Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölüm Başkanı Prof. Dr. Havva Kök Arslan, Almanya seçimlerinin sonuçlarını ve Almanya’da yaşayan Türk kökenlilere etkilerini değerlendirdi.
Seçimlerin birinci partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz’in, seçim akşamı tabloyu “Sol Almanya’da bitti” şeklinde özetlediğini kaydeden Siyaset Bilimci Prof. Dr. Havva Kök Arslan, aşırı sağcı AfD’nin yükselişine dikkat çekerek, “Alman seçmenlerinin 5’te 1’inden oy almış olması da asla göz ardı edilmemelidir.” dedi.
AfD seçmenlerinin çok büyük kısmının yaşadığı eski Doğu Almanya eyaletlerinin Türk ve göçmen nüfusunun ülkenin kalanına nazaran çok az olduğu eyaletler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Havva Kök Arslan, “Parti, Türklere karşı olmamakla birlikte İslam karşıtı sert ve hukuksuz politikalarıyla Müslüman kimliği taşıyan Türkleri doğrudan hedef almaktadır. Dolayısıyla AfD’nin bu denli yükselişi, Almanya’da radikalleşmeyi güçlendirebilir. Bu durum da dolayısıyla Müslüman Türk nüfusu tehdit edebilir.” şeklinde konuştu.
KÜRESEL KRİZLERDEN OLUMSUZ ETKİLENDİ
Almanya’da Olaf Scholz hükümetinin boğuştuğu krizlerde çözüme ulaşamaması üzerine gidilen erken seçimlerin, 23 Şubat 2025’te gerçekleştiğini ve sandıktan çıkan sağ ağırlıklı sonuçların, başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın geleceği adına önemli çıktıları da beraberinde getirdiğini ifade eden Prof. Dr. Havva Kök Arslan şunları söyledi:
“Covid-19 pandemisi sürecinin oluşturduğu güvensizlik ortamı, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada sağ muhafazakâr görüşü önemli ölçüde güçlendirdi. Fakat Avrupa’da buna ek olarak, 2015 ve takip eden süreçteki Suriyeli göçmen krizi ve 2022 Rusya-Ukrayna savaşıyla boy gösteren enerji krizi dolayısıyla sağ, hatta aşırı sağ inanılması güç şekilde yükseldi. Şunu biliyoruz ki muhafazakâr görüşü temsil eden sağ, güvensizlik ve korku ikliminde hiç olmadığı kadar hızlı yükseliş gösteriyor. Almanya ve Avrupa’daki güven ortamı ise son 10 yılda yaşanan büyük küresel krizlerden oldukça olumsuz etkilendi ve sağın karşı konmaz yükselişine zemin hazırladı.”
YÜKSELEN SAĞ EĞİLİM PARTİLERİN POLİTİKALARI ÜZERİNDE KURULAN BASKIYI AÇIKÇA GÖSTERİYOR
Seçimlerin birinci partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz’in, seçim akşamı tabloyu “Sol Almanya’da bitti” şeklinde özetlediğini kaydeden Prof. Dr. Havva Kök Arslan, “Peki, bu söylem sadece zafer kazanan bir liderin zafer nidaları mıydı, yoksa Merz gerçekten de haklı mıydı? Almanya’da sol sağlaşıyor muydu? Bu sorunun cevabı elbette ‘Merz haklı’ olacaktır. Bu durumu örneklemek gerekirse, başta seçim sonuçları somut bir örnek olarak sunulabilir. Bunun yanı sıra Alman solunun en güçlü temsilcisi Sosyal Demokrat Parti Sosyal Demokrat Parti (SPD)’nin dahi sağ-sol ayrımı yapılması güç politikaları, yükselen sağ eğilimin partilerin politikaları üzerinde kurduğu baskıyı açıkça göstermektedir. Buna BSW politikaları da dâhil olmak üzere sağlaşan sol politikaları örnek vermek oldukça mümkün.” diye konuştu.
SORUNLU BİR ALMANYA ABD İLİŞKİSİ OLACAK
Almanya ve Avrupa’da sağ ve aşırı sağın bu denli yükselişinin, Avrupa Birliği’nin geleceği açısından ne gibi sonuçlar doğuracağının partiler bazında incelenmesinin daha doğru olacağını belirten Prof. Dr. Havva Kök Arslan, şöyle devam etti:
“Buna lider parti CDU’dan başlamak gerekirse, parti AB’nin canlandırılmasını ve Avrupa’nın ABD’nin güdümünden kurtarılmasını parti politikalarında savunmuştur. ABD Başkanı Donald Trump’ın yakın destekçisi Elon Musk’ın seçim öncesi dönemde (Almanya için Alternatif) AfD’ye açıkça destek vermesi, Almanya’nın olası yeni hükümeti için sorunlu bir Almanya-ABD ilişkisi demek olacaktır. Ayrıca Trump’ın ‘Avrupa Birliği, Amerika’ya zarar vermek için kuruldu. Yakında Avrupa Birliği’ne yüzde 25 gümrük vergisi ilan edeceğim.’ açıklaması da AB’nin Amerikan güdümünden kendisini bir an önce kurtarması gerektiğini AB ülkelerine hatırlatmıştır. Bu noktada şansölyelik için en büyük aday Merz’in politikaları da bu minvalde olacaktır.”
ALMAN SEÇMENİNİN 5'TE 1'İNDEN OY ALMIŞ OLMASI GÖZ ARDI EDİLMEMELİDİR
Seçimleri ikinci olarak tamamlayan, ‘Alman demokrasisinin demokrasi karşıtı partisi AfD’nin ise AB konusunda gerek görüldüğü takdirde Dexit, yani Almanya’nın AB’den çıkmasını parti programında desteklediğini de anlatan Prof. Dr. Havva Kök Arslan, “Bu yaklaşım, birliğin lokomotif güçlerinden Almanya’nın olası çıkışının birliğin dağılmasına kadar gidecek bir süreci başlatacağından büyük endişe ve tepkiyle karşılanmıştır. Şu bir gerçek ki bu politikanın uygulanması, hâlihazırdaki toplumsal tepki ve baskılarla zor gözükmektedir. Ancak AfD’nin, Alman seçmenlerinin 5’te 1’inden oy almış olması da asla göz ardı edilmemelidir.” ifadesinde bulundu.
KOALİSYONUN CDU/CSU0 SPD ŞEKLİNDE OLMASI OLDUKÇA MUHTEMEL
“CDU/CSU – AfD koalisyonu olur mu?” sorusunun, özellikle seçime giden süreçte CDU’nun meclise sunduğu yeni göç yasası için AfD ile iş birliği yapmasından sonra çokça dillendirildiğini kaydeden Prof. Dr. Havva Kök Arslan, şunları dile getirdi:
“AfD tabanının ağırlıklı olarak eski Hristiyan Sosyal Birlik (CDU)’lulardan oluşması, Merkel sonrası CDU’nun politikalarının daha radikal sağa yanaşması ve AfD’nin yer yer CDU ile girdiği flörtleşmeler dolayısıyla ‘CDU/CSU – AfD koalisyonu kurulur mu?’ soruları seçmenlerin kafasını oldukça karıştırmıştır. Almanya’da halk tarafından ‘demir duvar’ olarak adlandırılan ve ‘Bir daha asla.’ sloganıyla desteklenen aşırı sağ karşıtı politikalar uyarınca partiler, AfD ile iş birliği yapmayacağını açıklamıştır. Bunun yanı sıra Merz, Almanya’da gelenek hâline gelen ve seçim akşamı saat 20.15’te partilerin liderlerinin bir araya geldiği yuvarlak masada, AfD lideri Alice Weidel’ın koalisyon ortaklığı için kırptığı göze oldukça net şekilde ‘Hayır.’ cevabını vermiştir. Almanya’da olası koalisyonun ise Merkel döneminden aşina olduğumuz CDU/CSU – SPD şeklinde olması oldukça muhtemel gözükmektedir. Ayrıca iki partinin de AB’ye olan güveni ve desteği, Almanya – AB ilişkileri için olumsuz bir durumun şimdilik mümkün olmayacağını bizlere göstermektedir.”
İLK HEDEF MÜSLÜMAN VE GÖÇMENLERDİR
Göçmen ve İslam karşıtı söylem ve politikalarıyla dikkat çeken aşırı sağ, Nazist Alman partisi AfD’nin, bu seçimde oylarını iki katına çıkartıp yüzde 20,8’lik oy oranına ulaştığını ifade eden Prof. Dr. Havva Kök Arslan, “Bu oranla parti, seçimleri ikinci olarak tamamlamıştır. Partinin insan hakları ve demokrasi yoksunu zihniyeti, başta Müslüman ve göçmen kimseleri korkutmuştur. Partinin adeta şeytanlaştırdığı ve Almanya’nın içinde bulunduğu ekonomik, mali ve sosyal krizlerin müsebbibi olarak gösterdiği ilk hedef Müslümanlar ve göçmenlerdir. AfD, 2015’te yaşadığı iç dönüşüm günlerinden bu yana korku ve güvensizlik duygularıyla halkı radikalleşmeye itmeye ve oy oranlarını artırmaya çalışmaktadır.” dedi.
MÜSLÜMAN KİMLİĞİ TAŞIYAN TÜRKLERİ DOĞRUDAN HEDEF ALMAKTADIR
AfD seçmenlerinin çok büyük kısmının yaşadığı eski Doğu Almanya eyaletlerinin Türk ve göçmen nüfusunun ülkenin kalanına nazaran çok az olduğu eyaletler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Havva Kök Arslan, “Ayrıca partinin göçmen karşıtlığı konusundaki genel görüşü, İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın tekrar ayağa kalkmasına yardım eden Türklere yönelik karşıtlık değildir. Karşıt oldukları göçmenlik, Almanya’nın sosyal devlet anlayışını sömürmeye çalışan göçmenliktir. Ancak bu noktada büyük bir sorun bizleri tekrar endişeye sürükleyebilir. Parti, Türklere karşı olmamakla birlikte İslam karşıtı sert ve hukuksuz politikalarıyla Müslüman kimliği taşıyan Türkleri doğrudan hedef almaktadır. Dolayısıyla AfD’nin bu denli yükselişi, Almanya’da radikalleşmeyi güçlendirebilir. Bu durum da dolayısıyla Müslüman Türk nüfusu tehdit edebilir.” şeklinde sözlerini tamamladı.