Gülmek için 200 milyon TL harcamışız!

Yılın ilk güzel haberi şu: "Ölümlü Dünya 2" filmi 5 haftada 200 milyon TL'den fazla gişe yapmış. Okuduklarım doğruysa, bugüne kadar bir Türk filmi tarafından elde edilen en büyük gişe hasılatıymış.

Abone Ol

Eskiye göre, bu parayı genellikle bizi ağlatan filmlere harcardık. Sağolsun, bir tek Recep İvedik güldürürdü bizi. Şimdi ise, bizi kahkahalarla güldüren bir komedi filmine harcıyoruz. Hem de davetlerin bol olduğu bir Aralık ayında ve böyle bir konjonktürde.

Gündem Filistin, Sokaklar Gazze Diye İnliyor

Yaşadığımız günlerde bir bakın: Her gün Gazze mitinglerinin yapıldığı, sınırımızdan şehit haberlerinin geldiği, devletin resmi medyasının topluma her gün Gazze'den gelen acılı sahneleri gösterdiği, Diyanet İşleri'nin yılbaşı günü bile bize “Unutmayın ölüme bir adım daha yaklaştınız” mesajı verdiği bir dönemdeyiz. Bu atmosfer içinde, "Ölümlü Dünya 2" filmine giderek 200 milyon TL harcamışız.

İşte böyle bir günde, biz ne yapmışız? "Ölümlü Dünya 2" filmine gitmişiz. Hayat pahalılığının boğazımıza yapıştığı bu günlerde, 200 milyon TL'yi bu filmi seyretmek için harcamışız. Bir düşündüm ki, kendim dahil en çok hangi sahnelerine gülmüşüz bu filmin. İşte size filmden kısa bir potpurri:

Yakılmayı Vasiyet Eden Örgüt Üyesine Çok Güldük

Öldüğünde yakılmayı vasiyet eden bir mafya babasının son arzusunu yerine getirmek isteyen arkadaşlarının çabasına, Türkiye'de krematoryum olmadığı için bir arkadaşının çakmağı ile onu parmağından tutuşturmaya çalışmasına güldük. Ölüme gülünür mü arkadaş diyebilirsiniz, fakat ölümü insanların gündelik hayatında bu kadar içine sokarsanız, ciddiyeti kaldırır ve insanlar gülmeye başlar.

Hemen Öfkeyle Bağırmaya Başlamayın

Biliyorum, şimdi malum çevreler hemen saldırmaya başlayacak. Durun bir dakika. Millet niye gülmek istiyor bir düşünün. Beyler, millet artık ağlamaktan bitap düştü. Yeterince ağlatıldı, fazlasıyla ağladı ve şimdi gülmek istiyor. O nedenle siz "Gündem Filistin" dedikçe, Filistin gündemden düşüyor. İnsanlar biliyor ki, şimdi seçim kampanyasında da bol bol dinleyecek o belagatı.

Yetti Artık Bu Orta Doğu Fecaati

Yetti artık çünkü Orta Doğu ve onun bitmek bilmeyen kavgaları, Müslümanın Müslümanı gırtlakladığı coğrafyaya şimdi, Yahudinin Müslümanı katlettiği, Güya Müslüman örgütlerinin Yahudilere saldırıp çoluk çocuk demeden öldürdüğü, Kendine Müslüman adı veren bir takım terör örgütlerinin cenaze anmasına giden Müslümanları canlı bombalarla katlettiği, Bölgedeki herkesin herkesi boğazlamaya çalıştığı, arkadan kalleşçe vurduğu İnanç adına en kanlı katliamların yapıldığı bir coğrafyadan gına geldi artık. Bu Orta Doğu, artık kendi çocuklarının, kadınlarının, sivil insanlarının yaşadığı acıları, trajedileri bile kendi siyaseti ve vicdansızlıkları ile geri plana itiyor.

İşimi İyi Yaptığımı Diyerek Kendini Savunan Ateist İmamlar

İnsanlar ağlamaktan, matem tutmaktan, bitmek bilmeyen yazılardan yoruldu. Gülmek istiyor insanlar artık. Orta Doğu bu kararlık hüznünden çıkıp Akdeniz'in neşesini bulmak istiyor. Gündelik hayat, onlara gülmeleri için her yardımı yapıyor. Ateist imamlar çıkıp, “Ben bir profesyonel olarak işimi iyi yapıyorum” dedikçe gülümsüyor. Gülümsedikçe hayatta başka şeyleri de görüyor.

Hayatın Her Anı Bize Levent Kırca'yı Hatırlatıyor

Dilan Polat'ları, parasını tefeci fonlara verirken çantanın içine çip koyan kurnazları görünce rahmetli Levent Kırca'nın o harika gülüşünü hatırlıyoruz. Hançeresini yırtarak gerdan kıvıran siyasetçilerin yüzü bize artık Metin Akpınar'la rahmetli Zeki Alasya'nın parodilerini hatırlatıyor. Televizyonlarda her konuya maydanoz konuşan kafalar dürüstlük nutukları atarken “Ölümlü Dünya”da Feyyaz Yiğit'in “Ben bakireyim” dediği sahne geliyor gözümüzün önüne. Geliyor ve hiç gitmiyor. Aynı filmde, havaalanında “Bitsin şu çilemiz ya” diye başlayıp seçim otobüsünde devam eden sahne var ya, onu seyrederken önümüzdeki seçimde hep göreceğimizi biliyoruz bu sahneleri.

Benim Tabancayla Geldiğim Yere, Sen Roketatarla Geldin Sahneleri

Devletin bütün olanaklarının kullanıldığı, muhaliflere devlet televizyonlarında, medyalarında üç beş santimetre alanın fazla görüldüğü bir seçimleri hatırlayınca “Benim tabancayla geldiğim yere sen roketatarla geldin yahu” sahneleri gelecek hep aklımıza. İşte bu sahneyi hatırlayacağız hep. Tabii bir de tavuk kanadı yerken örgütü çökertme planı yapıp “Taksiyle örgüt çökertmeye gidiyoruz” dedikleri yer. Hiçbir nedeni olmadan bu cümleye de çok güleceğiz.

Sadece İktidar mı, Muhalefet de Güldürüyor Artık Bizi

Sadece iktidara mı güldüğümüzü düşünebilirsiniz, ancak muhalefete de güldüğümüzü görmemiz gerekiyor. “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganı, kırk yıldır o hiç değişmeyen monoton desibelde söyleyip, hiç yeni bir şey söylemeden bizi iç karartan bir nostalji tüneline sokarken, karalar bağlayan yüreğimiz, üzerimize çöken o ruhsuzluk halimizde başka ne yapacaktık ki? Ya ağlayacaktık gülmeyecek halimize, ya da gülecektik ağlanacak bütün hallerimize. Galiba vatandaş yavaş yavaş gülmeyi seçiyor. Galiba gülmenin en güzel, en zarif, en etkili itiraz yolu olduğunu keşfediyor.

Feyyaz Kedi'nin Mandıra Filozofu Edasıyla Şu Sözü

Çünkü hepimiz artık "Ölümlü Dünya 2"nin kahramanı Feyyaz Yiğit'in "Mandıra Filozofu" filminin edasıyla dediği gibiyiz: “Savaşmak olmuyor, kaçmak olmuyor. Tam bir dilemma…” Yirminci Yüzyıl sosyolojisi buna “Anomi” diyordu, değerlerin çöktüğü, kuralsız kaotik durumlar. Böyle durumlarda yapacak tek şey kalıyor: Gülmek. Yeni yılın ikinci haftası başlarken Türkiye sosyolojisinde benim gördüğüm en umut verici haber buydu: "Ölümlü Dünya 2"ye 200 milyon TL harcamak.