Dünya

İsrail'e silah satışı Biden'ın ikiyüzlülüğünün en açık göstergesi

ABD’de Biden yönetiminin giderayak İsrail’e yaptığı 20 milyar dolarlık silah satışını Uluslararası İlişkiler Uzmanı Levent Ersin Orallı’ya sorduk. Orallı, bölgenin olası Trump iktidarı öncesi Ortadoğu’nun derin bir krize sürüklenmek istendiğini dile getirdi.

Abone Ol
Ercan Çankaya - Haber Merkezi

ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) dün yapılan açıklamada, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın yaklaşık 19 milyar dolar değerinde F-15 jetleri ve ekipmanlarının yanı sıra 774 milyon dolar değerinde tank kartuşları, 60 milyon doların üzerinde patlayıcı havan kartuşları ve 583 milyon dolar değerinde ordu araçlarının satışını onayladığı belirtildi.

F-15 savaş uçaklarının üretiminin yıllar sürmesi ve teslimatların 2029’da başlaması bekleniyordu. Ancak bazı uzmanlar, teslimatların 2026’dan önce yapılabileceği görüşünde.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant X’ten paylaştığı mesajında ABD’li yetkililere İsrail’in “bölgedeki niteliksel askeri üstünlüğünü” korumasına yardımcı oldukları için teşekkür etti.

ABD, İsrail’in en büyük müttefiki ve silah tedarikçisi.

Biden yönetiminin ne denli samimiyetsiz olduğunun göstergesi

Samimi Haber olarak ateşkes görüşmeleri devam ederken ABD’nin silah satışının ne anlama geldiğini, Ankara Hacı Bayram Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Ersin Orallı’ya sorduk.

“İsrail’in soykırımcı yaklaşımının ABD tarafından desteklendiğinin en temel göstergelerinden birisi son mühimmat desteğidir” değerlendirmesinde bulunan Doç. Dr. Orallı, “İki devletli çözümden yana olduğunu her seferinde dile getiren, dönem dönem ateşkes planları ortaya koyan ve yeri geldiği zaman Netanyahu’nun ABD’nin söylemlerinden bağımsız hareket ettiğini, zıvanadan çıktığını ve durdurulması gerektiğini dile getiren Biden yönetiminin ne denli samimiyetsiz olduğunu en açık göstergesi son yapılan mühimmat silah desteğidir” diye konuştu.

Ortadoğu coğrafyasını derin bir krize sürükleyecekler

Kararın kongreden çok hızlı bir şekilde çıkarılmasını ve daha ileri bir teknolojiyle donatılmış F-15, F-16, F-22 ve çok muhtemel F-35’i de içerisine alan bu destek paketinin var olan çatışmalar yoluyla Ortadoğu coğrafyasını derin bir krize doğru sürükleyeceğine işaret eden Orallı, sözlerinin devamında şunları söyledi:

“ABD’nin 6. Filo’sunun en önemli gemilerinin burada olması, her geçen gün savaş gemisi sayısının ve uçak gemilerinin üzerindeki uçakların sayısının artışı ve nükleer füze atabilecek kabiliyete sahip denizaltıların da bölge içerisinde bulunması, ABD’nin deniz alanları itibarıyla çok daha büyük bir kuşatmayla Ortadoğu coğrafyasını tehdit eder nitelikteki tavrına İsrail’e sunmuş olduğu bu sınırsız kredi eklendiği zaman açık bir şekilde doğrudan İran’ın, yeri gelirse Irak’ın, Suriye’nin, Lübnan ve Yemen’in ateş altında tutulma ihtimalinin kuvvetlendiğini hep beraber görmekteyiz.”

Ateşkes beklentisi boşa çıkabilir

“Temel hedef olarak her ne kadar İran hedef tahtasına oturtulsa da şüphesiz Golan tepelerindeki işgal sürecinin genişletilmesi ve Lübnan’ın güneyindeki bir bölgenin daha İsrail sınırları içine katılması, İsrail’in kısa vadeli hedefi olarak ortaya çıkmakta” değerlendirmesinde bulunan Orallı, “Nihai olarak ateşkesin diplomatik mimarı olarak öne çıkan Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’nin bir suikastla katledilmesinden sonra yeniden ateşkes zemininin nasıl oluşacağına dair her birimizin kuşkuları giderek derinleşiyor” diye konuştu.

Orallı, sözlerine şöyle devam etti:

Sinvar’ın Hamas’ın siyasi kanat temsilcisi olarak seçilmesi, askeri kanadın Sinvar’a güvenini açık bir şekilde dile getirmesi ve İran’ın şu ana kadar meşru müdafaa hakkından kaynaklı misilleme kabiliyetini kullanamamış olması, vekil aktörler üzerinden yürüyecek çok daha derin bir çatışmayı beraberinde getirebilecektir. Özellikle Yemen’deki Husilerin bağımsız bir tavır içine girme ihtimalinin yüksek olması, diğer taraftan Golan bölgesindeki Şii milislerin dönem dönem sınır aşan operasyonlar düzenleme kabiliyetini dile getiriyor olmaları ve Hizbullah’ın da sıklıkla İsrail’deki bazı alanları vurma kapasitesi olduğunu ortaya koyan faaliyetleri kısa vadede her birimizin ateşkes beklentisini maalesef boşa çıkaracak eylemlerdir.

Bölgedeki temel sorun İsrail’in devlet terörü

Bölgedeki temel sorunun Şii yapılanma, Şii hilal ya da İran ve vekil güçleri değil, İsrail devletinin devlet terörüne doğru adım adım gelişen bir yapılanma içinde olması olduğunun unutulmaması gerektiğini söyleyen Orallı, “15 Ağustos ve devamındaki barışa dair görüşmeler için bir umut ortaya konulması adına İran’ın tavrının makul olduğu, rasyonel olduğu kanaatindeyim” dedi. İran’ın “Bir ateşkes ortaya çıkarsa meşru müdafaa hakkımızı saklı tutmak kaydıyla kullanmayacağız” çıkışının diplomatik manada doğru bir yaklaşım olduğunu vurgulayan Orallı, “ABD’nin başkanlık seçimlerinin yaklaştığı her geçen gün zaman zaman Musevi lobilerinin maddi desteğini almak dönem dönem de oy desteğini alabilmek adına bu denli fütursuzca bir yarış içerisine girmesi Demokratların Trump’ın önüne geçmek adına ve olası bir Trump iktidarında da doğrudan Amerikan başkanının karar alabilme mekanizmasının gücünü zayıflatmak adına bölgeye bu denli yığınak yaptığı benim nihai kanaatimdir” diye konuştu.

Orallı, sözlerine şöyle son verdi:

Böylece karar alma sürecinde İsrail, Ortadoğu coğrafyası ve özellikle Suriye’nin kuzeyindeki YPG/PYD yapılanmasına dair ABD’nin olası başkanının kabiliyeti daraltılacak, ABD çok daha büyük bir bataklık ortaya çıkaracak ve bu bataklığa ekonomik ve siyasi anlamda her kim başkan olursa olsun destek vermek zorunda bırakılacaktır. Bu müesses nizam diye andığımız ABD’nin kurucu, fikir babalarından bu yana gelen derin, sistematik, çatışmadan beslenen yapısının güçlü bir planıdır ve bu plan çok uzun yıllar boyunca Ortadoğu coğrafyasında kalıcı istikrarın olmayacağına dair de bir emare ortaya koymaktadır.