Cem Yılmaz'a bu mesajı attım

Abone Ol

PAZAR TESTİ

ORTA YAŞ KRİZİNDEKİ TÜRK ERKEĞİNİ TANIMA ŞİFRESİ: 10 K’YA BAK

Bundan 10 yıl önce tanıdığım birçok kadın “Kırk yaş krizine” girmişti.

Birçoğu bunu aştı.

Şimdi benzer bir krizi, tanıdığım 50 yaş erkeklerde gözlüyorum. 

Çevrem 50 yaşlarında erken orta yaş krizine girmiş böyle erkeklerle dolu.

Ve pop sosyolog gözüm, orta yaş erkeklerdeki 10 temel davranış değişikliğini belirledi.

MADDE 1: BANTTA YÜRÜYÜŞTEN DIŞARDA 10 K’YA DİKEY GEÇİŞ

(*) Aniden ağır spora başlarlar. Ağırlıklı kardiyo en uzun zamanlarını alır.

(*) Kırklı yaşlarında salonlarda bant üzerinde yürürken, birden açık havada koşmaya başlarlar.

Osman Hoca’nın “10 bin adım yürüyüşünü 10 kilometre koşma moduna çevirirler.

(*) Orta yaş krizindeki erkeklerin aralarında masonik bir işbirliği psikolojisi oluşur. Birbirlerini tanımlayıcı parolaları “10 K’dır.”

Yani 10 bin metre demezler, dijital dille “Bin” anlamına gelen “K” harfini kullanırlar.

SİTE İÇİNDE BOŞ SIRT ÇANTASIYLA KOŞAN BİRİNİ GÖRÜRSENİZ

(*) Koşarken,  yaşadıkları site içinde yürürken, bisiklet üzerinde, hatta bazıları işe giderken bile sırtlarında küçük bir sırt çantası taşırlar.

Bu sırt çantasının hiçbir fonksiyonu yoktur. Amacı içinde bir şey taşımak değil, sadece dinamik, cool ve genç bir hava vermektir.

STARBUCKS MARKALI SU TERMOSU VEYA ŞİŞESİ

(*) Ellerinde küçük bir su şişesi veya termosu vardır. Bu termos çoğunlukla Starbucks markalıdır. Bol su içerler, ama içmekten çok içermiş gibi yaparlar. Çünkü cool ve sportif görünme raconudur.

KORKLAR SLİM FİT’E GEÇERLER CESURLAR SPORDA TAYT GİYER

(*) Giyim tarzlarında ani değişiklik olur. Genellikle “Slim fite” geçerler. Daha cesurları bunu tayt giymeye kadar götürür.

(*) Tişört ve kazaklarda Ralph Lauren tercihtir.

10 yıl öncesinin “Dar V” yakasından, gövdeyi daha fit gösteren bisiklet yakaya geçilmiştir.

ENTELLEKTÜELLERİ HAMPTONS VE CAPE COD TARZINA GEÇER

(*) Biraz daha entellektüeller Hamptons veya 1950’lerin “Cape Cod” tarzı yazar ve sanatçı giysilerine geçerler.

Bu tarzın iki ayırıcı özelliği şudur:

Çok slim fit olmayan, paçası ayakkabıya milimetrik şekilde dökülen bej, kaki pantolon.

Üzerinde yine çok silim fit olmayan aynı renk Mısır kotonu gömlek. 

“10 K’CI” ORTA YAŞ ARKADAŞ GÖMLEK KOLUNA ÇOK DİKKAT

(*) Ama dikkat…. Gömleğin kollarını dirsek hizasına kadar kıvırarak cool olacağınızı sanıyorsanız bilin ki o günler geçti.

Boş sırt çantası ve Starbsucks su termosu ile kazandığınız “Cool bonuslar” bir anda boşa gider.

Gömlek kolunu kıvıran o tipler artık hödük muamelesi görüyor.

(*) Yeni tarz, gömleğin kolları elin başladığı yerin yarım santim üstünde olacak ve kol düğmeleri iliklenmeden bırakılacak.

EN BELİRGİN İŞARET:  INSTAGRAM PAYLAŞIMLARINDA NARSİZME GEÇİŞ

(*) Orta yaş krizinin belirtileri en çarpıcı biçimde İnstagram paylaşımlarında kendini ele veriyor.

Sanat, otomobil, motosiklet, futbol paylaşımlarından kendini teşhir fotoğraflarına Narsist ve keskin bir geçiş yaparlar. İddialı, fit, cool göründüklerini sandıkları kendi fotoğraflarının sayısı birden  anormal artar.

Nedeni basittir.

Bir orta yaş krizi erkeği, kendi kendinin aynası haline gelir ve dünyaya bakınca kendinden başka bir şey göremez. 

VE ORTA YAŞ KRİZİNİN BİLE DEĞİŞTİREMEDİĞİ GERÇEK

(*) Ama arkadaş grupları arasındaki WhatsApp paylaşımlarında eski karakter aynen devam eder.

Yani “Once a hödük, always hödük” kuralı WhatsApp gruplarında asla değişmez, değiştirilemez.

(*) Unutmayın, bir orta yaş krizi erkeğinin hayatında vazgeçemeyeceği şey, sabah WhatsApp’tan aldığı  ve forward ettiği  Kardashian popolu bir kadın fotoğrafıdır. 


İKİNCİ YAZI

BU ADAM BU FOTOĞRAFI ÇEKERKEN ELİNDE BİR İPHONE OLSAYDI CİNAYETİ O AN GÖRÜRDÜ

Hayatım boyunca beni en çok etkileyen filmlerden biri Antonioni’nin “Blow Up’ıydı”

Türkiye’de “Cinayeti Gördüm” adıyla gösterilmişti.

Filmin kahramanı, 1960’lı yıllarda Beatles döneminin fotoğrafçı versiyonu sayılan David Bailey’i hatırlatan bir karakterdi.

David Hemmings’in oynadığı bu karakterin adı Thomas’dı…

ÇEKTİĞİ FOTOĞRAFI STÜDYODA BÜYÜTÜNCE NE GÖRDÜ

Bir gün parkta gezerken, çektiği bir çalılık fotoğrafını, stüdyosuna gelip

büyüttüğü zaman, orada görmediği yerde yatan bir kadın cesedinin de kareye girdiğini fark ediyordu.

Fotoğrafı biraz daha büyütünce, çalıların içinden uzanmış bir el ve silah ortayla çıkıyordu.

Bunun üzerine derhal parka koşup fotoğrafı çektiği yere dönüyordu. Ama ortada ne ceset vardır, ne de çalıların içindeki el.

MAKİNANIN GÖRDÜĞÜNÜ GÖZ GÖRMEYİNCE NE OLUYOR

Makinanın gördüğü cinayeti o görmemiş ve ceset yok olmuş, fail meçhul kalmıştır.

Zaman zaman o filmi tekrar seyrederim.

Her defasında da şunu düşünürüm.

Eğer o gün Thomas’ın elinde bir iPhone akıllı telefon olsaydı, o cinayeti anında görecek ve fail meçhul kalmayacaktı.

ÜÇ YIL SONRA AYA İLK GİDEN İNSANIN ÇEKTİĞİ GÖRÜTÜLERDE NE GÖRDÜK

Bu filmin gösterime girmesinden 3 yıl sonra 1969’da insanoğlu ilk defa aya ayak bastı.

O gün 22 yaşındaydım ve gelen ilk görüntüleri hatırlıyorum.

Çok flu ve kalitesiz görüntülerdi.

Geçen yıldan itibaren Mars’a giden araçlardan ve James Webb Uzay Teleskopundan gelen görüntüleri izliyoruz.

Pırıl pırıl görüntüler.

Bize çok farklı bir hikaye anlatıyor bunlar.

Hiç düşünebiliyor musunuz, elinizdeki iPhone veya bir başka dijital kameranın gücü, pixel gücü uzayı çeken o kameralara çok yakın…

Buradan Türkiye’ye geçiyorum…

IPHONE’LA ÇEKİLMİŞ BU 5 FİLMİ SEYREDİNCE KENDİME ACIDIM

Bu yıl Hip Hop müziğin 50’nci yılı kutlanıyor…

AppleTürkiye de buna çok güzel bir proje ile katıldı.

“Anlatacak bir Hikayem Var” başlıklı bir proje ile Türkiye’nin 5 yeni Hip Hop şarkıcısına iPhone 14’ün kamerası ile film çektirmiş.

Yani klip yaptırmış.

Bu nasıl bir şanstır…

Çok değil bundan 15 yıl öncesinde yeni sanatçılar için bir klip çekmek yıkımdı.

Altından kalkamazlardı.

BU 5 HİP HOPÇU O MÜZİKTEN VE KAMERADAN NELER GÖRDÜ

Bu Hip Hopçular Kars, Nihat Dalgıç, Nilhan, Palm J ve Xentix…

Neler söylediklerini baktım.

KARS: “Hip hop ile müziğin bana ait olduğunu hissediyorum ve içimdeki isyankar çocuğu ortaya çıkarmasına seviniyorum.”

NİHAT DALGIÇ: “RAP öteki müzik türlerine göre hayata ve sokağa daha açık. O nedenle bir sanatçının kendini anlatabilmesi  için en uygun müzik..”

NİLHAN: “Hip hop bana göre samimiyet, içtenlik ve filtresizlik demek. Bana özgürlük, asilik ve dinamizmi ifade ediyor.”

PALM J: “Hip Hop’u kendimi iyi ya da kötü hissettiğimde üzerimdeki enerjiyi alabildiğim bir alanım gibi düşünüyorum.”

XENTİX: “Hip hop ile hikayemi anlatmak beni olabildiğinden daha fazla özgürleştiriyor. Çünkü ben benim gibi hip hop müzisyenleri büyük çoğunlukla sıfırdan kendi imkanları ile büyük işleri başarıyorlar.”

Buradan 50 yıl önceye dönüyorum…

ADI ‘LITTLE RED ROOSTER’ OLAN BİR İZMİR FİLMİ ÇEKKMEK İSTİYORDUM

1970 yılında öğrenci olarak Paris’e gittiğimde seyrettiğim ilk üç filmden biri “Easy Rider’dı..”

Öyle etkilenmiştim ki,  “Ben de öyle ucuz bir Beat Generation filmi” yapmak istemiştim.

Anlatacak harika bir 1960’ların İzmir’i hikayem vardı.

Adını, Rolling Stones’un şarkısından esinlenerek “Little Red Rooster” koyacaktım.

BEŞ ARKADAŞ ORTAK BİR ARRIFLEX’E GİRDİK

Bu filmi çekmek için 16 milimetrelik bir Arriflex kameram olsun istiyordum.

Hatta bunun için Paris Sinematek’inde tanıştığım benim gibi 4 arkadaşımla daha ortak bir kamera alabilmek için para biriktirdik.

Ama almamız mümkün değildi.

Şimdi bu Hip Hopçu çocukları izlerken elimdeki bir iPhone 14 ile neler yapabileceğimi görüyorum.

O zamanlar anlatacak çok hikayem vardı.

Daha korkusuzca şeyler yapabilirdim.

O yüzden Apple’ın ve Steve Jobs’un yarattığı bu yeni teknolojinin ne anlama geldiğini bugün çok daha iyi anlıyorum.

Ama ne yazık ki koskoca bir gençliği kaybetmişim.


BU ÜÇÜNCÜ YAZI

HAFTANIN MÜZİĞİ

DY GAGA’NIN INSTAGRAM PAYLAŞIMINDAKİ MICK JAGGER

Benim için bu haftanın en harika yeni plağı Rolling Stones’un “Sweet Sound Of Heaven” adlı şarkısıydı.

Kasım ayında çıkacak yeni albümlerinden streaming platformlarına konan ikinci şarkı bu.

Birincisi “Angry’di” ve harikaydı.

Ama bu ikincisi bir master peace…Başeser…

İngiltere’nin gazeteleri, sosyal medyası, New York Times, bunu 1978’den beri yaptıkları en iyi albüm olarak görüyor.

Bu şarkı da tam bir “Blues Rock” şaheseri.

Ve arkasında iki dev müzisyen daha var.

Lady Gaga ve  Steve Wonder.

Şarkının özellikle ikinci bölümünde Lady Gaga’nın yıllardır anlatmaya çalıştığım caz ve blues dehası bütün çarpıcılığı ile ortaya çıkıyor.

Lady Gaga Instagram sayfasında bu şarkının hikayesi ile ilgili çok duygusal bir    paylaşım yaptı.

Meraklılarına duyururum.

DÖRDÜNCÜ YAZI

HAFTANIN İKİ FİLMİ 1 DO NOT DISTURB’U SEYRETTİKTEN SONRA CEM YILMAZ’A ATTIĞIM MESAJ

Artık biliyorsunuz.

Ben duygularını ancak abartarak anlattığı zaman tatmin olan bir insanım.

Cuma akşamı Cem Yılmaz’ın “Do Not Disturb” filmini seyrettikten sonra ona şu mesajı attım ve herkesle de paylaşmak istiyorum:

 “Sen nasıl duygusal bir insansın. Küçük sıradan insanın ezikliğini de muzipliğini de nasıl harika anlatıyorsun.

Bugünün insanının, hepimizin hayatında teknolojinin ve “App’lerin” ne kadar derimize işlediğini nasıl böyle harika bir psikolog ve sosyolog gözüyle anlatabiliyorsun hayret ediyorum.

Sokağın en avam haliyle, Cihangir’in en entelektüel halini; Sultanbeyli ile Nişantaşı’nı aynı mahalleye, aynı apartman dairesine sokup nasıl iki saniyede rol değiştirebileceğini  böylesine güzel biçimde anlatma kabiliyeti…

Öğrenilemez, Allah vergisidir diye düşünüyorum.

Sevgili kardeşim, sen hepimizin en acıklı haliyle en komik halini bir alaşıma çevirip bundan “Normal bir insan” yani hepimizi çıkarma sanatını biliyorsun.

Yirmi yıl boyunca Hürriyet’in başında işte bunu yapmaya çalıştım.

En popülerle en marjinali aynı agorada toplayabilmeyi hayal ettim.…

Sen öğretmekte geç kaldın,  ben öğrenmekte…

BEŞİNCİ YAZI

HAFTANIN FİLMİ 2

EN BAŞARILI KUMARBAZ; GÖZLERİ KAPALIYKEN KİTAP OKUMAYI BİLENDİR

Netflix güzel bir sürpriz yaptı.

Hikaye anlatım tarzı beni en çok etkileyen sinemacılardan biri olan Wes Andersen’in kısa metraj bir filmini yayına soktu.

Adı “The Wonderful Story Of Henry Sugar…”

“Henry Sugar’ın Harika Hikayesi…”

Bir kitaptan okuduğu, “Gözleri kapalıyken kitap okuyabilen” bir Hintlinin hikayesinden esinlenen İngiliz kumarbazı anlatıyor.

Bana bir zamanlar Amerikan çocuk hikayesi kitaplarını hatırlattı.

Hani açılınca içinden katlanmış saraylar, ormanlar çıkan kitaplar.

Yine basit, naif bir anlatım.

Ve süper oyuncuların, en naif süper oyunları…

Haftanın en güzel sürpriziydi benim için.