Ekonomi

Fiyatlar arttı, tabaklar küçüldü, odalar boşaldı

Abone Ol

HASAN ERŞAN 

Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel ve turizm sektöründe 35 yılını dolduran bir rehber turizm sektöründeki sıkıntıyı samimi habere anlattı. Bahattin Yücel Rusların bile artık otellerde kalmadığını, kendi evlerini gelen turistlere kiraladığını söylerken, turizme yıllarını geçiren rehber "Turiste yemek sunulan tabakların çapı bile küçüldü. Kaynakları hoyrat kullanıyoruz ve fiyatlarımızın yükseldiğinin farkındalar" diyor.

BAHATTİN YÜCEL: "OTELLERDE DOLULUK DÜŞÜK"

Yerli ve yabancı turistlerin en çok uğradığı tatil bölgelerindeki otellerin doluluk oranına dikkat çene Eski Turizm Bakan Bahattin Yücel, 

"Ekonomi yönetiminin son kararları negatif döviz rezervlerinin turizm gelirleri ile dengelenmesi olasılığını gündeme getirdi. Bu yaklaşımın iyimserlik dışında gözle görülebilen hiç bir dayanağı bulunmuyor. Üstelik bu koşullarda açığın kapanması için tek başına çözüm getireceğe de hiç benzemiyor" dedi. 

"BATI'TA ÇIKIŞ İÇİN TEK SEÇENEK TÜRK HAVA SAHASI" 

İlk altı aylık turizm verileri aaçıklandığında yurda giren yabancı turist sayısındaki artışın gözlemlendiğine dikkat çeken Yücel, kıyı bandı dahil konaklama tesislerinde, doluluğun neden düşük olduğunu şöyle açıkladı: 

"Bakanlığa göre bunun nedeni Türkiye’de ev sahibi olan yabancıların, özellikle Rusların kendi evlerinde konaklamayı tercih etmeleri ve bununla yetinmeyerek, üçüncü şahıslara kiralamaları. Ortaya atılan resmi nedenler ile gerçekleşen durumlar arasında çok ciddi bir çelişki olduğu açık. Bu yıl geride kalan 6 ay boyunca, yabancı ziyaretçi girişlerindeki artışın ana nedeni, Rusya’dan AB ülkeleri başta olmak üzere, Batıya çıkış için tek seçeneğin Türk Hava Sahası olması. Bu yüzden Rus vatandaşları gidebilecekleri Batı ülkelerine, ancak Türkiye’den transit geçerek ulaşabiliyorlar. Doğal olarak bu gelişme Rus’ların Türkiye’ye giriş çıkışlarını sayısal olarak artıyor. Konaklama görece azaldığı için doluluk oranları da düşüyor. Üstelik Bakanlığın bu değerlendirmesi uluslararası “tatilci” tanımına da uymuyor."

"RUSLAR ARTIK OTELDE DEĞİL, EVLERİNDE KALIYOR"

"Aslında bu görüşün sınanması hiç zor değil. Örneğin Antalya ve çevresini son yıllarda Rusların en çok tercih ettikleri bölgeyi ele alalım. Bu il ve çevresinde kaç konutun Ruslar dahil yabancılara satıldığını, bunların nasıl değerlendirildiklerini ortaya koymak hiç zor değil. Girişler sırasında ziyaretçilere kaç gün konaklayacakları ve nerede kalacaklarının sorulması, dünyanın her yerinde uygulanan kuralların başında yer alır. Bunun yerine bireysel tatilci ve gezginlerin dünyanın hemen her yerinde başvurdukları bir kuruluşun, Türkiye’deki çalışmalarının yasaklanması, yetkililere daha kolaycı bir yöntem gibi gelmiş olmalı."

"YASAKLAMALAR İMTİYAZ VERİYOR"

"Son yıllarda 'dijital kapitülasyona' karşı çıkma gerekçesiyle yasaklanan, 'Booking.Com’un ve İstanbul Taksiciler Odasının baskılarının ardından, 'Uber'den sonra yeni bir yasaklama getirilerek, sorunun aşılacağı sanılıyor. Bir anlamda rekabet ortadan kaldırılırken, öte yanda yasaklama ile imtiyaz veriliyor. Yurt içindeki konaklama tesislerinin doluluklarına katkı yapmak amacıyla yürürlüğe girdiği anlaşılan bir başka uygulama da yurtdışı tatillerde kredi kartları ile yapılacak, havayolu bileti dahil bütün ödemelerde taksitlendirmeye son verilmesi. Doluluklardaki düşüşün gerçek nedenlerini araştırmadan, kamuoyuna sunulan yasaklama ya da kısıtlama kararlarının, turizmciler arasında adı 'kıtlık rantıdır'. Zorlayıcı yasaklarla belki bir süre az da olsa doluluk arttırılabilir ancak sorun çözülmek yerine daha derinleşir."

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI NASIL ETKİLEDİ? 

Yücel Rusya-Ukrayna Savaşı'nın Rus pazarını, Batı'yı ve Türiye'deki turizm olanaklarını nasıl etkilediğini şöyle özetledi:

"Rus pazarından başlayalım. Rusya-Ukrayna Savaşı; NATO başta Batı ile bu ülke arasında geçmişte yaşadığımız 'soğuk savaş' dönemini andıran niteliğe bürünüyor. Ülke ABD’li kiralama şirketlerinin mülkiyetindeki uçakların bırakalım turistleri taşımalarını, Rus hava sahasından geçişlerini dahi anlaşma şartlarının ihlali sayan bir ambargonun baskısı altında. Ekonomisindeki daralma yüzünden dolar karşısında değer kaybeden rublenin, Rus tüketicilerinin satın alma gücünü hayli azalttığı ortada. Üstelik önemli sayılacak ziyaretçi profilini oluşturan, Rus kamu görevlilerinin, yurtdışı çıkışlarını izne bağlayan uygulamalar da Türkiye’nin beklentilerinin gerçekleşmesini engelliyor. İngiltere dışında Batıdan gelenlerin çoğunluğunu oluşturan, AB pazarı da savaş yüzünden turizm hareketlerini topluluk içine yönlendiren kararları alıyor."

"KEŞKE AKBELEN'E ÖNEM VERSELERDİ"

Öte yandan 2 yıldır Akbelen Ormanı'nı koruyan çevreci aktivistlerin ve İkizköylülerin direnişine değinen Yücel, "Turizm Bakanlığı başta sektörün önde gelen bütün meslek kuruluşları ve dernekleri, keşke Akbelen’de 100 yıllık çam ağaçlarının kesilmesini önlemek için bir araya gelselerdi. Özellikle AB’den gelişleri olumlu etkileyecek süreç yeniden başlardı" diye konuştu. 

"TURİZM S.O.S VERİYOR"

Turizmde yaşanan bu kıtlığı 35 yıldır profesyonel olarak turist rehberi yapan isim ise "Bu gidiş, tıpkı diğer sektörlerdeki gibi bir yok oluşa doğru gidiyor. Turiste yemek sunulan tabakların çapı bile düşürüldü. Turist artık tüm fiyatların yurtdışındaki ülkelerle aynı olduğunu söyleyerek şikayet ediyor" dedi.

Ülkede yaşanan genel sıkıntıların da turizm sektörüne yansımaları olduğuna değinen deneyimli rehber şöyle devam etti:

"Turizim, bir çok kaynağın bir arada değerlendirilmesi ile mümkün olan ve bacasız fabrika dediğimiz bir olgu ki bu kaynaklar ülkemizin en büyük hazinesi. Bir ülke turizimi bir ekonomik kaynak olarak gördüğünde hem bu varlıkları en iyi sekilde kullanmalı, hem de özgürlükler, insan hakları, adalet ve ekonomi gibi daha soyut olsalar da bazı kavramları göz ardı etmemeli. Özellikle de amac sadece 'kafa sayısı' üzerine kurulu bir turizimden çok maksimum geliri elde edecek. Yani efektif ve sürdürülebilir bir turizim olacaksa eğer bu saydığımız soyut ve somut tüm enstrümanlar en iyi şekilde kullanılmalı." 

"KAYNAKLARI HOYRAT KULLANIYORUZ"

Sahillerin gayri kanuni şekilde işgal altında olduğuna dikkat çeken turizm rehberi, 

"Yanan ve söndürülemeyen ormanlar, kuruyan yok olan göller, taş ocaklarıyla maden ocaklarıyla kısa süreli fayda için yok edilen doğa veya tamamen kontrolden çıkmış bir hoyratlıkta kullanılan ve yok edilen kaynaklar; Uzungöl, Karagöl, Beyşehir ve Salda gölleri gibi, Kackar, Kaz Dağı Uludağ gibi vahşice katledilen doğa. Turistin tekrar Türkiye‘yi tatil ülkesi olarak seneye ikna edilmesi gerekir. Bu da oldukça uzun uğraş ve büyük yatırım gerektirir. Diğer taraftan rekabet ettigimiz İtalya, İspanya, Yunanistan, Tunus, Mısır gibi ülkeler uzun yılladır belli bir fiyat ve kalite istikrarına ulaşmışken bizim ise inanılmaz bir kalite kaybı ve fahiş fiyat artışı ile bu yarışta olmamız, zaten daha yarışın başında kaybetmemize sebep."  

"TABAKLAR BİLE KÜÇÜLTÜLDÜ"

Bir hafta önce gezdiğdiği turistlerle arasında geçen konuşmayı anlatan rehber, durumun vehametini şöyle anlattı:

"En son yedi sene evvel gelmiş bir alman aileyle yaptığımız sohbet maalesef inanılmaz bir hızla bakışa gidişimizin resmini çizdi bana. Türkiye’ye geldiğinde pişmanda zira 11 sene evvel Yunanistan’da yaptığı tatili bu sene hesap ettiğinde sadece küçük bir fiyat artışı varken, İstanbul’daki dört günlük tatili yedi sene evvelki gelişini tam 2.30 katına mahal olmuştu. Onun parasıyla yani Euro ile bakanlığın büyük ihtimalle ne olacak ki 'Gelen turistin cebinde Euro var Dolar var' diye düşünerek 5'e hatta 10'a katladı. Müze ve ören yeri girişlerinden tutunda hem tabak ebatlarını küçültüp, iki sene evvele kadar 14-16 cm çaplı kasede 25-30 TL’ye servis edilen çorbanın artık 12 cm çaplı çorba kasesi nde 70-90 TL olarak servis edilmesi fiyatların Euro ve Dolar bazında ikiye üçe hatta beşe katlandığının resmi. Yani sorun sadece ülkenin enflasyonu değil, enflasyondan daha gaddar ve vicdansız olan fırsatçılık. Ama burada en büyük hata bizim ülkeye gelen her turistik geri zekalı sanmamız ve cebinde Euro veya Dolar olması sayesinde, bu vicdansızlığının farkına varmayacakları sanmamız."



"ARTIK UCUZ TURİZM CENNETİ DEĞİLİZ"

"Sultanahmette içinde 50-60 gr dönerle yarım ekmeyi 600 TL’ye satan dönerci, havaalanından şehre 200 Euro'ya gelen taksici, 'Geçen bayramda fiyatları 10'a katladık ama yine de doluyuz şükür keşke 20’ye katlasaydık' diyen Bodrumlu otelci, 'Nasıl olsa Euro kuru 30 TL' diye Efes yerine Dolmabahçe’ye girişi 1000 TL yapan bakanlık ve olmayan kalifiye personel. 85 milyonluk ülkede üniversitelerde 200'e yakın turizim otelcilik ve turizm rehberliği bölümü var. Bölümlere girişte yabancı dil puanı gerekmiyor. Otel müdüründen komitesine, acente operasyonundan rehberine inanılmaz bir kalite kaybı var. Kısacası Akdeniz çanağının en büyük ve en yeni otellerine sahip olmakla bitmiyor iş. Serbest piyasa ekonomisi adı altında fırsatçılığı destekleyerek ve doğal kaynaklarımızı kendi ellerimizle yok ederek en fazla 5 bilemedin 10 yıl daha turizm yapabiliriz. Ötesinde yapabileceğimiz tek şey tıpkı kaybettiğimiz tarım ve hayvancılığımız gibi ardından ağlamak olur çünkü artık ne ucuz ne de güzel turizm cenneti değiliz."