Yakın dostlarım bilir. Önemsediğim kitaplardan iki tane edinirim genelde. Bir tanesini okurum, okuduktan sonra okul kütüphanesine bırakırım. Diğerini de rafa yerleştiririm. İsterim ki kütüphanemdeki kitaplar matbaadan çıktığı gibi, tertemiz, o ilk kokularıyla arz-ı endam eylesinler. Bunun bir tür manyaklık olduğunu çok duydum etrafımdan. Hele ki kitap fiyatlarının geldiği noktayı düşününce düpedüz hak verir oldum bu tespite. Bibliomania hastalığının bir tezahürü diyerek vaziyetimi kabullendim. Yakın zaman önce okuduğum Kitap Severler Cemiyeti adlı kitapta (Dergah Yayınları/Halil Solak/Mayıs 2023) vaziyeti benim durumuma benzeyen ama çok daha uç boyutta hasta olan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden rahmetli Ordinaryus Profesör Cavid Bey'le (Cavid Baysun) karşılaşınca gülümsedim ne yalan söyleyeyim, yalnız olmadığıma, benim gibilerin geçmişte ve dahi şimdi var olduklarına sevindim…
"Sahaflardan Çıkmayan Adam" Cavid Bey'in bahsi şöyle geçiyor kitapta;
"Cavid Bey'e dair bir başka rivayet de söyle: Çok kıymet atfettiği kitaplardan üç nüsha alırmış. Birini kendisinden ödünç isteyenlere vermek için ciltsiz olarak tutar, ezkaza geri gelmezse diye. Bez cilt yaptırdığı ikinci nüshayı kendisi gündelik olarak kullanır, üçüncü nüshayı da meşin kaplatarak kütüphanenin raflarına koyarmış.
Çünkü o, kendi ifadesiyle iyi yazılmış bir kitabın fena tab'ına veya örselenmiş ve kirlenmiş nüshasına tahammül edemeyecek kadar titiz"dir. "Kitaplarını incitmekten korkar gibi hafif bir temasla ele aldıktan sonra, şirazeleri bozulmasın diye birdenbire kanırmayan, sahifelerini zedelemeden çeviren, velhasıl senelerce okuduğu cildleri ter-ü taze muhafaza eden kitab muhipleri"ndendir…"
Kitaplığıma gelen dostlarımın ilk sorusu hiç şaşmaz. "Bunların hepsini okudun mu?" Aslında soruyu soran kişi üşenmeyip küçük bir matematik işlemi yapsa sorunun ne kadar lüzumsuz olduğunu hemen anlayacaktır. Yaklaşık 10.000 kitaptan müteşekkil bir kitaplıktan bahsediyorum. Ömrümün 30 senesi kitaplarla yoğun bir teşrik-i mesai içinde geçti. İyi zamanlarda hafta 3-4 kitap okuduğum düşünülürse senede 150, 30 senede de 4500 kitap okumuş olurum en fazla. Ki bu hesap çok da sahih bir hesap sayılmaz, muhakkak eksiği vardır. Velhasıl bunca kitabı okumuş olmam teknik olarak mümkün değil.
Büyük yazar ve bibliyofil Umberto Eco da bu soruyu çok duyanlardan. Genelde de şu cevabı verirmiş. "Hayır, bunlar sadece ay sonuna kadar okumam gereken kitaplar, diğer kitapları ofiste tutarım!"
Peki hepsini okuyamayacağımı bile bile neden anneme saç baş yoldurma pahasına her hafta onca yeni kitap almaya devam ediyorum? Hatta daha da basitleştirelim soruyu, bir kitabı alırken neleri gözetirim? Şu an bu satırları yazdığım odadaki kitaplara göz atıyorum hızlıca, aşağı yukarı şöyle bir liste çıkıyor;
1. Çok sevdiğim ve ne yazarsa muhakkak okumalıyım dediğim yazarların kitapları.
2. Fazla fikrim olmasa da referansları çok kuvvetli olan kitaplar.
3. Zamanında okuduğum, muhtemelen bir daha okumayacağım ama muhakkak kitaplığımda bulunmalı dediğim kitaplar.
4. Sevdiğim çok özel yazarların kitaplarının farklı baskıları, çevirileri, özel baskıları.
5. İlerde okurum diye aldığım ama sıranın asla gelmeyeceğine yavaş yavaş ikna olduğum kitaplar.
6. Yazarından imzalı kitaplar.
7. Öğretmenlik mesleğim gereği işime yarayacağını düşündüğüm kitaplar.
8. Okumak için değil lüzumu halinde bazı bilgilere başvurmak için aldığım kitaplar.
9. Cildi, şömizi, baskısı güzel diye aldığım kitaplar (Hayyam'ın Rubailer'inin şahane bir Farsça baskısı var mesela. Tek sorun Farsça bilmemem)
10. Baskısı tükenen ya da bir daha kolay kolay basılmayacağını düşündüğüm kitaplar.
11. Kitap olarak ilgimi çekmese de yazarlarıyla arkadaş olduğum için rafta tuttuğum kitaplar.
12. Eşe dosta hediye ederim diye uygun fiyata bulduğumda birden fazla aldığım kitaplar.
13. Bir dönem lazım olduğu için aldığım fakat işim bitmesine rağmen elden çıkarmaya kıyamadığım kitaplar.
14. Kapağında sözlük yazan her türden kitap (sözlük fetişisti olduğum doğrudur, en son Yakutça Gramer Sözlüğü aldım, n'apacaksam!)
15. Adımlar Kitabevi'nin duayen çalışanı Ali Aydın ağabeyimin "hocam bunu mutlaka al" dediği kitaplar.
16. Kendi yazdığım ve bir şekilde dahil olduğum (antolojiler, kapak yazısı, önsöz yazdığım, danışmanlık yaptığım vb.) kitaplar.
17. Bazı yayınevlerinin seri olarak bastığı kitaplar.
*Jean-Claude Carrière ve Umberto Eco'nun sohbetlerinden oluşan kitabın ismi.