Dünya 60’lılarından kurtuluyor: Bu Cumartesi o heriflere mi dil çıkararak gitmek daha şerefli yoksa kraliçeye mi?

Abone Ol

Dünyanın en ünlü futbol kulübü Barcelona, bu Cumartesi Real Madrid’le yapacağı El Classico maçına bizim neslimizi şaşırtan bir formayla çıkıyor.

Barça’nın ünlü bordo mavili formasının üzerinde The Rolling Stones grubunun, son yarı yüzyıla dil çıkartan amblemi olacak.

Bazıları buna “Hot Lips” diyor…

Ateşli dudaklar yani…

Türkiye’de Cumhuriyet’in 100’ncü Yıl kutlamaları olmasaydı, bu Cumartesi mutlaka Barcelona’da olur ve tarihi maçı kaçırmazdım…

Çünkü bu maç benim için sadece bir El Classico değil, aynı zamanda benim neslimin en büyük Rock grubu Rolling Stones’un bir “Veda Jübilesi” olacak.

ŞURASI KESİN BİZ 60’LILAR ARTIK BU YÜZYILDAN GİDİYORUZ

Evet  kesin…

Gidiyoruz artık…

Çünkü işe, Byrds’in şarkısındaki o cümleyle başladık:

“There is a time to die…”

Ölmek için olmasa bile, en azından gitmek için tam zamanıdır…

Düşkırıklıklarımızı da alıp gitme zamanı yani…

5 KASIM 1962 GÜNÜ BAŞLAYAN BİR DÖNEM

Rolling Stones’un son albümü ‘Hackney Diamonds” geçen Cumartesi, (20 Ekim) yayınlandı…

Bana göre bu albüm hem onların hem bizim kuşağımızın jübilesi…

Tam 60 yıllık dönemİ kapatan albüm bu bence…

Bu dönem 5 Kasım 1962 günü başladı.

Beatles’ın ilk şarkısı “Love Me Do” o gün yayınlandı ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

Haziran 1963’da  Rolling Stones’un ilk single şarkısı “Comme On” geldi.

"ELALEM NE DER" ZİNCİRİNİ KIRDIĞIMIZ GÜNDÜ  O GÜN

Beatles ve Rolling Stones’u dinlemeye başladığımız o ilk günden bu yana hayatımıza hangi sound girdiyse, Rolling Stones’un bu son albümünde var.

Bugüne kadar 8 Rolling Stones konserine gittim.

Benim için hep meydan okumanın, bir şeyleri değiştirme azminin, “Elalem ne der” zincirlerini kırmanın, kısaca farklı olmanın sembolüydü Rolling Stones…

“Çirkinin estetiğini” onlardan öğrendik.

Yüzümüze düşen kırışıkların aslında hala hayatta olduğumuzun ispatı olduğuna onlar sayesinde inandık, yaşadık ve yaşıyoruz…

ONLARIN PEŞİNDEN ARİZONA ÇÖLLERİNE JOSHUA AĞAÇLARINA GİTTİM

İşte o yüzden 70 yaşımda onların peşinden Havana’ya gittim. Sırf “Being There” duygusunu yaşamak için.

Sırf o nedenle onların peşinden Arizona çöllerine gittim, Desert Trip konserleri için.

Giderken, U2’nun “Joshua Tree” albümünde duyduğum  Joshua ağaçlarının bulunduğu milli parka uğradım.

Bizim neslimizin kutsal mekanları oldu bu yerler.

60 YIL BOYUNCA O PİSLİK HERİFLER BİR DAHA İKTİDARA GELMESİN DİYE SAVAŞTIK

Doğduğumuz yıllar 65 milyon insanın öldüğü bir savaşın sonuydu.

O savaşı başlatan diktatörlere  o yüzden savaş açtık.

Demokrasi gelsin, insanların kaderi o pislik heriflerin iki dudağının arasında olmasın diye…

Başardık mı…

Maselef…

Bütün dünyada, bütün cephelerde hezimete uğradık.

John Lennon’un dediği  gibi, “Sadece saçlarımızı uzatabildik o kadar…”

Uzun saçlarımız yüzünden  kantin devrimcilerinden de dayak yedik, çok genç yaşta mahallesiz kaldık.

BAKİ KALAN KUBBEDE BİR TEK ÇETİN ALTAN’IN SESİ KALDI

Ve bugün geldiğimiz noktada gidiyoruz işte…

Baki kalan bu kubbedeki tek sedamız ise hiç te öyle hoş olmadı.

Çetin Altan’ın vasiyet sözleri baki kaldı bir tek:

“Hayal ettiğimiz ülke, kurmak istediğimiz dünya bu değildi…”

Derin bir düşkırıklığı….

Sadece bu…

Artık veda etmenin zamanı…

80’Lİ YAŞLARDA HALA ZIPLARKEN FARKINA VARDIKLARIMIZ

Rolling Stones’un yeni albümü işte çoğumuz bu hayal kırıklığını yaşarken geldi…

İngiliz ve Amerikan gazeteleri “1978 yılından beri yaptıkları en iyi albüm” diyorlar…

Haklılar…

Belki de bugüne kadar yaptıkları en iyi albüm olmasa bile ikincisi…

Ve 80 yaşlarında yaptılar bunu…

Ama farklı Rolling Stones bu…

Birazdan şarkıları yorumlarken anlatacağım bu farkı…

ÇÜNKÜ TANRININ DÜNYAYI YARATACAK ZAMANI YOKTU

Sokak savaşları bitti… "Street Fighter Man" değiller artık.

Hatta son günlerde paylaştıkları görüntülere bakarsanız “Ton Ton” bile diyebilirsiniz onlara…

Barların cıvıl cıvıl dansçı "Honky Tonk" kadınları tek tek ayrıldılar. 

“Time is on My Side”şarkısının kullanım süresi dolmuş.

Çünkü ‘Zaman artık bizim tarafımızda’ değil, tam aksine karşımızda…

Saate karşı yarışma takatımız bile yok artık…

Hawking, “Tanrı’nın dünyayı yaratacak zamanı yoktu” diyordu…

Bizim de kendimizi yeniden yaratacak zamanımız kalmadı…

BİZ GİDİYORUZ DA 20’İNCİ YÜZYIL ARTIĞI SİYASİLER NE YAPIYOR

Yirminci Yüzyılın ilk yarısında doğanların artık veda etme zamanı geldi.

Yirminci Yüzyılın ilk yarısından kalıp da veda etmeyen siyasiler ne yapıyor…

Alın işte Gazze’de yaşananları…

Popülizmin, Netanyahuların, güçten zehirlenmiş toksik siyasetçilerin  yarattığı fecaatleri…

Adaletsiz, vicdansız, acımasız popülist bir siyasetin ve siyasetçilerin bu yüzyıla maliyetlerini anlatan bir trajedi fuarına döndü Gazze.

BİR KUŞAK GİDİYOR AMA O ŞARKILAR KALIYOR

Evet şarkıları kalıyor…

Byrds’ün,  eşssiz nakaratı hala kulaklarda…

“There ise a time to peace…”

Yani barış yapmanın da zamanıdır…

John Lennon’un dediği gibi “Give Peace A Chance…”

Barışa bir şans tanımanın zamanıdır.

Ve şimdi, bugün işte tam da onun zamanıdır…

Onun için de düşkırıklıklarımız, yapabildiklerimiz, yapamadıklarımız ve günahlarımızla…

Veda etme zamanıdır…

EN ŞEREFLİSİ BÜTÜN O PİSLİK HERİFLERE DİL ÇIKARARAK GİTMEK

Rolling Stones’un 20 Ekim günü çıkan albümü bana işte bunları anlattı…

Umarım son albümleri olur…

Çünkü bunun daha ötesini yapmak mümkün değil artık…

En güzeli en şereflisi ise…

Barcelona forması üzerinde, bütün muhteris siyasetçilere dil çıkararak gitmek…

Kraliçeye dil çıkarmak kadar yakıştı Sir Mick’e…

 

İKİNCİ YAZI

 BİZİM KUŞAĞIN VEDA ALBÜMÜNÜN ŞARKILARI

Bob Dylan bir zamanlar şöyle bir şey demişti:

“Bazen, ‘Şeylerin ne söylemek istemediğini bilmek gerekir…”

“Şey” kelimesini işte bu yüzden çok severim.

Hayatta izah edemediğim, söyleyemediğim şeyleri bu kelime ile anlatırım.

Rolling Stones’un son albümü de böyle bir şey işte…

Bir neslin bütün “Sound’u”, bütün “Ses’i” var bu albümde…

Dinlerken şu notları aldım… 

KIRIŞIK YÜZLERİMİZİ DİPDİRİ BEDENLERLE YAN YANA KOYMAK

 (*) ANGRY: Albümden yayınladıkları ilk şarkı bu oldu.

Çok sevdim. Ama arkasından “Sweet Sounds of Haven” geince onu daha çok sevdim.

Bence bu şarkıyı asıl güzelleştiren klibi…

Genç dipdiri güzel bedenler…

Ve onun yanında kırışık suratlar…

Rolling Stones’u daha güzel anlatan bir tezat olamazdı…

(*) DREAMY SKIES: Arkadaki gitar bana Rolling Stones’u ve bluesu bana sevdiren, hiç unutamadığm şarkısı ‘Little Red Rooster’ı” hatırlattı.

ARKADAKİ GİTARI KİM ÇALIYOR? KEITH RICHARDS MI ÇALIYOR? EMİN DEĞİLİM

(*) MESS IT UP: Albümden en çok dinlediğim şarkı bu oldu.  Özellikle “Mess it Up” nakaratının sonuna doğru başlayan arka plandaki inerek giden gitar partisyonu, bugüne kadar hiçbir Stones şarkısında duymadığım bir sound. Acaba bu gitarı Keith Richards mı çalıyor diye merak ettim. Bana Mark Knoffler’ın tarzını hatırlattı. Bu gitar şarkıya inanılmaz bir romantizm ve cazibe kazandırıyor.

 

EEE HANİ PAUL MCCARTNEY NEREDE?

 

(*) BITE MY HEAD OFF: En merak ettiğim şarkılardan biriydi. Çünkü gençliğimin iki unutulmaz efsanesi, beni ben yapan grubu Beatles ve Rolling Stones’u  bir araya getiren bir şarkı. Ancak biraz düşkırıklığı oldu. Çünkü Paul McCartney’in sesi çok arkada ve fark edilmiyor. Ama şarkının ruhunda 1960’lar İngiliz pop rönesasının en belirgin çizgileri var.

DRIVING ME TOO HARD: Albümün balat tarzı şarkılarından biri. Country Rock tarzına yakın. Albümdeki en sevdiğim şarkılarından biri.

BU 60 YIL BOYUNCA BOB DYLAN’DAN ETKİLENMEMEK MÜMKÜN MÜ?

(*) TELL ME STRAIGHT: Sanki Bob Dylan’dan esinlenmiş bir şarkı. Albümün son şarkısı Rolling Stones Blues’da da aynı çizgi ve etki hakim. Ama haklılar. 1960’lardan beri bu alemde kalıp da Bob Dylan’dan etkilenmemek mümkün mü.

 BU YÜZYILIN EN İYİ CAZ VOKALİSTİ LADY GAGA

 (*) SWEET SOUNDS OF HAVEN: Rolling Stones’un Red Rooster’dan beri yaptığı en iyi blues. Beni çok mutlu eden bir şey ise herkesin pop müzik şarkıcısı diye baktığı Lady Gaga’nın caz ve blues performansını çok net biçimde ortaya çıkarması. İddia ediyorum Lady Gaga 21’inci Yüzyılın en iyi caz volalisti. Los Angeles’de 4 yıldan beri 10 bin kişilik salonları caz konseriyle doldurması da kanıtı.

Arka planda  gençlik efsanelerimden biri daha, Steve Wonder var ama ne yazık ki o da farkedilmiyor.