Ceylin Çağatay'ın sunduğu Samimi Analiz programına konuk olan Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğa Şanlıoğlu, Samimi Haberin sorularını yanıtladı.   ''HUKUKA OLAN GÜVENİN DÜŞTÜĞÜNÜ GENÇLERDE GÖREBİLİYORUZ'' Seçim sath-ı mahaline girdik ülke olarak ve gözler altılı masaya çevrilmiş durumda, hala aday açıklanmadı? Tek aday mı olacak? Aday kim olacak? ''İki buçuk yıldır sahada aktif bir şekilde çalışıyoruz. Gidilmedik ilçe bırakmamak üzere gece gündüz çalışıyoruz. Ancak altılı masanın en önemli usullerinden biri de konsensusta karar alması. Buna yönelik de zaten daha öncesinde birçok açıklama yapıldı: Altılı masa, ortak aday çıkarmak için bir araya geliyor ancak henüz bir toplantılarda adaylık konusu, hepiniz bildiği üzere gündeme gelmedi. Çünkü daha henüz seçim tarihi de alınmış değil. Seçim günü yaklaştığında ortak karar alınır. 6 siyasi parti ortak cumhurbaşkanı adayıyla birlikte yol alır diye düşünüyorum.''   Seçimde en çok rol alacak kesim de aslında gençler ki yaklaşık 13 milyon Z kuşağı oy kullanacak diyebiliriz. Siyasilerin de pek çok ifadesinde de gençleri anlıyoruz ifadesi bulunuyor. Fakat bu siyasiler 45 yaş ve üzeri hatta meclis ortalamasını düşünücek olursak belki yaşça daha büyükler. Fakat bizler bile bir önceki kuşağı anlamakta zorlanırken bu ifade ne kadar gerçekçi oluyor ve yerini buluyor? ''Öncelikle siyasi partilerin gençlere oy gözüyle baktıkları an gençler bunu anlayabilecek kapasitesine sahipler. Eğer gençlere oy gözüyle bakarsanız ben de bir genç olarak bunu çok net algılayabilirim ve bu samimiyeti karşı tarafa aktaramazsınız. Gençlerin özellikle Türkiye özelinde baktığımız zaman bu birçok araştırmayla da sabit. En büyük hissiyatlarına baktığımız zaman kızgınlık ve umutsuzluk hissiyatları yoğun bir şekilde gözüküyor. Bu sadece benim şahsi yorumum değil. Birçok araştırma da kızgınlık, umutsuzluk ve endişe halini duygu olarak çıktığını ortaya koyuyor. Peki bu endişe ve kızgınlık hali neden var diye sorunun bir arka planına baktığınız zaman neredeyse 61 ilde bizim de yaptığımız gençlik konuşmalarından da biz sık sık karşılaşıyoruz: İlk söylenen husus ülkede genç işsizliğin çok yoğun olduğunu çok rahat gözlemleyebiliriz. Genç işsizliğin olduğu yerde neler oluyor? Ekonomik özgürlüklerin azaldığı noktaya doğru geçiyor ki bu da aslında hem psikolojik hem sosyolojik belli sonuçlar doğurabiliyor. İşsizlikten sonra ikinci en büyük kısım bir özgürlük kısıtlaması çok yoğun gözüküyor. Hukuka olan güvenin çok düştüğünü gençlerde görebiliyoruz. Hukukun ve güvenin düştüğü noktada gerçekten ciddi sıkıntıların olduğunu görebiliriz. Bu da ciddi manada kaygı verici hususlardan birisi. Festival yasaklanmaları bunun gösterdiği noktalardan biri belki de. Bunun dışında gençlerin özgür hissedememesi, özgür hissiyatlarının gerisine düşüyor.'' ''HERKES AYNI TÜRKİYE'Yİ HAYAL EDİYOR'' ''Siyasiler, özellikle bugün milletvekilleri için ya da siyasi atamalarla gelen diğer yürütme organları için konuşuyorum. Bunlar sonuçta devletten bir gelir elde ediyorlar ve bu devletin gelirlerini siz ödüyorsunuz, biz ödüyoruz ve bugün ofisteyiz, bu lambaları yakıyoruz bunu KDV'siyle ödüyoruz. Birçok açıdan ödüyoruz ve bizim ödediğimiz bu kaynaklar nereye gidiyor? Yani en büyük soru işaretlerinden biri bu. Bunlar için de gençler gerçekten samimiyeti görmek istiyor ama samimiyet dışında bir de metodoloji görmek istiyor. Metedoloji de şu; neyin nasıl, ne zaman yapılacağı. Bunlar gerçekten çok kritik hususlar Demokrasi ve Atılım Partisi olarak hem biz hem de diğer partililer. Biz bunu 6’lı masaya sunduğumuz için de diğer siyasi partilerden de şu an bütün görüşler toplanıyor. Bir altılı komisyon oluştu bildiğiniz üzere bizden İbrahim Çırakçı bey temsil ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nden Faik Öztrak temsil ediyor. Diğer partilerden de çok değerli isimler var. Şimdi bunlar oturup bunlar gerçekten biz asgari müşterekte ne söyleyeceğimizi netleştirelim ve bu asgari müşterekte biz geleceğin planlamasını yapalım çünkü bu hepimizde çok yoğun vardır geçmişte hiç birimiz anlaşamayız yani hepimizin geçmişte bakış açıları farklı olabilir. Yaşanmışlıkları farklı olabilir ancak bu 6 parti için de böyle. Geçmişte belki 6 partinin bir çoğu anlaşamaz ya da çok siyasi arkadaşlarımız anlaşamaz ancak nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz dediğiniz zaman üç aşağı beş yukarı herkes aynı Türkiye’yi hayal ediyor.'' ''UMUDUN EN BÜYÜK SEBEBİ TÜRKİYE'NİN GENÇLERİ'' Nasıl bir Türkiye? Daha özgür bir Türkiye. Nasıl bir Türkiye? Daha zengin bir Türkiye. Nasıl bir Türkiye? Dünyada etkin, diplomasiyi iyi kullanabilen vatandaşlarının dünyada çok değer gördüğü bir Türkiye hayal ediyor. Biz bu ortak hayale doğru hep beraber bu şekilde ilerlemeye gayret gösteriyoruz. Bunlar bizim üzerinde en fazla durduğumuz konular. Bir de şunu ifade etmekte fayda var sadece gençler Z kuşağı, Y kuşağı bu tarz tasnifler de dogru degıl açıkçası çünkü bugün Diyarbakır’daki bir gencin sorunları çok farklı bugün Trabzon’daki bir gencin sorunları çok farklı. Ankara’dakinin farklı, İstanbul’dakinin farklı. Hatta biraz daha özele inelim. İstanbul Beşiktaş’takinin sorunu farklı, Bağcılar’daki çocuğun sorunu farklı, ya da Beşiktaş semtinin içindekini baz alalım Kuruçeşme’deki bir çocuğun sorunu çok farklı. Örnek veriyorum; Balmumcu’da öğrenci yurdunda kalan öğrencinin sorunu çok farklı. Yani o yüzden bunlara bir tasniflemeden ziyade onların tamamını kapsayan bir şekilde bakmakta çok fayda var çünkü her biri nevi şahsına münhasır. Türkiye’nin gelecegine biz şu an umutla bakıyorsak umudunun en büyük sebebi işte bu Türkiye’nin gençleri.'' ''AKILCI POLİTİKALARIN TEKRAR GERİ GELMESİ LAZIM'' ''Daha çok özellikle daha eğitimli bir kitle değil eğitim seviyesi daha düşük ama çalışmak için gidildi ekonomik olarak. 80’lerde siyasi bir göç verildi oda özgürlük ortamının olmaması,siyasi baskılar vs. ciddi bir göçtü ama şimdi ki çok farklı. Şimdi ki göç bizim en kalitelilerimizin, en eğitimli kitlemizin gitmesi sonucu olan birşey tabi bunlar gidiyor ülkeye kimler geliyor kimler sınırlardan geçiyor kimlere vatandaşlık veriliyor hepimizde görüyoruz. Gidenler ve gelenler olarak. Bunuda ötekileştirmek, ayrıştırmak için söylemiyorum ama ancak bu neticenin bir fotoğrafını çekmek istiyorum. Bu da ciddi soru işaretlerinden biri hatta bazıları diyor ki beyin göçü değil artık bu kalp göçü. Neresi neden kalp göçü çünkü 60’da gidenler geri gelmek için gittiler, 80’de gidenler geri gelmek için gittiler ancak bu son giden dalgalara sorulduğu zaman ‘’Ülkene geri dönmek istiyor musun?’’ bir çoğu ‘’hayır’’ Cevabını veriyor. Bu da aslında aliyetlik bağlarının,kalplerinin,kalben göçtükleri gösteriyor. Bunlar gerçekten hasar tespitinin mümkün olmadığı durumlardan biri.O yüzden de bu siyasi ikliminin çok hızlı değişmesi lazım,akılcı politikanın tekrar geri gelmesi lazım ki biz gençlerin gitmesine değil gelmesine geri dönmelerine zemin hazırlayalım. Ben bu ülkeye daha neler yapabilirim söylemesini sağlayalım, yoksa dışardan hadi geliyorsunuz öyle bir durum yok. Ortamı sağlamanız lazım o ortamı sağlarsanız, onlardan zaten peyderpeyi geleceklerdir ki 2010’larda 2012’lerde çok ciddi bir manada da yurt dışında yaşayan vatandaşların geriye göç almış bir ülke, yani bunlar çok önemli kriterler gibi geliyor bana.''   ''MESELE BİR TANE ZENGİN ÇIKARMAK DEĞİL'' Ekonomik koşullarda 2. Sırada yer alıyor dedik ama aslında onunla ilgili de çok soru geliyor, çok fazla sorunu var gençlerin şuan bulunduğumuz durum içinde. Askerlik borcu ve kyk borcu ki kyk borçunun faizinin silineceği de açıklandı. Sizce bu konulara çözüm bulunacak mı? Yoksa sadece oy kazanmak için yapılmış hamleler mi? ''Şimdi şöyle açıkçası bu bakıldığı zaman bugün bir şeyler yapılıyor değil mi? 2 bin lira altındaki icra takibine olan borçlar kapatılacağına yönelik siyasi söylem oluyor. O şimdi yasalaşmaya doğru geçiyor. Öğreniyoruz ki milyonlarca 2 bin lira altında icra takibi olan vatandaşlarımız var. Yani sayıları milyonlarla hesap ediliyor. Bu ne demek biliyor musun? Aslında milyonlarca ülkede yaşayan insanların borcunu ödeyemeyeceğini gösteriyor. Şimdi borcunu ödeyemeyen insan, nasıl bir insandır? Gerçekten bir kere çok üzgündür, hayattan keyifte alamaz. Borcu mutsuz yani bizim bir çok insanımızı aslında mutlu edilemediğini mutlu olamadığını öyle yada böyle bu konvektörün borçlu hale getirdiğini görüyoruz. Onun dışında şimdi KYK borçları şuan günümüze baktığımızda miktarlar aslında ne kadar düşük kaldı yani bu KYK kredisi alan biri, bununla üstüne kıyafet mi alacak? 850 lirayla 950 lirayla yemek mi yiyecek? Ya da bir kültürel faaliyetle mi ilgilenecek ki bunlar artık düşünülmüyor bile. Böyle bir projektür zaten siz mezun gençlere diyorsunuz ki gelin 2 yıl sonra iş bulamasanda gel borçunu öde. İş bulamıyor nasıl ödeyecek bunu yada öbür gün hepsini sıfırlıyorsun ödeyenler var, ödeyenlerde diyor ki bu sefer sen niye sıfırladın?  Cezai bedeli siz ödüyorsunuz, biz ödüyoruz. 85 milyonluk ülkenin tamamı ödüyor. Bu da aslında başka bir adaletsizliğe sevkiyet veriyor. Bu adaletsizlik oluncaya gerçek ne hukuki alanda güven kalıyor ne ekonomik yönetime olan güven kalıyor. ''ZARARIN NERESİNDEN DÖNERSEK KAR'' En üzücü noktalardan biri de Türkiye’de bir gelir adaletsizliğinin her geçen gün özellikle son 4,5 yıldır yukarı doğru artması. Yani gelir adaletsizliğinde bir aranın açılması. Bu ne demek oluyor? Aslında, Türkiye’de en zengin %5 ile en fakir %5 in arasında gelir baktığında 24 kat fark var şimdi %1 baz almıyoruz %5'ler biraz geniş ölçekli. 24 kat fark olan biyer de aslında orta direğin kalmadığını görüyoruz. orta sınıfın yok olduğunu görüyoruz zenginler ve fakirler o yüzden de şunu söylüyorlar; 'bakın' diyorlar. Restaurantlar dolu. Evet, restaurantlar dolu ama bu gelir adaletsizliğinin azaldığını göstermiyor mesele zaten bir iki zengin çıkarmak değil, külli zenginleşmek yoksa bugün dünyanın en fakir ülkelerine bakın, orda da bir dolar milyarderi bulabilirsiniz. Aklınıza getirin işte, isim belkide söylemek doğru olmaz ama herhangi bir afrika kıtasından bir ülke getirin ya da asyadan bir ülke getirin kesin bir milyarder zengini vardır. Mesele bir tane zengin çıkarmak değil mesele zaten politikalardan sermaye-i, geliri zenginliği tabana yaymaktır. Bunlarda ciddi manada sorunlar var. Bu sorunlarında neticesi bugün gençlerin olan umutsuzluğundan görüyorsunuz yada başka yerden göreceksiniz çünkü bunun topluma yaşattığı bir piskolojik yıkım var. Sosyolojik bir takım sonuçları olacak bunları şimdiden görmek mümkün değil ama zararın neresinden dönsek kar o yüzden yoğun bir şekilde çalıyoruz diye ifade edebilirim.''