Davranışsal finans ve "mantıklandırıcı" cihazı

Abone Ol

Son yıllarda "davranışsal finans" adıyla finans sahasında yapılan analizler akademik alanda da önem kazanıyor. Risklerin tespit edilmeleri ve istenilen risk oranında yatırımların yönlendirilmesi, planlanan getiriyi hedeflerken doğru bir ölçü oluyor.

Yapılan araştırmalara göre, bir insanın yatırım kararları o gün içinde bulunduğu ruh haline göre değişiklik gösterebiliyor. Kişi o gün sevinçli ise farklı, kızgın ise farklı, üzgün ise farklı karar verme potansiyeli gösteriyor. Esasında finans alanındaki bütün çalışmaların bir şekilde "davranışsal finans" ile ilişkisinin kurulduğu gözlemleniyor.

İnsanların davranışlarını etkileyen önemli bir ölçüde güven duygusudur. Bir kimseye veya kuruma olan güvenimiz fazla ise bu güven duygusu o kişi veya kurum ile almayı kabulleneceğimiz risk oranını artırır. Mesela bazı otomobiller pazarlama stratejisini güvenilirlik kavramı üzerine belirlerler. Bu duygunun oluşması ve pekişmesi için bireylerin bir ürün üzerindeki görüşleri de yönlendirici olur. Mesela etrafınızdaki herkes güvenilir bilinen Volvo araba alıyorsa siz de o yönde hareket etme eğilimi gösterebilirsiniz.

Eğer güven ortamı piyasalarda oluşuyorsa bu durum fiyat mekanizmasını etkiler. Yani güvenilen arabanın, evin, hisse senedinin, bononun talebi daha yüksek olacağı için piyasa fiyatları da yükselme eğilimine girer.

Ülkelere baktığımızda ise riski daha az olan ülkelerin hisse senedi fiyatları, güven algısının daha yüksek olması sebebi ile daha primli olarak işlem görür.

Riski az olan ülke, bütçe açığı, cari açığı, enflasyon oranı, borçlanma oranı düşük olan ülke olarak tanımlanabilir. Riski yüksek ve düşük olan ülkeler kıyaslandığında gösterge hisse senedi fiyatlama rasyolarındaki fark dikkat çeker. Riski düşük olan ülkelerin volatilitesi de daha düşük olur. Volatilite düşük olunca beklenen getirideki esneklik az olur. Şayet volatilite daha yüksekse cazip kazançlar söz konusu olabileceği gibi kayıplar da söz konusu olabilir.

The Economist dergisinde yer alan bir habere göre insanların duyguları ile yatırımlarının bağdaştırılmasını sağlayabilecek bir aletin piyasaya sunulduğu duyuruldu. Duyguların yatırım kararlarını etkilediği konusu, araştırmacıların son yıllarda detaylı olarak analiz etmeye çalıştıkları bir konudur. Bu hususta öğrenciler ve piyasa profesyonelleri ile deneyler ve anketler yıllardır yapılıyor. Öte yandan pek çok üniversitede bu maksatla kurulmuş araştırma merkezleri de mevcut.

Bu çalışmalar ekonomi, finans ve psikoloji bölümlerini ilgilendiriyor ve üniversitelerin ilgili bölümleri de bu çalışmaları zaman zaman yatırım bankaları ile beraber gerçekleştiriyorlar. Çalışmalarda duyguların etkisini ölçmek için son yıllarda MR, nabız atış sayısı gibi gözlemlerin de dikkate alınması gündeme gelmişti.

The Economist'te yer alan haber Philips şirketinin internet üzerinden işlem yapan yatırımcıların "Rationalizer" yani "mantıklandırıcı" diye Türkçeye çevirebileceğimiz bir aleti geliştirdiğinin müjdesini veriyor. Bu alet kişilerin duygularını tespit ederek yatırımcılara alım veya satım işlemlerinde yardımcı olmayı gaye ediniyor. 

Yatırımcılar bu alet sayesinde karar verirken sakin olduklarını teyit ederek karar alabilecekler. Habere göre Philips şirketinin elektronik grubu tarafından geliştirilen bu alet ABN Ambro Bankası ile ortak bir çalışma sonucunda geliştirilmiş.

Günlük işlem yapan yatırımcıların stres altında yanlış kararlar alabileceği görüşü ve bu yöndeki çalışmalar göz önüne alınarak geliştirilen söz konusu alet, esasen kola takılan bir bilezik. Bu bilezik duygularla derideki oluşan değişikliklerin ölçülmesini sağlıyor. Bilezik ölçümleri bir başka alete transfer ediyor ve kişinin o andaki ruh haline göre oluşan değişik renkleri yansıtıyor. Neticede yatırımcı stresli veya sakin olduğunun analizini yapabiliyor ve alım veya satım kararlarını gerekirse erteleyebiliyor.

Bu alet ekonomi, finans ve psikoloji alanında yapılan akademik çalışmaların piyasaya geri dönüşünün ilk aşaması olmakla beraber geleceğin iktisadi analizlerinde önemli bir adımı olma özelliğini taşıyor.

Bundan sonraki dönemde, finans ile tıp alanını psikoloji biliminin desteği ile birbirine yaklaştıracak çalışmalara elektronik şirketlerinin daha büyük yatırınmlar yapacağı kabul ediliyor. Bu çalışmalara en önde gelen destekçilerin sermaye piyasalarında işlem yapanlar ile yatırımcıların olacağı da sürpriz sayılmaz.

Benim de geçmişte öğrencisi olduğum UCSD'de (California Üniversitesi San Diego) Brain Observatory, insan beyninin haritasını çıkartırken çalışmaları Twitter ve Facebook'tan takip etmeyi mümkün kıldı. Çalışmalarda manyetik rezonans görüntü (MRI) aleti ve bilgisayarlı mikroskopi teknikleri gibi ileri yardımlardan kognitif sistemi analiz etmede faydalanılıyor.

Daha şimdiden bir kısım bilgiye sahip olduğumuz gelecekte beynimizin hangi bölgelerinin yetkinlikleri sağlamakta kullanıldığını öğrendiğimizde, o yetkinlikler üzerinde kontrollü üstünlük sağlayabileceğimiz ve böylelikle ekonomik ve finansal analizlerde doğruluk ve isabet oranlarını araştırdığımızı düşünelim. Böylelikle doğru davranış bilimlerini geliştirebilmek için beynimizin yapısını daha iyi analiz edip tanıyacağımızı düşünelim. Ekonomi, finans alanındaki gelişmelere karşı duygusal reaksiyonlarımızı kontrol edebilmek için bu analizleri daha iyi kullanmanın bir çözüm olabileceğini düşünelim. Ancak bu gelişmeler gerek yatırımcı bireyi, gerek grupları ve gerekse de geniş kitleleri kontrol ve manipülasyon aracı olarak da kullanılabilir.

Yukarıda kısaca özetlediğim konulardaki çalışmaları yapmak için beyni 50 seneden fazla kullanılan ilk kişi Henry Molaison'dur. Bilim dünyasında H. M. olarak bilinen bu kişi, 1926-2008 yılları arasında yaşadı. Gençliğinde sara hastalığı ile alakalı bir ameliyat geçirdi ve sonrasında hastalığı tedavi gayesiyle mecburi olarak beynindeki önemli bölümler ameliyat ile alındı. Ameliyattan daha sonraki tarihlerde uzun dönemli hafızasında problemleri olan bir hasta idi. H. M. ile ilgili olarak 100 kadar farklı akademisyen, 1950'li yıllardan itibaren sayısız çalışmalar yürüttüler.

Nöropsikoloji alanında insan beyni ve hafızanın ilişkisi ile ilgili çalışmalarda H. M.'den faydalanıldı. Sonuçta insan beyninde farklı alanların farklı hafızaları kaydettiği gerçeği ile uzun dönem ve kısa dönem için hafıza şekillerinin farkı ortaya çıkarıldı.

H. M. ölümünden sonra beynini kullanım için bir üniversiteye bağışladı. 2009'un Aralık ayında 53 saatlik bir çalışma ile H. M.'nin beyninden 2401 parça incelenmek üzere alındı. Bu çalışmada beyin önce -40 dereceye soğutularak alınan parçaların incelenebilir olarak kullanılabilecek halde ayrılması sağlandı. Yapılan çalışma 400 bin kişi tarafından üç gün içinde seyredildi.