Bugün büyük şair Nâzım Hikmet Ran’ın doğum günü. Şiirleriyle ve mücadelesiyle her daim yanımızda hissettiğimiz usta şair İstanbul’da da 2 gün boyunca gerçekleştirilecek çeşitli etkinliklerle anılacak.
Abone Ol
Bugün büyük şair Nâzım Hikmet Ran’ın doğum günü. Şiirleriyle ve mücadelesiyle her daim yanımızda hissettiğimiz usta şair İstanbul’da da 2 gün boyunca gerçekleştirilecek çeşitli etkinliklerle anılacak. Şiirleri 50’den fazla dile çevrilmiş şair ve yazar için Ankara Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde bir anma etkinliği düzenlendi. Etkinlikte sanatseverler, Nâzım Hikmet’in yaşamını Ali Cengizkan’dan dinledi.
Cengizkan, “Nâzım Hikmet, genç yaşıyor. Hâlâ genç olarak aramızda” dedi. Nâzım Hikmet’in Vâlâ Nureddin ile birlikte Ankara’ya geliş serüvenini anlatan Cengizkan, “Ne yapacaklarını kısmen biliyorlar, kısmen bilmiyorlar. Sovyetler’i merak ediyorlar. Bu atmosfer, o dönem bütün Avrupa’daki ilericiler için söz konusu. Ankara’dan Batum’a yarı gizli bir biçimde bir yolculuk yapıyorlar” dedi.
Yoğun katılımlı “anma ve sanat” etkinliği, Hikmet’in şiirlerinin Pınar Gün Topçu’nun yorumlaması ve Ata Sıvacı’nın gitar dinletisiyle devam etti. Ataol Behramoğlu’nun ıslak imzalı “Nâzım Hikmet” kitabı da okurla buluşturuldu.
AŞK ADAMI'NIN TERCİHİ
Nazım Hikmet, 1955’te Vera Tulyakova ile tanışır ve ona aşık olur. Kalp hastası olduğu için doktorlar ona “Evlenirsen 3 yıl, evlenmezsen 10 yıl yaşarsın” derler. Aşk adamı Nazım, aşık olarak yaşamayı seçer. Ancak doktorların dediği gibi sadece üç yıl yaşayıp 1963’te bu dünyaya veda eder...
Nazım’ın öldüğü zaman cebinden çıkan ve Vera’ya yazdığı son şiiri de şöyledir:
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm
DÜNYANIN YASAKLI ŞAİRİYDİ
Nâzım, Asım Bezirci’nin deyişiyle “Dünya Halklarının Şairiydi.” Çin’den Afrika’ya; Hindistan’dan Japonya’ya uzanan bir şair…
Dünya halklarının şairi olmanın bir sorumluluğu da vardır. Bu sorumluluk onu yurt dışında sansür ve yasaklarla baş başa bırakır. Sovyet Rusya döneminde de sansürle karşılaşır Nâzım. “İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu?” oyunu 1957’de sahnelendikten sonra yasağa maruz kalır Nâzım. Sovyet yönetiminin bürokrasisi ve halktan uzaklaşmasını eleştiren Nâzım’ın bu oyununun ülke çapında sahnelenmesi yasaklanır.
Çin’de de Mao’nun Kültür Devrimi sırasında, aydınların yönetimden uzaklaştırılıp işkence görmeleri, hapse atılmaları, tarlalara gönderilmeleri Kültür Devrimi’ni kişisel bir devrime dönüştürür. Bezirci, Sanat Emeği dergisinin ocak 1979 sayısında Mao’nun Kültür Devrimi’ni ele alır ve Nâzım’ın bu devrimde yasaklı yazarlar arasına alındığını belirtir. Puşkin, Dostoyevski, Goethe, Hugo, Stendhal gibi yazarlar da yasaklanır Nâzım’la birlikte. Böylece, Hitler’in kitap yakma törenlerinin bir benzeri de Çin’de gerçekleşir. Meydanlarda Nâzım’ın Jokond ile Si-Ya-U kitabı da yakılan kitaplar arasındadır. Nâzım, yakılan bu kitabında geleceği görür: “Haydi çakmağı çakın / yakın Jokond’u yakın.”
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te Samimi Haber sitemize
abone olun.