ERCAN KÜÇÜK - HABER MERKEZİ
ABD’de 5 Kasım'da düzenlenecek 60. başkanlık seçimleri için geri sayım sürerken Harris ile Trump arasında yakın seyreden rekabet giderek kızışıyor. Anketlerde iki adayın da oyları birbirine çok yakın görünüyor. Eski başkan Donald Trump yeniden başkan seçilmek isterken, diğer aday Kamala Harris ise ABD tarihinin ilk kadın başkanı olmak istiyor.
Dünyanın meraklı beklediği ABD Başkanlık seçimlerini gazeteci Sarp Sinan Hacır ile konuştuk. ABD üzerine akademik çalışmalar da yapan Hacır, yaklaşık iki aydır ABD sokaklarında takip ediyor. ABD’nin arka sokaklarında gözlemler yapan, gittiği mekanlarda ABD halkıyla konuşan Hacır, iki adayın miting ve tartışma programlarını da yerinden takip etti. Hacır’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şu şekilde:
Cumhuriyetçilerden seçimlere beklenmeyen ilgi
ABD Başkanlık seçimleri için yapılan anketlerde kim önde görünüyor?
“Son birkaç hafta takip ettiğimiz kadarıyla Donald Trump öne geçti. Hâlâ birçok anketin bıçak sırtı olduğunu söyleyelim aslında. Ama kritik eyaletlerde daha önce Donald Trump'ın oyunu düşük gösteren anketlerin bu sefer hemen hemen başa baş gösterdiğini ya da Donald Trump'ı bir veya iki puan önünde gösterdiğini gözlemliyoruz. Bu da bize eğer anket şirketleri geçtiğimiz seçimlerdeki kullandıkları sistemleri kullanıyorlarsa Trump'ın oyunun daha da yüksek olabileceğini düşündürüyor.
Açıkçası Kamala Harris ekibinden gelen biraz da panik şeklindeki açıklamalara da bakıldığında bunun gerçekten olası olduğunu görüyoruz. Sadece anketler değil tabii burada önemli olan bir de malum bir aydır hâlâ seçim aslında devam ediyor. Yani oy kullanılıyor, birçok kişi sandıklara gidiyor ya da uzaktan mail yoluyla mektup yoluyla oylarını kullanıyorlar. Ve bu kullanılan oylara bakıldığında aslında büyük oranda Cumhuriyetçilerin beklenmedik bir ilgi gösterdiğini görüyoruz seçime. Bunu nasıl anlıyoruz? Evet sandıklar henüz açılmış değil ancak sizin sandığa gidebilmeniz veya oy kullanabilmeniz için kendinizi ya bağımsız olarak ya da bir partinin üyesi olarak temsil etmeniz göstermeniz gerekiyor. Ve şu ana kadar kendini Cumhuriyetçi olarak bildiren kişilerin çok ciddi sayıda sandığa ilgi gösterdiğini görüyoruz. Normal şartlarda Cumhuriyetçiler biraz ön yargıdır erken oy kullanmaya. 2020’de mektupla oy kullanma yüzünden hile olduğunu Donald Trump iddia etmişti. Bugün bakıldığında şu anda özellikle birkaç eyalette Nevada başta olmak üzere Cumhuriyetçilerin daha fazla sandığa gittiğini görüyoruz.”
Harris, rüzgarı kullanamadı
Biden’ın yaş ve sağlık sorunları nedeniyle adaylıktan çekilip yerine Kamala Harris’in aday gösterilmesi, ABD kamuoyunda heyecan yaratmıştı. Peki bu heyecan seçimlere adaylıktan çekilip Kamala Harris'in aday olması nasıl bir etki yaptı? Hacır bu soruya şu şekilde cevap verdi:
“İlk başta çok ciddi bir momentum yarattı. Çünkü Biden özellikle yaşından dolayı ‘artık kazanamayacak, kazansa bile ülkeyi 4 yıl boyunca yönetemeyecek’ bir aday olarak görülüyordu. Ve seçim dönemiyle ilgili en büyük eleştiri yaşı ve sağlığıydı. Şimdi doğal olarak kendi yerini çok daha genç daha dinamik bir Kamala Harris'in ortaya çıkması ilk başta ciddi bir momentum yarattı. Ancak hep şu yorumları da bunun yanında gördük: Sağlığı yerinde yaşı genç bir Biden olsaydı siyasi karizma, ilgi çekicilik, hazır cevaplık açısından Kamala Harris ile yarışmazdı bile. Çünkü Biden bu açıdan gerçekten Amerikan kamuoyunda bilinen tanınan bir isim. Kamala Harris'in aslında bu balayı dönemi de kısa sürmüş oldu. Çünkü biz gördük ki medya karşısına çıkmaya başladığı andan itibaren anketlerde de ciddi bir düşüş yaşıyor Kamala Harris. Bunun çeşitli gerekçeleri var. Röportajları pek iyi performans veremedi. 2020’de de verememişti zaten. Kendisinden çok büyük bir beklenti yoktu bu konuyla ilgili. Ama Amerikan kamuoyunda beklenen heyecanı yaratamadığını söyleyebilirim.”
Trump yasa dışı göç, Harris ise kürtaj
İki aday da seçim çalışmalarında önceliklerini farklı konulara verdiler. Sarp Trump ve Harris’in propagandalarında öne çıkan konuları şu şekilde anlattı:
“Donald Trump için tabii ki ana konu göç meselesi yasa dışı göç. Trump'ın en popüler kampanya tartışmasından biri. Bunun bizim münazarada da izlediğimiz kadarıyla Amerikan kamuoyunda ciddi bir karşılık bulduğunu da söylemek gerekir. Trump bundan başarılı bir şekilde faydalanıyor. Kamala Harris için ise en popüler konu tabii ki kürtaj meselesi. Amerikan toplumunda kürtaj meselesi en son federal boyutta bir hak olmaktan çıkmakla birlikte ciddi bir endişe yarattı. Özellikle Cumhuriyetçi eyaletlerde yaşayan kadın seçmenin ciddi şekilde zorlandığı bir hadiseye dönüştü. Buradan da aslında Trump yönetimine ciddi şekilde yükleniliyor. Yani Trump'ın üstüne çok gidiliyor. Trump da bu yüzden ben aslında kürtaj yasağını desteklemiyorum gibi bir ifade kullanmak zorunda kaldı. Şimdi bunları yan yana koyduğunuzda Trump'ın normal şartlarda destek alacağı düşünülen gruplarda bile sırf kadınların bu bakış açısından kürtaj meselesindeki bakış açısından dolayı tam tersi bir etki yarattığını görüyoruz.”
Trump’a 3 suikast
ABD Başkan adayı Trump’a bugüne kadar üç kere suikast düzenlendi. İlk suikast tüm dünyanın gündemine de oturmuştu. Peki bu saldırılar ABD halkında nasıl etki yarattı? Trump mağdura yatar mı? Sarp, bu konuda şunları söyledi:
“Bana kalırsa bunların etkisi o kadar kalıcı olmadı. Trump ilk suikast girişiminden sonra bir hafta ciddi bir şekilde konuşuldu. Sonra zaten Joe Biden'ın adaylıktan çekilme süreci başladı ve ilk Kamala Harris geldi. İkinci suikast girişiminden sonra da belki 2 belki 3 gün konuşuldu. Amerikan medyası çok fazla bu işin üstüne gitmedi ve işin açıkçası Cumhuriyetçiler de pek üstüne gitmediler. Bununla ilgili biz Cumhuriyetçiler ile de burada konuştuğumuzda hep aynı şeyi durduk. 'Mağduriyete yatmak istemiyoruz’ dediler. Bütün seçim kampanyamız ‘bakın bana ateş ettiler’ üzerine kurulsun istemiyoruz dediler. Kendileri için mantıklıdır. Şu ana kadar anket sonuçlarını ve genel kamuoyundaki havaya bakıldığında da yürüttükleri stratejinin en azından şimdilik mantıklı olduğu da gözüküyor zaten.”
ABD halkında 6 Ocak korkusu
ABD sokaklarında çok farklı gruplardan birçok kişiyle temas kuran Gazeteci Hacır, ABD’nin arka sokaklarına ilişkin gözlemlerini şu sözlerle paylaştı:
“Çok eyalet gezdik çok kişiyle konuşma fırsatımız oldu. Cumhuriyetçi olsun Demokrat olsun yoksul olsun zengin olsun. Çok farklı gruplarla konuştuk. Bu konuştuğumuz kişilerde genel şikayet aslında hep ekonomi üzerine kurulu. İnsanlar covid öncesi yaşam standartlarının çok altında olduklarını söylüyorlar. Enflasyonun hayat pahalılığının çok ciddi bir noktaya geldiğini söylüyorlar. Ve tabii gittiğiniz yere göre de değişir ama genelde biz Demokratlardan tabii ki kürtaj meselesiyle ilgili şikayetler aldık. 6 Ocak'taki gibi bir olayın yaşanmasından korktuklarını, ülkedeki demokrasinin ortadan kalkmasından korktuklarını, faşizmin geleceği düşüncesi sürekli tekrarladılar.
Cumhuriyetçiler de hemen hemen onun tam tersi şekilde sınır güvenliğinin ortadan kalkmasından ötürü sokaklarda daha çok suçun daha çok tehlikenin barındığını iddia ediyorlar. Ve bütün aslında politikalarını da bunun üzerine kuruyorlar. Benim sokaktan aldığım hava başlı başına ekonomi yüzünden Trump olan ilginin bir tık daha önde olduğu şeklinde. Çünkü Donald Trump dönemi covid 19’a kadar iyi bir ekonomi olarak anılıyordu. Hatta Barack Obama en son günlerde bir konuşma yaptı. ‘O da benim sayemdeydi. Covid19 öncesi ekonomiyi ben inşa ettim’ gibisinden bir savunma yaptı. Ama Amerikan kamuoyu gözünde ‘son iyi günleri biz Trump'la yaşadık’ gibi bir algı var. Ve aslında bu algı Trump'ın şu anda bu anketlerdeki başarısını sağlıyor diyebilirim.
Trump’ın sıkıntısı Project 2025
Hacır, “Kim kazanırsa kazansın Amerika’nın özellikle dış politikada siyaseti pek değişmez” fikrine katılmadığını aktardı:
“Özellikle Trump gibi figür ortaya çıktıktan sonra Amerika'da seçim demek birçok konuda bazı siyasetlerin değişeceği anlamına geliyor. Öncelikle iç siyasette tabii ki göçmen meselesinin biraz önce kesilecektir. Ne zaman Demokratlar gelse Güney Amerika'da bile tamam kapılar açılıyor gibisinden bir algı oluşur. Her şeyden önce bu algı ortadan kalkacaktır. Küresel boyutta tabii ki en ana meselelerinden biri olan Ukrayna konusunda birtakım çözüm arayışları ortaya çıkacaktır. Şu ana kadar Demokratların en büyük eleştirildiği mesele bu konuya nasıl bir çözüm bulunacağını bilmiyor oluşları. Tam ne üzerinden Rusya Ukrayna savaşını bitirecekleriyle ilgili bir görüşlerin olmadığı iddiasıydı. Trump öncelikle bunu çözmek isteyecektir. Tabii Trump'ın gelmesiyle ilgili şöyle bir endişe var: Project 2025 denilen, bir çok STK’nın hazırladığı bir başkanlık geçiş planı programı var. Bu aslında Amerikan devletinin daha liberal ve daha demokratlardan oluşan yapısını muhafazakar bir yapıyla değiştirme planı olarak biliniyor. Bürokrasiye diplomasiye ülkenin çeşitli kurumlarına daha muhafazakar kişilerin atandığı bir sistem olması bekleniyor. Bununla ilgili Demokratlar çok ciddi bir kampanya yürüttüler. Project 2025 faşizmin anahtarı, Project 2025 gelirse kürtaj yasağı federal boyutta her yere yayılacak. Sadece eyaletlerin kararına değil her yere yayılacak gibi biraz da kamuoyuna korku pompaladılar. Bazı mantıklı iddiaları da vardı Demokratların bu konuda. Hatta Trump bunun kendisine eksi puan yazdığını görüp hemen ‘Project 2025’le benim alakam yok. Onlar aşırı sağda. Ben desteklemiyorum’ gibisinden e bir çıkışta bulunmuştu. Kendisi için de bence mantıklıydı yaptığı. Ancak bu Project 2025’in belli bir kısmını bile uygulasa Cumhuriyetçiler muhafazakârlar bunu kendilerine devlete geri alma planı olarak görecekler. Çünkü Obama'yla birlikte daha liberalleşen demokratlara ait olan bir devlet olduğunu düşünüyorlar. Bu yüzden aslında 2016’da Trump seçilse bile Beyaz Saray'da tek başına bir adamdı. Yani büyük ölçüde ülkenin bürokrasinin içine girememişti. Bunu kendi de itiraf ediyor zaten. Öncelikle aslında Ukrayna savaşı ile ilgili bir söz verdi ve acelesi de olan bir mesele. Buna eğilecektir. Ama onun dışında Amerikan devleti içerisinde kendi iç mücadelelerini tamamlamayı ön görecektir. En azından kazandığı takdirde ilk 1-2 yıl.
Kamala, Biden yönetiminin devamı
Kamala Harris kendisi de söylediği şekilde Biden'ın hükümetinin devamı olarak geliyor. Hatta bana kalırsa seçim döneminde seçim kampanyası boyunca yaptığı en büyük hatalardan birisi de ‘ben Biden'ın yerinde olsam şu ana kadar yaptıklarının aynısını yapardım’ dedi. Bence Biden'ı otobüsün altına atmalıydı bu konuda. Büyük bir hata yaptı. Çünkü Afganistan’dan çekilmesi rezaleti, Ukrayna savaşı'ndaki plansızlık, ekonominin geldiği nokta, hayat pahalılığı vs. üst üste koyduğunuzda Amerikan halkının memnuniyetsiz olduğu konularla ilgili Kamala Harris'in aynı şekilde devam ettireceği algısını oluşturuyor. Bu o yüzden Kamala Harris muhtemelen Biden'ın politikalarını büyük ölçüde devam ettirecek. Ukrayna konusunda da devam ettirecek, iç siyasette de devam ettirecek. Bir parmak daha ekonomik açıdan daha halkçı olacağını iddia ediyor. Ama benim çok şüphelerim var. Ben çok ihtimal vermiyorum böylesi bir duruma.”
ABD seçimlerinin Türkiye’ye etkisi
Hacır “ABD seçimleri Türkiye'yi nasıl etkiler?” Sorusuna verdiği cevapta Demokratların Türkiye’ye yönelik mesafeli ilişkilerini ve Trump’ın başkanlık döneminde Türkiye’ye yönelik tehditlerini hatırlattı:
“Bizim Barack Obama, Joe Biden ve şimdi de Kamala Harris üzerinden gördüğümüz Demokratların özellikle Sayın Cumhurbaşkanına karşı biraz mesafesi var. Çok yakın ilişki gütmek istemiyorlar. Buna biraz ideolojik de baktıkları söylenebilir. Fakat Trump'ın biraz daha kendi bireysel ilişkilerinin bütün politikalarına yön verdiğini söyleyebiliriz. Bu nedenle Donald Trump'ın başında olduğu bir Amerika'yla iletişim kurmak Türkiye için daha kolay olacaktır. Özellikle dünyanın çok gerildiği savaş ortamının hemen hemen küresel boyutta her yere sıçradığı bir dönemde Amerika Birleşik Devletleri kim olursa olsun başta Türkiye'yle iletişim kanallarını açık tutmak isteyecektir. Ama bu iletişim kanalları içerisinde daha anlaşılabilir olan aday tabii ki Donald Trump’tır. Ama bu demek değil ki Trump olunca tam Türk Amerikan ilişkileri günlük gülistanlık olacak. Hayır daha önce yaşadığımız gibi birçok kriz yaşayabiliriz. Özellikle Trump kendisini kötü göstereceğini düşündüğü dış politika meselelerinde çok agresifleşebiliyor. Bunu Rahip Brunson olayında da görmüştük. Siyasetin teamüllerini çok umursamadan, ne kadar yaralayıcı olduğunu düşünmeden sert çıkışlar yapabiliyor. Bunların benzerleriyle karşılaşabiliriz. O yüzden iki tarafın da aslında artıları ve eksileri var. Ne de olsa Demokratların olduğu dönemde daha diplomatik bir ilişki güdülebiliyor, en azından öyle sert çıkışların olmadığı bir durum. Ancak işin sonunda dediğim gibi Biden, Barack Obama ve Kamala Harris yönetimlerin hepsinde hemen hemen bir ortak nokta Türkiye'ye olan mesafeleridir. Bu yüzden genel olarak Trump'ın bir parmak daha Türkiye'yle ilişkilerde Türkiye adına iyi olabileceğini söyleyebilirim.”