Merkez Bankası, politika faizini 250 baz puan arttırarak 17,50 seviyesine çıkarttı. Birilerinin üfürdüğü gibi 500-600 baz puan artış yapmadı. Son derece profesyonelce bir adım attı. Asıl sorunları dikkate alarak, geçici tedbirler almak yerine, doğru bir iradeyle, tam kararında bir faiz artışı yaptı.
PEKİ AMA NEDEN?
Çünkü burada amaç faizi yükselterek dövizi baskılamak değil.
Gaye Hanım ve Mehmet Bey gayet iyi biliyor ki bu yöntemler bugüne kadar sistemi bozmak dışında hiçbir işe yaramadı. Döviz baskılandıkça Türkiye'nin asıl sorunları daha da arttı. İhracat çöktü, ithalat patladı, dış ticaret açığı ve cari açık iyice kontrolden çıktı. Borçlar çevrilemez iken ülke hem faizlere hem tavizlere açık hale geldi.
O nedenle tekrar ediyorum, faiz artışlarında amaç dövizi baskılamak değil…
1- NORMALLEŞMEK
2 - Asıl sorun olan Cari Açık ve Döviz İhtiyacı meselesini çözmek
Bunu Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in faiz kararı sonrası attığı twitten de anlıyoruz…
Ne diyor Bakan; “Programımızın en büyük önceliklerinden birisi ihracatı güçlü bir şekilde desteklemek. İç talebi dengeleyen tedbirler almak, ihracata da maksimum desteği sağlamak. Yurtdışından temin ettiğimiz kaynakları ihracat ve yatırıma kanalize edeceğiz.”
Yani hem Merkez’in faiz kararı hem de Mehmet Şimşek’in açıklamalarından anlıyoruz ki; örtülü ve kontrollü devalüasyona devam.
Kararında faiz artışlarıyla hem döviz yukarı itilecek, hem de para politikalarında kararlı bir iradeyi ortaya koyacaklar. Tüm bu girişimleri de akılcı ve kalıcı ekonomi politikalarıyla destekleyecekler.
Şimdi gelelim asıl soruya… Dövizi ne zamana kadar serbest bırakacaklar ve ne zamandan itibaren yularını tutup dengeleyecekler?
Cevap gayet basit aslında…
Başta dolar olmak üzere tüm dövizleri enflasyon karşılığındaki değerlerine kadar yukarıya itmeye devam edecekler.
Bu seviyeler; dolarda 38 ila 40 lira, euro’da parite etkisine bağlı olarak 45 ila 47 lira aralığında. Sterlinde ise muhtemelen 50 Liranın üzerinde seviyeler.
Merkez bankası asıl faiz operasyonlarına bu seviyeler görüldükten sonra başlayacak. O gün geldiğinde yabancı ve yerli döviz sahibini TL’ye döndürebilmek adına pozitif reel faiz ortamını sağlayacak. Yani enflasyon 35 ise 40, enflasyon 40 ise 45 faiz ortamı yaratılacak.
Ve o günde amaç, dövizi düşürmek değil, sabit tutmak olacak.
Böylece ülkeye hem sıcak para hem de doğrudan yabancı sermayeyi çekilebilecek. Tabi bu politikaların adam gibi ekonomi politikalarıyla desteklenmesi kaçınılmaz.
Onun için Şimşek twitinde özellikle;
“Yurtdışından temin ettiğimiz kaynakları ihracat ve yatırıma kanalize edeceğiz.” vurgusunu yapıyor.
Mehmet Şimşek ve Ekibi şu ana kadar doğru politikaları uyguluyor. Eğer bu doğru politikalar birileri tarafından çelmelenmezse yabancılar ufak ufak paralarını getirmeye başlayabilir.
Para getirmek demişken; görüyorum ki yine ekonomist geçinen birileri bile bile piyasayı manipüle etmeye çalışıyor. Mehmet Şimşek’in sözlerini deforme ederek, Birleşik Arap Emirlikleri'nden 50.7 milyar dolar sıcak para geliyor, dolar 20 lira olacak yaygaraları yapıyor.
Oysa Mehmet Şimşek, “50.7 milyar dolar gelecek” demiyor. BAE ile bu miktarda bir mutabakat yapıldığını söylüyor. Bu mutabakat daha önce gelen swap paraları karşılığı da olabilir, varlık fonu için olabilir, geleceğe dönük bir takım proje yatırımları olabilir. Ama kesin olan bu paranın Merkez Bankası'nın kasasına şak diye girmeyeceği.
Velev ki diyelim girdi… Yahu hala akıllanmadık mı 50 milyarı, asıl sorunlarımız yerine, yine doları baskılamak için kullanırsak, yarın elde para kalmayınca ne yapacağız?
Kısa vadeli 207 milyar dolar borcu, Botaş kaynaklı 60 milyar dolar ödemeyi, Cari Açık kaynaklı 100 milyar doları ve nicelerini öpücükle mi ödeyeceğiz?
Kafa hala bu kafa ise Allah sonumuzu hayır etsin NE DİYEYİM…