NURCAN ÇALIŞKAN

Adana-Kozan'da 5.5 büyüklüğündeki depremin ardından toplum olarak uzun süre etkisinden kurtulamadığımız o korku yeniden canlandı. Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerle birlikte 11 ilde büyük kayıplar verildi. Son açıklanan verilere göre depremde 50 bin 783 kişinin öldüğü, 107 bin 204 kişinin yaralandığı açıklandı. Böylesine büyük bir felaketin ardından Türkiye'nin en büyük metropol kenti İstanbul, beklenen olası depreme ne kadar hazırlıklı? Kalabalık nüfusu, trafik sorunu, konut krizi, su sıkıntısı ve göçmen sayısındaki artış kenti nasıl etkiliyor?

Kozan depremi önceden sosyal medya hesabı Twitter'dan duyuran Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeofizik Mühendisleri Odası deprem danışmanı ve yüksek jeofizik mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan ile olası İstanbul depremini, kentsel dönüşümü ve İstanbul'u bekleyen su krizini konuştuk. 

deprem-3

“KENTSEL DÖNÜŞÜM BÜYÜK KANDIRMACA”

Deprem haberlerinin meteoroloji haberleri gibi günlük olarak değişmeyeceğine dikkat çeken yüksek jeofizik mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “Deprem olayları yüz yıllık dönemlerle değişim gösterir. Şimdi deprem korkusuyla İstanbul’da kentsel dönüşüme önem verilmesi büyük bir kandırmacadan ibarettir. Çünkü kentsel dönüşümün olması için bir siyasi erkin yerel yönetimlerle uyumlu hareket etmesi gerekir. Bunun olması için de yoksulluğun da giderilmesi şart” diye konuştu.

“DÖNÜŞÜM DEĞİL, KENTSEL VURGUN”

Kentsel dönüşüm kavramının halka yanlış anlatıldığına dikkat çeken Prof. Ercan, “Bizim kentsel dönüşüm dediğimiz şey, adı üstünde kentin en azından mahalle ölçülerinde yıkılıp yerine yeni yapı yapılmasıdır. Bu Fikirtepe’de yapılmaya çalışıldı. Yoksulların oturduğu Fikirtepe’de ev sahiplerinin ellerine küçük paralar verilerek İstanbul çeperlerine taşınması sağlandı. Oraya da ultra lüks çok katlı apartmanlar yapıldı. Yeni yollar, viyadükler yapıldı. Boğazlardan geliş gidişler arttı. Trafik daha kötü bir hal aldı. Bu bir kentsel dönüşüm değil, bu kentsel vurgun. Dönüşüm ilkelerine aykırı hareket edildiği için kentsel dönüşüm değil, kentsel bozuşum” dedi.

fikirtepe

“İSTANBUL’DAKİ YAPILARIN YÜZDE 70’İ KAÇAK”

İstanbul'un yüzde 70'inin kaçak olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, "İmamoğlu, 'Kentsel dönüşüm yapabilmem için 25 milyar dolar gerekir' demişti. Bu para olmadığına göre İstanbul'da kentsel dönüşüm yapılamaz" İstanbul'da yaklaşık 1 milyon 700 bin yapı var. Bu şehirde er yada geç bir deprem olacak. Çünkü İstanbul kaçak bir şehir. Bu şehrin yüzde 70’i kaçak. Dolayısıyla İstanbul'un başına ne geleceği senaryoları sürekli olarak televizyonlarda bilim adamlarının ağzında sakız oldu. Ama ne yazık ki gerçekçi bir çözüm üretilemedi. Gün geçtikçe de zorlaşıyor” ifadelerini kullandı.

istanbul

“TEK ALKIŞLANACAK YER KAYAŞEHİR”

Kentsel dönüşüme en iyi örnek olarak Kayaşehir’i işaret eden Prof. Ercan, Kayaşehir’in de neden iyi değerlendirilmediğini şöyle açıkladı:

“Kentsel dönüşümde tek alkışlanacak yer Kayaşehir'dir. Küçükçekmece'nin kuzeyinde
Cumhuriyet ve Kanarya mahallelerinden yaşayan insanlar yapıldı. Gerçekten çok sağlam bir yere yapıldı. Buna rağmen oradan da istenilen iyi sonuç çıkmadı. Çünkü Küçükçekmeceler Kayaşehir’e göçmediler. Onlar yine aynı yerlerinde oturuyorlar. Peki Kayakent'i kimler yerleşti? İstanbul'u dışarıdan göç göç olarak gelen kişiler yerleşti. Yani diğer bir deyimle kent kendi içinde iyileşmiyor, gittikçe dışarıdan gelenlerle gebeleşiyor.”

prof ahmet ercan

“KENTSEL BOZUŞUM”

İstanbul'da kentsel dönüşüm yerine yapısal dönüşüm yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Ercan, bu durumun kente verdiği zararları şöyle sıraları:

"İstanbul'da yapılan şey yapısal dönüşüm. Yapıyı güçlendirmek veya yıkılıp yeniden yapmak kentsel dönüşüm değildir. Yani sadece yapınızı dönüştürüyorsunuz. Bunun için de bankalar kredi veriyor. Banka kredi vermemesi lazım. Çünkü bunun getirdiği sakıncalar var. Mesela 10 daireli bir apartmanı kentsel dönüşüme soktuğunuz zaman 12 veyahut 14 daire oluyor. Böylece aşağı yukarı 20 kişi daha yerleştirmiş oluyorsun. O 20 kişi senin yaşam koşullarını ve mahalle koşullarını paylaşmaya başlıyor. Okul, sağlık hizmetleri, su, elektrik, kanalizasyon ve altyapıyı kullanmaya başlıyor. O 20 kişi araba kullanıyor. Zaten yoğun olan İstanbul trafiğine biraz daha yük binmiş oluyor. Ayrıca insanların getirdiği güvensizlik sorunu da artıyor. Yapısal dönüşümle birim alana düşen insan sayısı artıyor. Bundan 10 sene önce İstanbul'da kilometre kare başına düşen kişi sayısı yaklaşık 2 bin 300'dü. Şu anda 3 bin 50 oldu." 

“İSTANBUL’DA 2045’E KADAR DEPREM OLMAYACAK”

Adana’daki depremin önceden olacağını sosyal medya hesabından haber veren Prof. Özcan İstanbul’da yakın bir zamanda deprem olmayacağını yineledi:

“Benim kanım değişmiş değil. 2045’e kadar İstanbul’da büyük bir deprem beklemiyorum. Kaldı ki geçen 24 yıl da beni haklı çıkardı. Ben 24 yıldır ‘deprem olmaz’ diye söyleyen tek kişiyim. O nedenle arkadaşlarımla ayrı bir kulvardayım. Deprem sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin en büyük sorunu. Her beş yılda bir Türkiye'de büyük bir deprem olur. Dolayısıyla İstanbul’da 2045’e kadar deprem olmayacak diyorum ama Anadolu'da yine büyük depremler olacaktır.”

kanal istanbul

“5 MİLYON KİŞİ DAHA GELECEK”

İstanbul nüfusunun her geçen gün daha çok arttığını belirten Prof. Dr. Ercan, "İstanbul'un nüfusu artıyor ve buna hükümet 'dur' diyemiyor. Mesela Kanal İstanbul Projesi ile İstanbul'a yaklaşık 5 milyon kişi daha gelecek. Bu ne demek? Daha çok kişi için konut yapılmak zorunda, iş bulmak zorunda, Bunun için de daha çok altyapı yatırımları yapmak gerekiyor" dedi.

istanbul-baraj-kuraklik-aa-1975002

“İSTANBUL BÜYÜK BİR SU KRİZİYLE KARŞI KARŞIYA”

İstanbul'da hali hazırda büyük bir sorun olan konut sorununun önümüzdeki yıllarda kentte daha büyük sorunlara neden olacağı uyarısında bulunan Prof. Ercan, "Konut sayılarının giderek artması İstanbul'un su havzalarını daraltıyor ve aynı zamanda oksijen eksikliğine neden oluyor. Suya olan ihtiyacı artıyor. İstanbul'un su sağlayan ana damarlar; yağışlarla toplama alanlarında biriken su, Melen ve Istrancalar'dan gelen su. Dolayısıyla İstanbul böyle giderse büyük bir su kriziyle karşı karşıya kalacak. Bu krizi önlemek için şimdiden daha az tuzlu olan Karadeniz suyunu tatlı su haline getirecek sistemleri kurmak gerekiyor. Çünkü İstanbul'un yer altı suları büyük oranda çekildi. Bakırköy'de 1960'lı yıllarda 50 metreden su çıkmakta iken şimdi 500 ila 700 metre derinliklerden su çıkarılabiliyor. İstanbul'un büyük bir kuraklık ve susuzluk sorunu var. Kuzey Ormanları Mecidiyeköy'den başlardı şimdi ise Kemerburgaz'ın ötesinde kaldı" diye önerilerde bulundu. 

“SALGIN HASTALIKLAR ORTAYA ÇIKABİLİR”

İstanbul’daki mevcut su sorununun su fiyatlarına yansıtılarak krizin büyüdüğüne de dikkat çeken Prof. Ercan, "İstanbul zaten su krizi içindedir. Çünkü metreküp su fiyatları çok yüksek. Normalde bir insan günde bir metreküp su kullanır. Yüksek su fiyatları aile yönetimini büyük şekilde etkiliyor. Yeterli yağış alınmazsa da su kısıtlamasına gidilir. O zaman da kirlilik oranı artacak ve salgın hastalıklar çekincesi ortaya çıkabilir” şeklinde konuştu.

İSTANBUL’UN İKİYE AYRILMASI ŞART

İstanbul’un su, konut, trafik ve deprem sorununa çözüm üretmek için çok kapsamlı “mega” bir proje ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Prof. Ercan önerilerini şöyle sıraladı:

“İstanbul artık şehir değildir. İstanbul ülkedir. İstanbul yerel yönetimi tek bir elden yönetilemez. İstanbul'un artık bölünerek, parçalı yönetime gitmesi zorunludur. İstanbul için ‘mega’ bir projeye ihtiyaç var. Bu büyükşehir tek bir kişi tarafından yönetilemez. İmamoğlu’nun da tek başına İstanbul’u yönetmesi mümkün değil. İstanbul yönetmesi mümkün değildir. Dolayısıyla İstanbul'un Anadolu İstanbul'u ve Avrupa İstanbul'u diye ikiye ayrılması şart.”