Mehmet Şimşek açıklamalarını sosyal medya hesabı üzerinden yapıyor. Son dönemin modası bu…
Açıklamalara baktığım da Mehmet Şimşek’in birinci önceliğinin cari açığı kapatmak olduğunu görüyorum. Doğru bir öncelik mi? Kesinlikle!..
Tabi bu arada yabancıyı ikna etmenin bir başka koşulu da, elbette doğru maliye politikalarıyla bütçedeki kara deliği kapatabilmek.
Seçim, geçim, KKM, EYT, memur, emekli, asgari ücretli, müteahhit, derken delik iyice büyüdü. Bütçe açığının bir buçuk trilyonu bulduğu konuşuluyor.
Açığı kapatmanın en kolay yolu ise tabi ki vergilere yüklenmek. İlk işaretler geldi bile; değerli evraklar, harçlar, yurtdışı telefonlar, KDV’ler bir gecede uçuverdi. Yani memura, emekliye ve asgari ücretliye kaşıkla verilen ücret zamları yüksek vergi zamları ile kepçeyle geri alındı.
Anlayacağınız Mehmet Şimşek kolay yolu seçti. Her zaman olduğu gibi siyasetçinin hatalarının yükünü vatandaşın sırtına bindiriverdi. Üstelik bu daha başlangıç.
İş çok daha sıkıntılı olacak. Masada IMF tarzı çok acı bir reçete var.
Bu arada Mehmet Şimşek’in bugüne kadar para politikaları konusunda attığı adımların oldukça gerçekçi olduğunun da altını çizmek isterim. Cari açık ve rezervlerin öncelenmesi, dövizin serbest bırakılması ve faizlerin kimsenin gazına gelmeden oldukça makul seviyede yükseltmesi. Bunların hepsi olmazsa olmazdı.
Bu politikalar orta ve uzun vadede disiplinli bir şekilde uygulanırsa çözüm olabilir. Ancak kritik soru şu: Mehmet Şimşek’in ömrü bütün bunları yapmaya yetecek mi? Yoksa o da yaklaşan seçimin popülizmine kurban edilerek yolun yarısında tam bir şeyler toparlamaya başlarken Naci Ağbal ya da Lütfi Elvan gibi feda mı edilecek?
Şimşek’in açıklamalarında bir diğer vurguysa maliye ve para politikalarının uyumlu bir şekilde işletilerek enflasyonun dizginlenecek olması. İşte burası biraz kafa karıştırıcı. Çünkü görüyoruz ki maliye politikalarıyla kasıt, vergileri artırmak ve mümkün olduğunca vergi geliri ile bütçeyi dengelemek.
Para politikalarında ise amaç cari açık odaklı. Dövizi ikna edici seviyeye kadar serbest bırakarak hem yerli ve yabancı döviz sahibinin dövizini alabilmek, hem de ihracatı arttırıp ithalatı kısabilmek. İkisi de kendi içinde mantıklı yaklaşımlar ancak ikisi de mevcut koşullarda enflasyonu arttırmak demek.
Mehmet Bey bunları uygulayarak nasıl enflasyonu düşürecek, ben bilmiyorum! Umarım kısa zamanda bizlere de açıklar.
Eğer yöntem TÜİK’se işte o zaman yandık. Gerçek enflasyon ve pahalılık artarken, düşük TÜİK enflasyonu ile fakirleşen millet demek bu. Umarım niyet bu değildir!..
Çünkü enflasyon gerçek dışı düşmeye devam ederse son iki yıldır yaşadığımız fakirleşme daha da derinleşir. Yoksul daha çok yoksullaşır, orta gelir fakirleşir, gelir dağılımı iyice bozulur, birkaç seçkin zengin daha da zenginleşir.
Peki dolar ne olacak diye ısrarla soranlara…
Dolar yükselmeye devam edecek. Kısa vadede doların 35 liranın üzerine çıkması kaçınılmaz. İngiltere’nin durumu ve Avrupa’nın agresif faiz arttırımları ile muhtemelen sterlin ve Euro dolara göre daha çok yükselecek. ABD faiz indirimleri ile birlikte Altında da rekorlara hazır olun derim.
Kriptolar mı???
Asıl büyük sürpriz orada. 2024 yılına DİKKAT!!!