BERLİN (AA) - Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakcı, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşın Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinde de belli bir dinamiğin doğmasına neden olduğunu söyledi.

Faruk Kaymakcı, Almanya'nın başkenti Berlin'deki temaslarının ardından Türk gazetecilere değerlendirmelerde bulundu.

Bakan Yardımcısı, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşa değinerek, "Aslında hiçbir gerekçesi olmayan, meşru hiçbir tarafı olmayan ve bir kışkırtmaya dayanmayan savaşın yaratmış olduğu ortam Türkiye-AB ilişkilerinde de belli bir dinamiğin doğmasına neden oldu." dedi.

Türkiye'nin Ukrayna'da akan kan ve şiddetin durdurulması için çabalarını sürdürdüğünü ifade eden Kaymakcı, ateşkes ve insani koridorların açılması için çabaların sürdüğünü söyledi.

Avrupa güvenlik, savunma sisteminin ve NATO'nun böyle bir saldırı karşısında caydırıcı olamamasının birçok soru işaretini beraberinde getirdiğine dikkati çeken Kaymakcı, "Daha güçlü bir NATO ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Mekanizması özellikle Türkiye gibi Avrupa'nın en büyük ekonomik güçlerinden biri olan ve NATO'nun ikinci büyük askeri gücü olan Türkiye gibi ülkelerin bu sistemin içinde olmasıyla mümkün olabilir. Aslında bu savaş ve bunun yarattığı gerginlik Türkiye'nin Avrupa'nın güvenlik ve savunması açısında kati önemini bir kez daha ortaya çıkardı." diye konuştu.

Kaymakcı, Daimi Yapılandırılmış İşbirliği (PESCO) konusunda Brüksel'de AB Dış ilişkiler servisinde güvenlik ve savunma konularından sorumlu sekreter yardımcısıyla görüştüğünü aktararak, şunları dile getirdi:

"PESCO'ya Türkiye'nin katılımına daha sıcak bakıldığını gördüm. Umarız Türkiye AB ilişkilerini gelişmesi, iş birliğini artması için savaşlara ihtiyaç olmaz. Almanya ve AB'den edindiğim izlenim Türkiye'nin güvenlik ve savunma konularına bu gelişmelerden sonra daha hızlı dahil edilme potansiyeli gelişti. Umarız hem PESCO'ya katılımı hem NATO ile AB arasında güvenlik konusunda iki tarafa uygun mutabakat oluşması önemli. NATO Stratejik Konseptini güncelliyor. AB ile Stratejik bir pusula onaylandı. Dolayısıyla Türkiye NATO ülkesi olarak yerini hem NATO içinde hem de Avrupa sistemi içerisinde korumalı ve bu sisteme katkıda bulunabilmeli. Son gelişmeler bu süreci daha da kolaylaştıracak ve önünü açacak."

Almanya Başbakanı Olaf Scholz'ün Türkiye ziyaretinin son derece önemli olduğunu kaydeden Kaymakcı, ziyaretin iki ülke arasında güven ve diyaloğun artmasına katkıda bulunduğunu söyledi.

Kaymakcı, Almanya ile ticaret hacminin 50 milyar dolara çıkarılmasının hedeflendiğini belirterek, Berlin'deki temaslarında Almanya'daki Türk toplumunun gündeminde olan konuları da karşılıklı güven içerisinde ele aldıklarını anlattı.

Alman hükümetinin koalisyon protokolünde Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerine de atıfta bulunulduğuna işaret eden Kaymakcı, "Katılım müzakerelerine yapılan atıf, eğer Türkiye Kopenhag kriterleri konusunda daha ileri adım atabilirse Türkiye'nin katılım müzakereleri yeniden canlanacak. Dün ve bugün görüştüğümüz Alman bürokrat ve siyasetçilerden bunları duyduk." dedi.

Avrupa'nın Rusya'ya karşı yaptırımlarına da değinen Kaymakcı, şunları söyledi:

"Doğal gaz ve enerji hassas bir alan. Rusya'ya olan bağımlılık son derece yüksek. AB 2050 yılı sonu itibarıyla karbon nötr bir Avrupa kıtası oluşturmak istiyor. Rusya savaşının başlattığı enerji güvenliği endişesi nedeniyle AB enerji kaynaklarını çeşitlendirme arayışına girdi. Bu süreçte de aslında Türkiye Avrupa kıtasının 4 temel enerji tedarik ayağından birine sahip. Güney Gaz Koridoru. Bunun güçlendirilmesi, GGK'nın kapasitesinin tam anlamıyla kullanılması Avrupa kıtasının enerji güvenliğinde rahatlamaya vesile olacak. Şu an kapasite 8 milyar metreküp ile başladı 32 milyar metreküpe kadar gidebilen bir boru hattı. Orta Asya'dan ilave gaz Irak'tan hatta Doğu Akdeniz'den hidrokarbon kaynakları eklenebilirse AB açısından önemli bir enerji güvenliği ayağı olacak. Gelecek ilave gazla Avrupa'nın enerji güvenliğine katkıda bulunacak. Bu bakımdan Türkiye’nin Avrupa kıtası açısından önemi bir kez daha ortaya çıktı. "

Kaymakcı, Kıbrıs'taki iki toplumun Doğu Akdeniz'deki doğal gaz kaynaklarıyla ilgili adım atmaları halinde Türkiye-Yunanistan ve Türkiye-AB ilişkilerinde de önemli gelişmelere vesile olabileceğini kaydetti.