Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili olarak seçilen Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi üzerine kendisi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve diğer milletvekilleri tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Karara göre, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi yok hükmünde sayıldı.
Milletvekilliğinin düşürülmesi mümkün değil
Başvuru dilekçeleri ve ekleri ile Raportör Burak Fırat tarafından hazırlanan raporlar Anayasa Mahkemesi tarafından incelendi. Mahkeme tarafından Anayasa’nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince kesinleşmiş bir mahkumiyet bulunmadan milletvekilliğinin düşürülmesinin mümkün olamayacağı ve TBMM Genel Kuruluna bildirimde bulunulmasının hukuki sonuç doğurmayacağı ifade edildi.
Kararda TBMM Genel Kurulunun 30.01.2024 tarihli 54’üncü birleşiminde Genel Kurulun bilgisine okunmak suretiyle sunulan yazıda yer verilen İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesinin 27.12.2023 tarihli ek kararının bir mahkumiyet kararı değil, Anayasa Mahkemesinin 21.12.2023 tarihli bireysek başvuru kararının, daire tarafından değerlendirilmesi için dosyanın anılan daireye gönderilmesine ilişkin karar olduğu belirtildi.
Ayrıca kararda Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları sonrasında ihlale yol açan kararın ortadan kaldırılmasının anayasal zorunluluk olduğu vurgulanarak, “Anayasa Mahkemesince Anayasa’yı ihlal ettiği tespit edilen yargısal kararı mahkemeler dahil hiçbir kamu otoritesi esas alamaz ve Anayasa’ya aykırılığı sabit olan karara hukuken geçerlilik tanınamaz. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye mahiyetinde kararlar olmayıp bağlayıcı ve gereğinin yapılması konusunda ilgili otoritelere takdir alanı bırakmayan kararlardır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesinin ihlalin kaynağı olarak tespit ettiği önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemelerinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Sadece mahkemeler değil ihlal sonucunun oluşmasına yol açan veya ihlalin giderilmesi sürecinde etkin konumda bulunan diğer kamu otoriteleri de ihlal kararının gereğini yerine getirmek, ihlali gidermek ve ihlalin sürmesini önlemekle yükümlüdür” ifadelerine yer verildi.
Kararın hükmü
Söz konusu kararın yasama organı yönünden bağlayıcı nitelikte olduğuna dikkati çekildi ve kararın bir örneğinin TBMM’ye gönderilmesine hükmedildi.
Kararın hükmünde ise, “TBMM Genel Kurulu'nun 31.07.2024 tarihli 54’üncü birleşiminde Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi'nin 03.01.2024 tarihli ve E.2023/12611, Değişik İş. 2024/1 sayılı kararının ekte gönderildiğine dair anılan Daire Başkanlığı yazısının okunması suretiyle Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve Anayasa'nın 85. maddesi uyarınca iptaline karar verilmesi talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Kadir Özkaya, İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Yılmaz Akçil'in karşı oyları ve oy çokluğuyla 22/2/2024 tarihinde karar verildi” ifadeleri kullanıldı.
AYM keyfi mi davrandı?
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar için "AYM çoğunluğu bu kararla pozitif hukukun dışına çıkmış keyfilik alanına geçmiştir" yorumunda bulundu.
X hesabından bir değerlendirme paylaşan Uçum, şu ifadeleri kullandı.
Anayasa Mahkemesinin bir hükümlü milletvekili hakkında verdiği ve hukuken yok hükmünde olan kararı hakkında kısa değerlendirme:
Anayasa Mahkemesi çoğunluğunun önceki ihlal kararlarını gerekçe göstererek ilgili milletvekilinin hükümlü olduğu dosya kararının kesinleşmediği sonucuna ulaşması pozitif hukuku tanımamak demektir.
AYM çoğunluğu ısrarla adli yargının en üst karar organı olan Yargıtayca verilen ve aşamalardan geçmiş kararı kesinleştiren onama kararını keyfi olarak reddetmektedir.
AYM çoğunluğunun TBMM’nin milletvekilliğinin düşmesine ilişkin tamamlama merasimini göz ardı etmesi Anayasa’nın 85. Maddesine açıkça aykırıdır. Çünkü 85. madde gereğince “Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme … halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur” hükmü Anayasa Mahkemesinin denetimi dışındadır. Bu merasim tamamlanmış ve milletvekilliği düşmüştür. Bu merasimin (isterse eylemli iç tüzük değişikliği gibi uydurma bir gerekçeyle başvuru olsun) AYM tarafından denetimi Anayasa gereği asla mümkün değildir.
Mevzubahis kararın muhalefet şerhinde detaylı açıklandığı gibi, AYM çoğunluğu hem başvuruyu ele alma yönteminde (eylemli iç tüzük değişikliği şeklindeki uydurma gerekçeyi geçmiş içtihadına uygun değerlendirmeyerek) keyfi davranmış hem de Anayasanın 84. Maddesinin ikinci fıkrasına 85. Maddede getirilen AYM denetimi yasağını dikkate almamıştır.
Bu nedenle azınlık görüşünde isabetle ifade edildiği gibi başvuruya görevsizlik nedeniyle ret kararı verilmesi gerekirken karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi bir hukuksuzluk halidir. AYM çoğunluğu bu kararla pozitif hukukun dışına çıkmış keyfilik alanına geçmiştir.
Öte yandan bu keyfi kararının hukuki değerlendirmesine bakınca karar verilmesine yer olmadığı kararının hukuk dünyasında icrai bir etkisi olmayacağı da açıktır.
Yani AYM çoğunluğu karar verilemesine yer olmadığına karar vererek aslında hukuken etkisi olmayan bir karar vermiş aslında gerçek bir karar vermemiştir. Hiç bir ilgili merci hukuken AYM’nin bu kararına göre hareket etmek veya işlem yapmak mecburiyetinde değildir. Bu karara göre bir işlem yapma imkanı da yoktur.
Dolayısıyla hukuki mana açısından sorunlu hukuki icra açısından yok hükmünde olan AYM çoğunluk kararının gerekçesine bakarak bir takım sonuçlar çıkarmaya çalışmak veya çağrılar yapmak beyhude çabadır.
En azından şuna dikkat edilmesi gerekir, gerekçe hüküm değildir. Gerekçenin tek başına hiç bir icrai etkisi olmaz. Bu nedenle konuya iyi çalışmadan aceleyle hatalı ve yanlış mesajlar atmamaya özen gösterilmesi gerekir.