Muhteşem Türkiye’nin dokusunu, kültürünü, eşsiz güzelliğini ve tarihini art arda sıralayarak belki de sayfalarca yer alacak olan o eşsizliğini anlatmak için 2004 yılında başladı Gezgin’in macerası. Başlar başlamaz da sizden biri oldu.
Türkiye’nin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her tarafında bir sır saklı. Bu sırları keşfetmek ve sizlere ulaştırmak için yollara düştük.
Hayatı oluşturan dört ana renk gibi Türkiye. Her coğrafyasında farklı bir rengi, her anında farklı bir karışımı yaşarsınız. Kimi zaman tarihiyle, misafirperverliğiyle, insanıyla ve doğasıyla bir renk cümbüşü karşılar sizi.
Kimi zaman da siz hayatı dolu dolu yaşayamasanız da, size hayatın güzelliklerini dolu dolu sunan bir doğal fırsatlar diyarı olur. Hoşgörüyle örülmüş gönüllerin, aynı topraklarda yüzyıllarca nasıl yaşadığının kanıtıdır Türkiye.
İki adım arası farklı mabetlerin yüzyıllara rağmen ayakta kalmasını sağlayan direncinin resmidir Türkiye.
Dört mevsimi bütün renkleriyle yaşamanın, yeniden keşfetmenin hazzıdır…
Habercisidir ilkbahar ağır ağır gelen yazın. Tıpkı Şanlıurfa’nın medeniyetin habercisi olduğu gibi… En çok etkilendiğimiz şehirler arasındadır aslında Mezopotamya’nın en eski yerleşim yeri, medeniyete giden yolun adı Şanlıurfa.
Her metrekaresinde ayrı bir tarih var…
Kardeşini kucaklar gibi kucaklar bu topraklar insanı. Camisi, medresesi, manastırı, kilisesi… Urfa Kalesi’nden bir bakmak lazım, Mardin’e, Deyrulzaferan Manastırı’na…
Selam göndermek lazım bir kaleden, burçlarına bayrak dikilmiş gündüzü seyranlık, gecesi gerdanlık Mardin Kalesi’ne…
Ezan sesinin çan sesini selamladığı kültür şehridir Mardin…
Batman’da Malabadi Köprüsü’nden geçerken düşünmek lazım akan yılları, insan selini… Hasankeyf’i özlemek lazım, Zeynel Bey Kümbeti’ne el sallarken saraydan ve işte hayatımıza anlam katan yerde “Güneş, seni hiç bu kadar yakından görmemiştik” dedik.
Bir an, ne doğarken ne de batarken Nemrut’ta… Her ne kadar Nemrut şahit olsa da buna yıllar boyunca…
Gezdik haftalarca, gördük ve siz izleyicilerimize aktardık. Sonra bir baktık ki yaz gelmiş… Güneş ışıkları sizi yavaş yavaş tatile çağırdığında farklı bir duygu kaplar insan yüreğini… Hele bir de Türkiye’deyseniz yüreğiniz bölge bölge gezer kararsızlık ikliminde…
Aslında alternatiflerin bol olduğu bir cennette, güzeller arasından güzel seçmek gibidir Türkiye’de tatil yapmak. Bedeniniz, Fethiye Ölüdeniz, Telmessos Tiyatrosu, Amynthas Kaya Mezarları, Girmeler Mağarası, Kelebekler Vadisi, Saklı Kent’teyken ruhunuz Babadağ’da kuşlar gibi özgürce gökyüzünden aşağıya süzülür, aklınız ise Didim’de kalır.
Kleoptra, kendisi için özel yapılan Sedir Adası’nda nasıl mutluysa, Milas’ta tekne turu yaparken o denli mutlusunuzdur. Didim’de Apollon Tapınağı’nın tarihi dokusu gözlerinizi büyülerken, Manavgat Şelalesi’nde suyun getirdiği huzuru yaşarsınız kulaklarınızda…
Dedik ya, zordur seçim yapmak güzeller arasından… “Bodrum’da Türkbükü’nde mi olsam, yoksa Pamukkale, Laodikya’da bembeyaz bir gelin gibi dağlara serilmiş travertenlerde mi?” Biz ikisini de yaptık ve Gezgin ile sizler için taşıdık ekranlara…
Zaman akıp gider ve sonbahar geldiğinde ise… Türkiye’de yapraklar bir başka sararır…
Giden günlere inat sararır, fotoğraf karelerinde unutulmaz anlar bırakarak… Bir bir düşerken bile sevgilileri kucaklar bağrında, eşsiz manzarasından unutulmaz bir tat bırakarak dudaklarda…
Dünya’nın en büyük kervansarayına doğru yola çıkarken Aksaray ilinin aslında nice medeniyetlere ev sahipliği yaptığını öğrenirsiniz, ilerlersiniz Zinciriye medresesinin basamaklarına doğru…
Amasya’ya sürükler bir yandan, müzedeki mumyalara… Konuşabilseler Hitit Tanrı Heykeli’ni anlatacaklar. Yeşilırmak Yalı Boyu’ndan geçilir de görülmez mi Amasya Evleri, Kral Kaya Mezarları, II. Bayezid Külliyesi, Bimarhane, Bora Bay Gölü…
Aşkın en güzelini yaşayanların, sevdiği için aşılmazı aşılır yapanların adresini, Ferhat ile Şirin’in diyarını… Görmeden yaşanır mı efsaneler şehri Amasya’yı? Masallara inat Ağustos böceğinin kışın karınca kadar rahat ettiği yerdir Türkiye…
Masallardaki aksakallı dedeyi kıskandıracak kadar beyazdır Erzurum Palandöken Dağları. Burada kayak yapmanın ve Çifte Minareli Medrese’yi gezmenin bir başka tarifi yoktur kitaplarda.
Amaç Türkiye’nin en bilinmeyenlerini ve bilinen yerlerinin de en güzel taraflarını ekrana yansıtmaktı ama baktık ki umduğumuzdan çok daha fazlası saklı bu güzel topraklarda, o yüzden kimi zaman en batıda, kimi zamansa en doğudaydık. Öyle topraklarda yaşıyoruz ki gez gez bitmiyor güzellikleri…
Aslına bakarsınız çok kısaca bahsettim size bu muhteşem ülkemizi…
Sevgiyle kalın….
YORUMLAR