istihdamında orman köylüsü alma zorunluluğu olduğunu hatırlatan Durmuş, bunun da liyakatsiz alımlarla giderek bozulduğunu belirtti. Durmuş, bu alımlarda gayenin hem orman köylüsünü desteklemek hem de ormanın muhafazasını en iyi bilene yaptırmak olduğunu vurguladı.

Usulsüz çakar kullananlara yeni cezalar Usulsüz çakar kullananlara yeni cezalar

Son 20 yılda ormancılıkta ilgili devlet fabrikalarının kapatıldığına, orman üretiminin tüccara bırakıldığına dikkat çeken Durmuş, verilen izinlerle ormanlık alanlarda Hidroelektrik Enerji Santralleri (HES), Rüzgar Enerji Santralleri (RES), otoyol, yol, taş ocakları yapıldığına ve maden şirketlerinin faaliyetlerinin artırıldığına dikkat çekti. Valilikler yılın belli dönemlerinde ormanlara girişi yasaklasa da verilen bu izinlerle ormandaki orman dışı nüfusun artırıldığına işaret eden Durmuş, tüm bunların da orman yangınlarının artmasına neden olduğunu ifade etti.

Ormanlardaki kesim faaliyetini orman köylüsünün yürüttüğü durumda köylünün kesimi kış aylarında yaptığına dikkat çeken Durmuş, tüccarların yılın her ayında kesim yaptığını, yılın belli dönemlerinde araba egzozundan çıkan küçük bir kıvılcımın bile yangına sebep olduğunu söyledi.

“2000’li yıllardan önce orman köylüleri ormancılık faaliyetlerini yöneten ana unsurumuzdu” diyen Durmuş; bakım, ulaştırma, geliştirme faaliyetlerinin tümü orman köylüsü tarafından yapılır; köylü de bu emeğinin karşılığı olarak ücret ve prim alırdı diye konuştu. Orman köylüsünün ürettiği tomrukları alıp işleyip satarak geçindiğini, bunlar kalmayınca köylünün köyünü terk etmek zorunda kaldığını belirten Durmuş, kapatılan ORUÇ Genel Müdürlüğü’ne ait 24 fabrikada 42 bin işçi çalıştığını, bunların hemen tamamının orman köylüsü olduğuna işaret etti.

Şehre göçen köylü kapıcı oldu, sokakta kaldı

Orman köylüsünün köyünde geçinemez hale gelince toprağını terk ettiğini belirten Durmuş, şehirlere göçen köylünün kapıcılık yaptığını, hatta sokaklarda kaldığını hatırlattı. “Eskiden orman köylerinde okul vardı, jandarma vardı, sağlık ocağı vardı” diyen Durmuş, bunlar kapatılınca köylünün göçe zorlandığını anlattı.

Orman yangınlarının 3 aşamalı olduğunu anlatan Durmuş, bu üç aşamanın yer yangını, gövde yangını ve tepe yangını olduğunu açıkladı. Yangın örtü yangınıyken müdahale edildiğinde başarı şansının yüzde 80 olduğunu aktaran Durmuş, yangın gövdeye geçtiğinde başarı şansının yüzde 50, tepeye ulaştığında yüzde 10 olduğunu söyledi. Orman köylüsünün yangına örtü yangınıyken müdahale edebildiğini aktaran Durmuş, orman köylerinin yok olmasıyla birlikte erken müdahale imkanının da ortadan kaybolduğunu söyledi.

Bir dönem orman mühendisliği bölümlerinde orman köylüsünün çocuklarına katsayı avantajı sağlanmasının bile konuşulduğuna dikkat çeken Durmuş, o noktadan buraya gelindiğine işaret etti.