Bugün İsrail, Filistinlilerin sığındığı okulu, bahçesinde çocuklar futbol oynarken vuruyor. Dün Sırplar, Markele Pazarı’nda alışveriş yapan masum Boşnakları havan topuyla vuruyordu. Aradan 30 yıl geçtikten sonra bütün dünya bugün hem Boşnaklar hem Filistinliler için ağlıyor. Ne kadar da manidar ve hüzün verici!
Yaklaşık 500 yıl boyunca Osmanlı’nın büyük ve renkli ailesinin bir ferdi olarak huzur ve barış içerisinde “Avrupa’nın Kudüs’ü” Bosna’da yaşayan Boşnak Müslümanlar, 30 yıl önce dünyanın gözleri önünde İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'nın tanık olduğu en büyük soykırıma tabi tutuldu.
Srebrenitsa katliamının/soykırımının üzerinden 29 yıl geçti. Bosna Hersek'teki savaş sırasında Birleşmiş Milletler’in "güvenli bölge" ilan ettiği Srebrenitsa, 11 Temmuz 1995'te “Bosna Kasabı” olarak nitelendirilen Ratko Miladiç'e bağlı Sırp birliklerince kuşatıldı ve işgal edildi. İşgalin ardından sivillere karşı katliamın başlaması üzerine BM bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, Sırplara teslim edildi. Bu utanç Hollanda’nın alnında sonsuza dek kara leke olarak kalacak. Otobüs ve kamyonlara bindirilen Boşnaklardan 8 bin 372'si götürüldükleri ormanlık alanlarda, fabrikalarda, depolarda hunharca katledildi. Katledilenlerin cesetleri, ülkedeki çeşitli toplu mezarlara gömüldü.
Bugün halen, Srebrenitza’da katledilenlerin bir kısmının cesedi bile bulunabilmiş değil. "Ölüm yolu" olarak bilinen orman yolunu kullanarak katliamdan kaçmaya çalışan Boşnaklar, 110 kilometre uzaklıktaki Tuzla şehrine ulaşarak kurtulmaya çalıştı. Sivillerin birçoğu, bu yolda Sırp çetniklerce yakalanıp öldürülürken, Srebrenitsa'dan kaçan çok az kişi sağ salim Tuzla'ya varabildi. Soykırıma uğrayan Müslüman Boşnakların kaçmaya çalıştığı “ölüm yolu” Marş Mira’da her yıl 8-10 Temmuz'da Barış Yürüyüşü düzenlenir; dün yine bu yolda ölüm sessizliği ve vakurluğu içinde yürüyüş vardı.
Gözü dönmüş Sırplar Bosna Savaşı’nda yalnız Srebrenitsa’da değil Bosna-Hersek’in birçok yerinde katliam yaptı. Katledilenler toplu mezarlara gömüldü. Bu toplu mezarların çoğu, mavi kelebekler sayesinde bulundu. Yanlış okumadınız, mavi kelebekler. Çünkü mavi kelebekler bir tek çiçeğe konuyordu ve o çiçek de ne hikmettir bilinmez, yalnız toplu mezarların üzerinde büyüyordu. Mavi kelebekler ve “ölüm çiçekleri” sayesinde 300 dolayında toplu mezar bulundu.
Sırp vahşiler tarafından öldürülmeden önceki son saniyelerinde Bosnalı bir çocuğun, annesine söylediği; "Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?" sorusu, bütün dünyanın aylarca, yıllarca göz yummak suretiyle destek çıktığı bu soykırımın sayısız yürek yarasından biri olarak hep zihnimizde kalacak.
Bosna istiklal mücadelesinin bayrak ismi, lideri Aliya İzetbegoviç, Boşnak Müslümanlarına yönelik soykırıma sessiz kalanları görünce, tarihin tekerrür etmesine göz yummaması için halkına şu sözü söylemişti: “Soykırımı unutmayın, unutulan soykırım tekrarlanır.”
İnsan hafızası unutma zaafıyla maluldür. Üzerinde birkaç on yıl geçince Srebrenitsa’nın unutulan soykırım maalesef bu kez Gazze’de ete kemiğe bürünmüş halde karşımıza çıktı.
Siz sanıyor musunuz ki, Batı ve Batı’nın zihin kodlarını paylaşanlar medenidir? Batı hiçbir zaman medeni ve insancıl olmamıştır. Bugünkü ‘ileri’ görüntüsü kan, gözyaşı ve acı üzerine, barbarlık üzerine kurulmuştur. Dün nasıl Srebrenitsa Soykırımı’na göz yumduysa Batı, bugün de Filistin Soykırımı’na hem göz umuyor hem yolunu açıyor.
En azından BM’nin 11 Temmuz tarihini Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü olarak kabul etmesi de bir şeydir. Bize, demek ki Batı’da da her şeye rağmen temiz vicdanlılar var diye düşündürtecek bir duruştur bu.
Darısı Filistin’e, darısı BM’nin alacağı ‘Filistin Soykırımı Anma Günü’ kararına diyoruz.