Gündem

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Malezya’da "Fahri Doktora" ünvanı verildi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi temaslarda bulunmak üzere Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'a gitti. Erdoğan’a Putrajaya Uluslararası Kongre Merkezi'nde "Fahri Doktora" ünvanı verildi.

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Asya-Pasifik ziyaretleri kapsamında ilk durağı olan Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'a geldi.

Erdoğan'ı, Kuala Lumpur Uluslararası Havalimanı'nda, Malezya Başbakanı Enver İbrahim ve eşi Dr. Wan Azizah İsmail, Türkiye'nin Kuala Lumpur Büyükelçisi Emir Salim Yüksel, Malezya Savunma Bakanı Mohamed Khaled Nordin ile büyükelçilik personeli ve diğer yetkililer karşıladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Putrajaya Uluslararası Kongre Merkezi'nde Perak Sultanı Nazrin Şah tarafından fahri doktora beratı tevdi edildi.

Erdoğan Putrajaya Uluslararası Kongre Merkezi'nde "Fahri Doktora Beratı Töreni"nde konuşma yaptı.

Erdoğan düzenlenen törende açıklamalarda bulunurken şu ifadeleri kullandı:

"5 yıl aradan sonra dost ve kardeş Malezya'da bulunmaktan memnuniyet duyuyorum. Güzel ülkenize her gelişimizde kendimizi evimizde kardeşler arasında hissediyoruz. Rabbim dayanışmamızı daim eylesin. Türkiye ve Malezya uzaklığa rağmen kardeş, dost ve ortaktır. Bu ortaklığı 2014 yılında stratejik, 2022'de kapsamlı stratejik düzeye çıkardık. Ülkemize hakim olan yasakçı zihniyet nedeni ile ülkemizden gençler buraya gelip akademik kariyer yaptı. O günler geride kaldı. Çok sayıda ülkeden gence ülkemizde eğitim imkânı sunuyoruz bugün. Ülkelerimizde Türkiye ve Malezya mezunlarını daha fazla görüyoruz. Malezya'nın yüksek öğretimde çekim haline gelmesi sayın sultanın idaresinde faaliyete devam eden Malezya Üniversitesi'dir. Malezya Üniversitesi 40 bin öğrencisi ile akademik çalışmalarda seçkin rol oynuyor. Katkıları ile sayın sultanın liderliği önem taşıyor."

“YENİ BİR KÜRESEL DÜZENE İHTİYACIMIZ VAR”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha sonra Türkiye-Malezya Stratejik İşbirliği toplantısına katıldı.

Burada bir konuşma yapan Erdoğan şunları söyledi:

Sizlere Türkiye'deki 85 milyon kardeşimizin en içten selam ve sevgilerini iletmek istiyorum. Hasbi bir dost ve kardeşimiz olarak gördüğümüz Malezya'yı her ziyaretimde ayrı bir heyecan, ayrı bir bahtiyarlık içinde hissederek kendileriyle bir arada oluyorum. Muhterem kardeşim Başbakan Enver İbrahim'e, eşine ve tüm Malezya halkına bizi kendi evimizdeymiş gibi hissettiren sıcak misafirperverlikleri için sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkür ediyorum.

Türk ve Malay halkları arasındaki münasebetlerin kökleri 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Gerek tarihi, gerekse kültürel anlamda müşterek bir değerler manzumesini paylaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl, diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 60. yıl dönümünü büyük bir heyecan ve mutlulukla hep birlikte idrak ettik. Ülkelerimiz arasındaki bu yakın ve dostane ilişkilerin gelecekte de her alanda ivme kazanarak çok daha güçlü bir şekilde sürmesini temenni ediyorum.

Malezya ziyaretimizi bölgesel ve küresel gelişmeler bağlamında önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemde gerçekleştiriyoruz. Üretim, tüketim, dağıtım alışkanlıkları kökten değişirken eş zamanlı olarak dünyamız yeni bir paylaşım kavgasına doğru sürükleniyor. Bu değişim fırtınası küresel ölçekte siyasi, sosyal ve ekonomik birtakım kırılmaları da beraberinde getiriyor. Yine bu süreçte ülkeler arasındaki rekabetin daha yıkıcı hale geldiğini, kutuplaşmanın daha da arttığını, korumacı ve tek taraflı yaklaşımların rutinleştiğini müşahede ediyoruz.

60'larda başlayan bağımsızlık hareketlerinin askeri darbelerle kesilmesi tesadüf müdür? Liderlerin al aşağı edilmesini masum görebilir miyiz? Kuzey Amerika'da doğan çocuğun Afrika'daki 70 çocuktan daha fazla imkana sahip olmasını normal karşılayabilir miyiz? Zayıfı değil, güçlüyü, zorbayı koruyan bu yapının devam etmesi doğru da mümkün de değildir.

Adaletin olmadığı, vahşi çıkarlar için rafa kaldırıldığı yerde huzur, barış kalkınma olmaz. Bu elbise dünyamıza artık çok dar geliyor. Bunun işaretlerini geniş yelpazede görüyoruz. Haklı olanın güçlü değil gücü elinde bulunduranın haklı çıktığı bu adaletsiz düzene itirazımızı her zemininde açıkça dile getiriyoruz. Dünya nüfusunun dörtte birinin yok sayıldığı yapının adalet dağıtması beklenemez. Ekonomiden diplomasiye, ticaretten güvenliğe, sorun çözümü için yeni bir küresel düzene ihtiyaç var. Adil, paylaşımcı, güven esasına dayalı sistemin inşası tercihten öte zorunluluktur.