Milleti kandırmayın

Abone Ol

Son zam ve vergi artışlarını, memur, emekli, asgari ücretliye yapılan ücret artışlarına bağlamaya çalışanlara cevap verme zamanı geldi.

Hesap ortada…

Memur maaşına seyyanen artışın bütçe maliyeti 177 milyar lira

İşverene 500 liralık asgari ücret desteğinin bütçe maliyeti 19 milyar lira

EYT kapsamında emekli olanların bütçe maliyeti 213 milyar lira 

Emekli bayram ikramiyelerinin 2 bin liraya çıkarılmasının maliyeti 21,7 milyar lira

Asgari ücret artışı nedeniyle işverene prim desteği verilmesinin maliyeti 24,9 milyar lira 

 Toplam 455,6 milyar lira

Bu rakama bakıp “baya çokmuş” diyenler için bir de diğer kalemlere bakalım.

TBMM yeni bir ek bütçe hazırlığında. Ek bütçe son iki yılın yeni modası. Bütçe açığı yerine ek bütçe demek daha havalı çünkü. Zam yerine yeniden değerleme veya güncelleme demek gibi bir şey. 

Geçen sene ilk altı ayda yapılan harcamalarla kasa boşaltılıp 800 milyar liralık ek bütçe yapılmış, ona rağmen 250 milyar liralık da bütçe açığı verilmişti. Bu sene de 4,5 trilyon liralık bütçeyi ilk altı ayda harcayınca 1,19 trilyon liralık daha ek bütçe yapılmak zorunda kalındı.

Peki bu ek bütçe ne ile karşılanacak?

Tabi ki vergi gelirleriyle. 

Artan KDV, ekstra MTV, pasaport, telefon ve değerli evrak harçlarına yapılan baba zamlarla. 

Nasıl tanıdık geldi mi?

Şimdi gelelim ek bütçenin içindeki en büyük kalemlere.  Memur, emekli ya da asgari ücretli zamları diye düşünüyorsunuz değil mi? Yoo alakası bile yok. En büyük harcama kalemi 483,7 milyar lira ile sermaye transferleri. İkinci büyük harcama 259 milyar liralık cari transferler. Yani asıl para memur, emekli, asgari ücretliye değil faize, borçlara ve ballılara yapılan ödemeler.

Milyonlarca emekli, memur ve asgari ücretliye toplamda 455 milyar lira verilerek bir bardak suda fırtınalar koparılıp, tüm vergi ve zamlar buraya bağlanırken, aslında üç maymuna bak oynanıyor. Sermaye transferleri ve cari transferler 700 milyar lirayla memur, emekli ve asgari ücretli giderlerinin neredeyse iki katı. 

Hadi gelin işi daha da somut hale getirelim. Memura yapılan seyyanen zammın bütçeye maliyeti 177 milyar lira… 

KKM UYGULAMASINA GİDİLMESEYDİ…

Faiz ve Kur Korumalıya giden paranın bütçe maliyeti toplam 221 milyar lira. Memura yapılan seyyanen zammın neredeyse bir buçuk katı.  Eğer kuru baskılamak için bu kadar borçlanılmasaydı, bugün memura seyyanen 8 bin lira yerine 20 bin lira zam yapılabilir, üstelik ekstra bir vergi toplamaya da gerek kalmazdı. Ayrıca en düşük memur maaşı 32 bin lira olabilirdi.

Bu arada sanmayın ki faiz harcamaları düşecek. Hayır daha da artacak… Son alınan kararla net borçlanma limiti 660 milyar liradan 2,2 trilyon liraya yükseltildi. Durmak yok yüksek faizle borçlanmaya devam yani.

Borçlanma neredeyse dörde katlıyor, bu koşullarda bugün 121 milyar lira olan faiz harcamamız yarın 500 milyar lira olursa kimse şaşırmasın. Tekrar hatırlatalım, memur, emekli, asgari ücretliye yapılan ödemelerin toplamı 455,6 milyar lira.

İTHALAT, İHRACAT MAKASI AÇILIYOR

Bir de Türkiye’nin cari açık meselesi var… 

Yanlış kur politikaları ve ekonomi politikaları yüzünden sadece Merkez Bankası rezervleri boşalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin ithalat ve ihracat makası negatif yönde ayrışmaya devam ediyor. Cari açık mayıs ayında da arttı ve 7 milyar 930 milyon dolar oldu. Yıllık cari açığımız ise 59 milyar 960 milyon dolar ile dillere destan. Turizm gelirlerindeki hedefler tutturulursa bile muhtemelen yıl sonunda 80 ila 100 milyar dolar arasında bir cari açık vereceğiz. Yok eğer hedefler tutmazsa cari açık 100-120 milyar seviyesine bile çıkabilir. 

Bu net bir ödemeler dengesi krizi anlamına geliyor.

TURİZMDE ARTIK PAHALIYIZ!

Şunu da belirteyim kur politikasındaki yanlışlar nedeniyle, ne yazık ki turizm konusunda rekabetçi olma özelliğimizi kaybettik. Bu yıl Yunanistan, İspanya hatta Fransa gibi ülkeler bizden çok daha ucuza otel satıyorlar.  Dolayısıyla turizm gelirlerindeki hedefimizi tutturmamız da çok kolay olmayacak.  İşçi döviz girdisi zaten yok, ihracatımız her geçen gün biraz daha düşerken ithalatımız artmaya devam ediyor. Anlayacağınız doğru işler yapılmaz, yanlışlarda ısrar edilirse ödemeler dengesi krizi kapıda.

DOLAR NE OLACAK?

Birilerinin söylediği gibi dolar 10 TL falan olmayacak. Dolar adım adım yükseliş eğilimini devam ettirecek. Yılın üçüncü çeyreğinin sonlarına doğru 35 liranın üzerindeki dolar kurunu görebiliriz. Yılın sonunda 45 TL ile 50 TL aralığında dolar fiyatına ise kimse şaşırmasın. Yönetim geçici tedbirlerle bu işi çözme konusunda ısrarlarını devam ettirirse ne yazık ki döviz yükselirken insanlar fakirleşmeye de devam edecek.

Türkiye daha da üretimsizleşecek ve çok daha büyük krizlerle karşı karşıya kalacağız. Bu nedenle bir an önce para politikalarını destekleyen üretim odaklı ama kendi kaynaklarımız ile üretim odaklı bir ekonomik modelin uygulanması gerekiyor. Aksi takdirde vatandaş olarak çok daha ağır bedeller ödemeye hazır olun.