Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Salonu'nda BM'nin 77. Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap etti.   Konuşmasına dinleyenleri selamlayarak başlayan Erdoğan, Genel Kurulun ülkeler ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diledi. Genel Kurul Başkanlığı görevini üstlenen Csaba Körösi'yi tebrik eden Erdoğan, Genel Kurul toplantısı için belirlenen "iç içe geçmiş sınamalara dönüştürücü çözümler için dönüm noktası" temasını son derece isabetli bulduğunu söyledi. Toplantının, dünyanın birden fazla tehditle eş zamanlı olarak baş etmeye çalıştığı kritik bir dönemde gerçekleştirildiğini belirten Erdoğan, koronavirüs salgınında alınan derslerin en başta geleninin, küresel sorunların çözümünde uluslararası dayanışmanın önemi olduğunu dile getirdi. Türkiye'nin salgın sürecinde hiçbir ayrım gözetmeden 161 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa destek sağladığını hatırlatan Erdoğan, yerli ve milli aşı TURKOVAC'ı tüm insanlığın hizmetine sunduklarını ifade etti. Erdoğan, Türkiye'nin, iklim değişikliğiyle mücadeleye verilen önemin göstergesi olarak Paris Anlaşması'nı geçen yıl onayladığını anımsatarak, "Ulusal beyanımızla 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefimizi ve yeşil kalkınma devrimimizi ilan ettik. BM Biyolojik Çeşitliliğin Korunması Sözleşmesi'nin 16'ncı Taraflar Konferansı'na ev sahipliği yaparak bu alanda da öncü rol oynamayı sürdüreceğiz." diye konuştu. Salgının tedarik zincirlerinde yol açtığı aksaklıklar sebebiyle ağır darbe alan küresel ekonominin Rusya-Ukrayna savaşıyla yeni bir şok dalgasına daha maruz kaldığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Artan enerji, gıda ve hammadde fiyatlarının oluşturduğu enflasyon baskısı dünya çapında tüm ekonomileri ve sosyal refahı menfi yönde etkilemektedir. Gelişmeler enerji arz güvenliğinin önemini de çarpıcı bir şekilde yeniden gündeme taşımıştır. Türkiye olarak öteden beri enerji konusuna bir rekabet değil, iş birliği alanı olarak baktık. Kendi ihtiyacımız yanında bölgesel ve küresel enerji güvenliğini destekleyen pek çok projeyi hayata geçirdik. Bu adımların isabeti ve önemi son gelişmelerle bir kez daha anlaşılmıştır. Yaşanan süreç gıda güvenliğini de riske atmıştır. Maddi ve teknolojik imkanların en üst seviyeye ulaştığı 21. yüzyılda dünya nüfusunun halen 5'te 1'inin açlığın ve yoksulluğun pençesinde kıvranmasının izahı mümkün değildir. Dünya son gelişmelerle 2030'da sıfır açlık seviyesine ulaşmayı amaçlayan, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden de uzaklaşmaya başlamıştır. İnsanlığın karşı karşıya kaldığı bu karanlık tabloyu, umudun ışığıyla aydınlatabilmenin yegane yolu uluslararası iş birliği ve dayanışmayı hakkaniyetli ve adaletli bir yaklaşımla güçlendirmektir. Ortak kaderimizi etkileyen sınamalara karşı ortak gündemle harekete geçmemiz gereken bir döneme girdik."

"BM'ye beslenen güven tazelenmiştir"

Erdoğan, Türkiye olarak bu iradeyi, salgın ve iklim değişikliği süreçleri yanında, Rusya-Ukrayna savaşının meydana getirdiği sarsıntılarla mücadelede de ortaya koyduklarını dile getirerek, "Ukrayna'da 7'nci ayını dolduran ihtilafın ilk gününden bu yana 'savaşın kazananı, adil bir barışın ise kaybedeni olmayacağı' düşüncesiyle hareket ettik." ifadelerini kullandı. Bugün de yaşanan krizin çözümünde diyalog ve diplomasinin anahtar rolüne vurgu yapan Erdoğan, bu anlayışla oynadıkları kolaylaştırıcı rol sayesinde, tarafları önce Antalya Diplomasi Forumu'nda sonra da İstanbul'da bir araya getirdiklerini hatırlattı. Erdoğan, Ukrayna'dan hareket eden tahıl yüklü gemilerin İstanbul Boğazı'ndan geçişine ilişkin bir fotoğrafı göstererek, şunları kaydetti: "Sayın Genel Sekreterle birlikte yürüttüğümüz yoğun çabalar neticesinde Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünyaya ulaşmasını temin ettik. Bu gelişmeyi sağlayan İstanbul Mutabakatı'nın ikinci ayı dolarken, sevkiyatın her geçen gün ivme kazanmasını memnuniyetle izliyoruz. Tahıl arzının sürdürülmesinin sağlanmasında kritik öneme sahip bu mutabakat, Birleşmiş Milletlerin son yıllarda imza attığı en büyük başarılardan biridir. Dünyanın dört bir yanında uluslararası camiadan medet umanların BM'ye besledikleri güven bu başarıyla yeniden tazelenmiştir. İstanbul Mutabakatı taraflar açısından hayati önem arz eden meselelerde müzakerelerin sonuç verdiğini de ispatlamıştır. Benzer bir yaklaşım, yine tüm insanlığın güvenliğini ilgilendiren Zaporijya Nükleer Santrali'ndeki kriz konusunda da sergilenebilir. Son günlerde yeniden alevlenen savaşın, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı temelinde sonlandırılmasına yönelik gayretlerimizi artırarak sürdüreceğiz."

"Tüm üye ülkelerden destek bekliyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası kuruluşları ve tüm ülkeleri, Türkiye'nin kalıcı barışın tesisine yönelik çabalarına samimi destek vermeye çağıyorum. Her iki tarafa da krizden 'onurlu çıkış' imkanı verecek, makul, adil ve uygulanabilir bir diplomatik çözümü beraberce bulmamız gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu. Diğer yandan milyonlarca insanı mağdur eden tüm bu felaketlerin, etkin çok taraflılığın Birleşmiş Milletlerde vücut bulması için daha fazla çaba gösterme sorumluluğunu, herkese bir kere daha hatırlattığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti: "Birleşmiş Milletleri, kapsayıcı vasfına yakışan, daha adil bir dünya düzeni için çözümler üretebilen, tüm insanlık adına ortak iradenin vücuda getirildiği bir teşkilat olarak yeniden yapılandırmamız şarttır. Bilhassa Güvenlik Konseyi'nin daha etkin, demokratik, şeffaf ve hesap verebilir bir yapı ve işleyişe kavuşturulması, tüm insanlığın barış, adalet ve refah arayışında önemli bir dönüm noktası teşkil edecektir. Bu yöndeki ortak vazifemizi unutturmamak için, 'Dünya beşten büyüktür' ve 'Daha adil bir dünya mümkündür' gerçeğinin altını, her platformda en kuvvetli şekilde çizmeye devam edeceğiz. İnanç ve azimle yürüttüğümüz bu mücadeleye, tüm üye ülkelerden destek beklediğimizi, burada bir kez daha ifade etmek istiyorum." Türkiye'nin dış politikadaki vizyonunun daima "barış" odaklı olduğunun altını çizen Erdoğan, "Bölgemizden başlayarak tüm dünyada sulhusükunun hakim kılınması için var gücümüzle çalışıyoruz." ifadesini kullandı. BM bünyesinde yürüttükleri barış için arabuluculuk girişimleriyle çatışmaların çözümü konusunda çaba harcadıklarını belirten Erdoğan, Avrupa'dan Latin Amerika'ya ve Afrika'ya kadar farklı coğrafyalardaki anlaşmazlıkların giderilmesinde yeri geldiğinde arabulucu, yeri geldiğinde kolaylaştırıcı olarak yapıcı rol üstlendiklerini vurguladı. Türkiye'nin çatışma ve ihtilafların çevrelediği bölgenin tam kalbinde yer alan bir ülke sıfatıyla, sorunların değil çözümlerin parçası olmalarını sağlayacak inisiyatifler aldığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu çerçevede Suriye krizine, Güvenlik Konseyi'nin 2254 Sayılı Kararı temelinde halkın meşru beklentileri doğrultusunda kalıcı bir çözümün bulunmasının önemini tekrar vurguluyoruz. Çözümsüzlüğün sürmesi hem bölgemizin güvenlik ve istikrarını hem de Suriye'nin toprak bütünlüğünü giderek daha fazla tehdit etmektedir. Suriye'nin kuzeyindeki 4 milyonu aşkın sivil, ülkemizin sağladığı güvenlik şemsiyesi ve uluslararası yardımlar sayesinde hayata tutunmaktadır. Kuzeybatı Suriye'deki yardım mekanizmasının temelini oluşturan kararının uzatılması için Güvenlik Konseyi mesuliyetini yerine getirmelidir."

"Terörizme karşı her türlü tedbiri almaya muktediriz"

"Ülkemize, güvenlik güçlerimize ve sivillere terör saldırıları gerçekleştiren, bölücü gündemiyle Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden PKK ve türevlerine karşı Türkiye'nin kayıtsız kalması beklenemez." ifadelerini kullanan Erdoğan, "Bu terör örgütünü isim değişiklikleri gibi ucuz kurnazlıklarla meşrulaştırmaya çalışanları, bir an önce teröristleri silahlandırmaktan ve desteklemekten vazgeçmeye, hatalarından dönmeye davet ediyoruz. Terörizme karşı her türlü tedbiri almaya muktedir olduğumuzu, terör örgütlerine karşı gerekeni yapmaktan asla çekinmeyeceğimizi tekrar kuvvetle belirtiyoruz." diye konuştu.

"Suriye'de yerleşim yerleri projesi konusunda, herkesin dayanışma sergilemesini bekliyoruz"

Suriyelilerin ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde dönmelerini temin etmek için gerekli şartları oluşturma konusunda da üzerlerine düşeni samimiyetle yaptıklarını dile getiren Erdoğan, savaştan kaçan sivillerin insani şartlarda hayatlarını sürdürebilmeleri için Suriye'nin çeşitli bölgelerinde 100 bin briket ev inşa ettiklerini anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını, Suriye'de yapımı süren briket evlere ilişkin görselleri Genel Kurul katılımcılarına göstererek sürdürdü. Erdoğan, bu evlerin önemli bir bölümünü tamamlayıp teslim ettiklerini, ayrıca yaklaşık 1 milyon Suriyelinin topraklarına dönmesini sağlayacak 200 bin konut inşası için de hazırlıklara başladıklarını kaydetti. Erdoğan, "Güvenli bölgelerdeki 13 ayrı merkezde ve kırsallarında inşa edilecek bu projenin hayata geçmesi için uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç vardır. Suriye'de hayata geçireceğimiz yerleşim yerleri projesi konusunda, herkesin gerekli çabayı göstermesini, dayanışma sergilemesini bekliyoruz." ifadesini kullandı.

Mülteci krizi

"Mülteci krizi, kendilerine daha iyi bir gelecek aramak için yola çıkan masumların botlarını batırıp onları ölüme terk etmekle, sınırlara duvarlar örmekle, insanları toplama kamplarına doldurmakla çözülemez." diyen Erdoğan, bu krizin çözümünün, insanı ve insan hayatını merkeze alan gayretlerden geçtiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hal böyleyken Yunanistan'ın Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'de göçmenlere yönelik zulümlerinin giderek arttığına dikkati çekti. Ege'de botları batırılan ve boğularak hayatını kaybeden çocukların fotoğrafını göstererek konuşmasını sürdüren Erdoğan şunları kaydetti: "Türkiye olarak biz, yeni Aylan bebeklerin cesetleri kıyılara vurmasın diye çırpınırken, Yunanistan, hukuksuz, pervasız geri itmeleriyle Ege'yi bir mülteci mezarlığına çevirmektedir. Geçen hafta 9 aylık Asım bebek ve 4 yaşında Abdülvahap, aileleriyle birlikte Yunan sahil güvenlik güçlerinin botlarını batırması sonucu vefat etmiştir. Avrupa'nın ve Birleşmiş Milletler kurumlarının insanlığa karşı suç teşkil eden bu acımasızlıklara artık bir 'Dur' demesinin vakti çoktan gelmiştir."

Irak'taki istikrarsız ortam

Türkiye'nin, diğer bir komşusu Irak'ta da huzurun ve istikrarın hakim kılınması için her türlü çabayı sergilediğini belirten Erdoğan, "Ülkede, Iraklılık kimliği temelinde siyasi birliğin ve uzlaşının sağlanmasını arzu ediyoruz. Irak'ta refahın sürdürülebilir şekilde artırılması ve terör örgütlerinin istismarlarının önlenmesi ancak bu şekilde mümkündür." dedi. Erdoğan, Irak'taki istikrarsız ortamı istismar eden terör örgütlerinin Türkiye'yi hedef alan eylemlerine de asla müsaade edilmediğini vurgulayarak şunları kaydetti: "Bu kürsüden daha önce de defalarca vurguladığım gibi, terörizm belasıyla mücadeleyi, terör örgütleri arasında ayrımı reddeden, samimi ve etkin bir uluslararası iş birliğiyle kazanabiliriz. Hangi isim altında olursa olsun tüm terör örgütleriyle mücadelesini yıllardır devam ettiren Türkiye'nin, müttefiklerinden ve dostlarından bu konuda samimi bir iş birliği ve dayanışma beklemek en tabii hakkıdır. Terör örgütleri ve zalim rejimler yerine ülkemizle iş birliği yaparak bölgenin güvenliğine, istikrarına, huzuruna, refahına katkıda bulunmak isteyecek herkesle çalışmaya hazırız." Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkan başlıklar şunlar; "Avrupa'nın ve Birleşmiş Milletler kurumlarının insanlığa karşı suç teşkil eden bu acımasızlıklara artık bir 'dur' demesinin vakti çoktan gelmiştir. Adil, kalıcı ve kapsamlı çözüme kavuşturulması için başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen Filistin Devleti'nin kurulması dışında bir ihtimal yoktur. (Azerbaycan-Ermenistan) İki ülke arasında en kısa zamanda kapsamlı bir barış anlaşması imzalanmasının mümkün olduğuna inanıyoruz. Bölgede, ülkemizle asla denk olmayan siyasi ve askeri seviyesine rağmen, güç gösterisi peşinde koşanlar, kendilerini komik duruma düşürmektedir. İran'ın nükleer programına ilişkin hususların diplomasi ve diyalog yoluyla çözümüne yönelik görüşmelerin en kısa sürede uygulamaya geçirilmesini bekliyoruz. Yunanistan’dan, gerginlik ve tahrik siyasetini bir kenara bırakarak, iş birliği ve dayanışma çağrılarımıza kulak vermesini bekliyoruz. Türkiye, Ege ve Doğu Akdeniz'deki haklarını sonuna kadar savunurken, siyasi hesapları uğruna gerginlik stratejisi izleyenlerin oyunlarına asla gelmeyecektir. Uluslararası toplumu, Kıbrıs Türklerine yönelik zulme son vermeye ve bir an önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni resmen tanımaya davet ediyoruz.