Dolar, euro, altın ne olacak?

Abone Ol

Ne Olacak?

Son günlerin en popüler sorusu…

Dolar, euro, altın ne olacak?
KKM ne olacak?
Merkez Bankası rezervleri, faiz oranları, ödemeler dengesi ne olacak?
Hazine borçları ne olacak?
Kısa vadeli döviz borçları ne olacak?
Konut ve araç fiyatları ne olacak?
Enflasyon ve fakirlik ne olacak?
Memur, emekli, işçi ve asgari ücretlinin maaşları ne olacak?

Düne kadar dolar 12 olacak dediğimizde yemediğimiz laf kalmamıştı. “3 Liralık dolar 12 Lira mı olur kardeşim” diyenlerin yaylım ateşine tutulmuştuk resmen. Günün sonunda geldiğimiz yer ortada. 

Asıl soru, film burada bitti mi?

“DÖVİZİN DAHA ÇOK YOLU VAR!” 

Net cevap hayır, doların daha doğrusu dövizin çok yolu var daha. Tam bir kıtlık ekonomisi yaşanıyor çünkü. Karaborsanın kenarına kadar geldik ve şimdilik beklemedeyiz. 

“ŞİMŞEK’İN İŞİ ZOR”

Gözler Mehmet Şimşek ve ekibinde elbette. Söylemeden geçmeyeyim işleri de oldukça zor.
Erken atılacak her yanlış adım karaborsa etkisini arttıracak. İlk işaret ise elbette bu hafta gerçekleşecek olan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından gelecek. Eğer yine dolar ve dövizi baskılama odaklı aşırı bir hareket yapılırsa yabancı ve yerli yatırımcıyı unutun derim. 

SERMAYE ÜRKÜTÜLMEMELİ

Çünkü aşırı bir faiz kararı dövizin gereksiz baskısını devam ettirecektir. Lira’nın aşırı değerli kalmaya devam edeceği bir ortama aklı başında hiçbir yabancı yatırımcı gelmez çünkü. Yerli yatırımcı da yastık altına kaçmaya devam eder. 

BASKILANAN DÖVİZ RİSKLERİ ARTIRIR

Dövizin baskılanması makro ekonomik riskleri arttırmaya devam eder. Aşırı değerli TL nedeniyle ihracatçı rekabetçi olamaz ve pazarlarını kaybeder. Nitekim son aylarda ihracatın hızla düştüğünü, ithalatın da hızla arttığını resmi verilerden görüyoruz. Bu korkunç bir dış ticaret açığı ve cari açığı beraberinde getiriyor.

“DEĞERLİ LİRA TURİZMİ BIÇAKLIYOR!”

Aşırı değerli, “Lira” döviz sağlayan başka bir alanı turizm sektörünü de sırtından bıçaklıyor. Yabancılar hızla rezervasyonlarını iptal ediyor ve Türkiye’ye gelmek yerine Yunanistan, İspanya, Karadağ, Fransa gibi ülkelere kaçıyor.

İhracat yapılamaması, turizm gelirlerinin düşmesi sadece döviz kaybına değil aynı zamanda işsizliğin artmasına da neden oluyor. İthalatın artması yerli üreticiyi yok ederken yabancıların pazarda at koşturmasına sebep oluyor. Bu arada pazarın yabancı mallarla dolması her kur hareketinde yüksek enflasyon altında geniş kitlelerin ezilmesini de beraberinde getiriyor. 

Makroekonomik dengesizlikler yabancıların ülkeye daha mesafeli yaklaşmasına neden oluyor. Risk primi dediğimiz CDS’lerimiz yükseliyor, kredi notlarımız tamamen dibe vuruyor.

Bütün bunlar döviz girişinden çok çıkışını tetikliyor. Merkez Bankası rezervleri dibin dibine doğru koşuyor. Hem şirketlerin hem kamunun kısa vadeli borçları çevrilemez hale geliyor.

“BORÇ VERENLER TAVİZ DE İSTİYOR!”

Bankalar sendikasyon kredilerini döndürmekte zorlanıyor. Dış ticaret açığı ve cari açık kontrolden çıkarak büyük bir ödemeler dengesi krizinin kapısını aralıyor. Ödemeler dengesi krizi finansal krizini ve döviz şokunu tetikliyor. Kimse bizimle borç ve swap ilişkisine girmek istemiyor. Girenler de faizden çok taviz beklentisinde oluyor. Kimi BOTAŞ’ı kimi Kanal İstanbul’un çevresini, kimi Kamu Bankalarını, kimi Varlık Fonunun tamamını koparmaya çalışıyor. 

GELİR ADALETSİZLİĞİ ARTIYOR!

Elbette bu gelişmelerin vatandaşa da bir maliyeti oluyor. Her geçen gün biraz daha fakirleşiyor, borçlanıyor, işsiz kalıyor, dükkanını kapatıyor, yüksek vergilerin ve fahiş zamların altında eziliyor. Maaşlar dibe vururken zengin ve fakir arasındaki uçurum daha da açılıyor.

Anlattıklarım felaket tellallığı gibi gelebilir sizlere ama ne yazık ki gerçekler bunlar. 

Ekonominin sadece para politikası daha doğrusu sadece dövizden ibaret olduğunu düşünen zihniyet buna neden oluyor işte. Ve eğer bu zihniyetten uzaklaşmazsa iş krizle kalmayacak uzun vadeli buhranlara dönüşecek.

Peki ne yapmak lazım?

Mehmet Beyin elinde son bir şans var. Umarım bu şansı iyi kullanır. Kısa vadeli ve geçici tedbirler yerine uzun vadeli ve kalıcı projeksiyonları tercih eder.

ŞİMDİ FAİZ ARTIRMA ZAMANI DEĞİL!

Son cevap

“Perşembe faiz ne olacak?” diye soranlara…

Şimdi faizi arttırma zamanı değil. Önce doların olması gereken gerçek değere kadar serbest bırakılması gerekiyor. Bence bu seviye en az 35 lira.  Bu seviyede hem yerli hem de yabancının yatırımcı ikna edilebilir. 

Tabi ki doğru ekonomi politikalarıyla… 
Sonra mı? Elbette gerçekçi bir faiz operasyonu kaçınılmaz. 

AMA O GÜN BUGÜN DEĞİL!