SAMİMİ ANALİZ
Suçlamalar arasında; çıkar amaçlı suç örgütü kurduğu, Kent Uzlaşısı'nın terör örgütleriyle birlikte gerçekleştirdiği, haksız kazanç sağladığı, rüşvet aldığı, zorla para aldığı, İBB'nin iştiraklerine terör örgütü sempatizanlarını işe aldığı, PKK/KCK üyelerine yardım ettiği, ihaleye fesat karıştırdığı gibi birçok ayrı madde bulunuyor.
Recep Tayyip Erdoğan'ın, 1997'den itibaren başlayıp, 1999'da hapse girmesine dek süren siyasi/adli olaylar zincirini andıran bir süreçle karşı karşıyayız.
Ancak İmamoğlu'na yönelik siyasi/adli abluka, Erdoğan'a olandan çok daha kapsamlı, girift ve iyi hazırlanmış görünüyor.
Ayrıntılara bakılırsa, İmamoğlu ve çevresi hakkındaki iddialar, onun cumhurbaşkanlığı için girişimde bulunduğu tarihten önceki dönemleri de kapsıyor.
Bu da, İmamoğlu'nun uzun süredir adli ve güvenlik açısından izlendiğinin kanıtı.
"ERDOĞAN'I İKİ KEZ YENEN ADAM!"
Gözaltı dahil son gelişmeleri İmamoğlu açısından ele alacak olursak...
Çeyrek asırdan fazla süredir CHP/sol seçim kazanmaya hasret kaldı ancak, İstanbul'daki yerel seçimi kazanınca, bu başarıya abartılı bir anlam yüklenip, zaferin mimarı olarak da İmamoğlu gösterilerek onun PR'ına temel dayanak yapıldı. Sol seçmen başta olmak üzere "yüzer gezer" oy sahibi hatırı sayılır bir kitleye İmamoğlu, "Hiç yenilmeyen Tayyip Erdoğan'ı iki kez yenen adam" mottosuyla sunulup tabana tutunması sağlandı.
İMAMOĞLU TABANDA KARŞILIK BULDU
İstanbul'u ikinci kez kazandığı son yerel seçimde daha da belirginleşmiş olduğunu vurgulayarak, İmamoğlu'nun toplum tabanında ciddi bir karşılığının bulunduğunu ve ona destek veren kitlenin giderek büyüdüğünü öncelikle not edelim.
İmamoğlu'nun en büyük güvencesi, iddialı duruşunun arkasındaki temel etken de bu zaten.
İMAMOĞLU VE MAĞDURU OYNAMAK
Türk halkının "mağdurun yanında" olmak gibi genetik bir özelliği var.
Halkımızın bu özelliğini iyi bilen İmamoğlu cephesi, bu saatten sonra muhtemelen halkın bu yönüne "atışlar" gerçekleştirecektir.
Böylece, halk tabanında yer bulmuş bir "İmamoğlu kitlesi"nin genişletilmesi, genişledikçe de daha güçlü bir baskı unsuru haline dönüşmesi hedeflenecektir.
Gerçi oldukça zor görünüyor ancak İmamoğlu bu "badireyi" atlatmayı başarabilirse, ilk seçimde cumhurbaşkanı seçilmesi, bu günden bakışla, neredeyse kesindir.
Bir kez daha söyleyelim: Tarihte olanlarla sabittir ki halkımız, her alanda olduğu gibi siyasette de mağduru ya da mağdurun yanında görüneni baş tacı etmek, yanında olmak gibi, karmaşık tahliller gerektiren bir özelliğe sahip.
İMAMOĞLU CEZA ALIR MI?
Ancak İmamoğlu'nun işi bu kez oldukça zor görünüyor!
Savcılık soruşturmasındaki "terör" vurgusu doğrultusunda bir tutuklama gerçekleşirse, böyle bir süreç hüküm giymeye kadar gidebileceği gibi, öte yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım atanması sonucunu da getirebilir.
Böyle bir durumda, hüküm giymiş bir İmamoğlu için cumhurbaşkanlığı koltuğu, kayıp hayalden öteye bir anlam taşımaz artık.
Küçük bir parantez açarak, İmamoğlu'nun devre dışı kaldığı bir CHP'de, üçüncü aktörlerin ateşli ve netameli bir cumhurbaşkanı adaylığı çekişmesine girişeceğini belirtelim.
Gerçi CHP yönetimi, parti üyelerine yaptığı çağrıyla, 23 Mart'ta ön seçimi gerçekleştirip İmamoğlu'nu cumhurbaşkanı adayı yapmaya hazırlanıyor ancak, İmamoğlu'nun hapis cezası alması tüm bu çabayı anlamsız duruma getirecektir.
HUKUKİ SÜREÇ Mİ, İKTİDARIN KUMPASI MI?
Konumuzun İmamoğlu dışındaki diğer cephesine bakalım şimdi de...
İmamoğlu'nun tüm bu başına gelenler, hakkındaki iddialar gerçekte nasıl bir niyetin ya da düşüncenin ürünüdür?
Bu süreç bir hukuki süreç midir?
Bu çerçevede, savcılık açıklamasında belirtilen iddiaları, yalnızca hukuk sınırları içinde anlayıp; "Adli makamlar böyle söylediğine göre, İmamoğlu hakkındaki iddialar doğru" mu demeliyiz?
Yoksa CHP ve İmamoğlu cephesinin öteden beri iddia ettiği gibi, tüm bu olanlar, İBB Başkanı'nın cumhurbaşkanı olmasını engellemek için hukuk maskeli bir kumpaslar bütünü mü?
Eğer kumpas seçeneğinde karar kılınırsa, şu soruyu sormak ve yanıtını aramak gereklidir:
Bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde İmamoğlu'nu kendine potansiyel ve güçlü bir rakip olarak gören, sandıkta ona yenileceğinden endişe eden biri, örneğin Recep Tayyip Erdoğan, tüm bu olanların arkasında mıdır?
Bu soruya CHP çevresi; "Evet" yanıtını veriyor.
Ancak önemli bir ayrıntıyı gözardı etmemek gerek:
Eğer CHP'lilerin iddia ettiği gibi, İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının arkasında hukuki gerekçelerden ziyade Erdoğan varsa, mevcut Cumhurbaşkanı'nın; "İmamoğlu beni seçim meydanında kesin yener, o yüzden iş sandığa kalmadan onu birtakım hukuki gerekçeler üreterek devre dışı bırakmalıyım" düşüncesinden hareket ettiğini varsaymak gerekiyor.
Fakat gel gör ki, ortada, bu iddiayı güçlü kılacak bir gerçeklik yok.
Tam tersine, bu iddiayı çürütecek olaylar var.
Ancak, anketlerde İmamoğlu, Erdoğan'ın önünde gözükmüyor.
Hatta tersine, bazılarında geride kalsa da, birçok ankette Erdoğan, İmamoğlu'nun önünde çıkıyor.
Yani ortada, siyasi kumpas kurmayı gerektirecek büyük bir halk desteği farkı yok; tam tersi bir görüntü var.
Üstelik bu anketler, İmamoğlu'nun kendini "geleceğin cumhurbaşkanı" olarak sunup, partisini de bu yola sokmasına, Anadolu'yu şehir şehir gezerek bir hava yaratmaya çalışması sürecine denk gelen anketler.
Yani, Erdoğan'ın daha; "Ben cumhurbaşkanı adayıyım" bile demediği, seçmen nezdinde Erdoğan açısından bir belirsizliğin hüküm sürdüğü döneme denk gelen anketler...
BU İŞLER, ANKETLERİN BİRİNCİSİ MANSUR BAŞINA NİYE GELMİYOR?
Mevcut anketlerin son birkaç yıldır hiç değişmeyen açık ara birincisi Ekrem İmamoğlu değil, Mansur Yavaş.
Şöyle sormak gerekmiyor mu?
"Erdoğan'ın bir sonraki seçimde kendisini yenmesinden endişe ettiği ismi hukuk dışı yollarla devre dışı bırakmak gibi bir niyeti varsa, neden tüm anketlerde birinci çıkan Mansur Yavaş hakkında terörden, rüşvete kadar bir dolu iddiayla savcılık soruşturmaları açılıp gözaltına alınmıyor da, tüm bunlar İmamoğlu'nun başına geliyor?"
Kahve muhabbetlerinde oluşan ön yargıları zihninde taşımaya çok eğilimli olan halkımızın bireyleri bu soruyu kesinlikle kendine sormalı ve yanıtını aramalı.
İmamoğlu'nun gözaltına alınması noktasına ulaşan sürecin ardında, savcılık iddiasındaki rüşvet, suç örgütü kurup yönetme, zorla para alma, terör örgütleriyle iş birliği bulunabileceği olasılığını; gözaltının gerçekten bu nedenlere dayanıyor olabileceğini, objektif düşünce adına de hesaba katmak gerekiyor.
MANSUR YAVAŞ NASIL CUMHURBAŞKANI OLUR?
Tüm bu hengamenin, soruşturmaların ve gözaltıların arka fonunda değişmeyen bir konu var ki, o da ülkenin bir sonraki cumhurbaşkanının kim olacağıdır.
Bu çerçevede, cumhurbaşkanlığı hesaplarında bundan sonra ne olur?
En sonunda söyleyeceğimizi baştan açıklayalım:
Bu iş Mansur Yavaş'a yarar.
Hatta diyebiliriz ki, Mansur Yavaş'ın cumhurbaşkanı olması için önünde engel diye nitelenebilecek bazı pürüzler, bu sürecin sonunda temizlenecektir.
Bunu niye söylüyoruz?
Başta da belirttik, halkımız edilgenin, saldırı altındakinin, mağdur görünümündekinin yanında olmak gibi genetik bir özelliğe sahip.
Süreç sonunda tüm hukuki kesin kanıtlarla sabit olarak İmamoğlu, iddia edilen tüm bu suçları işlemiş biri olarak hapse atılsa, bu durum, aday olabileceği olası bir cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisine oy kazandırmaz; tam tersine oy kaybettirir.
Çünkü, kemikleşmiş AK Parti tabanını ve ittifak ortağı MHP'ye oy verenlerin büyük kısmını saymazsak, kim ne derse desin, bu toplumun önemli bir kesiminde, İmamoğlu'nun başına gelenler (belki hapse girmesi), Erdoğan'dan bilinecektir.
Bu da, "mağdurun yanında durma genlerine sahip" halk nezdinde Erdoğan'a olan desteği yükseltmeyecek, azaltacaktır.
Dolayısıyla, Mansur Yavaş olmasa bile, herhangi başka adayın/adayların karşısına çıktığı olası bir cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan çok zorlanacak, hatta kaybedecektir.
Eğer şu saatten sonra Mansur Yavaş ciddi bir "hata" yapmazsa, İmamoğlu'nun katılamadığı bir seçimde, geleceğin cumhurbaşkanı olmaya en yakın isimdir.
İMAMOĞLU NASIL CUMHURBAŞKANI OLUR?
Çok küçük bir olasılık gibi görünüyor, ancak İmamoğlu tüm bu suçlamalardan arınıp aklanır ve önümüzdeki seçimde aday olmayı başarırsa; Erdoğan ve Yavaş'ın da katıldığı bir yarışta Yavaş'ı oldukça zorlayan bir oya ulaşabilecektir.
Çünkü, şu sıralarda yapılan anketlere göre İmamoğlu, Yavaş'ın epeyce gerisinde görünse bile, aklanarak çıkacağı olası bir seçimde, "hem mağdur hem de tüm suçlardan aklanan kişi" sıfatını taşıyacak ve bunun oy getirisi çok yüksek olacaktır.
Böyle bir durumda, gidilecek "üç adaylı" seçimde İmamoğlu'nun Yavaş'ı bile geçmesi kimseyi şaşırtmamalı.
ERDOĞAN NASIL CUMHURBAŞKANI OLUR?
Diğer yandan, seçime (tek olasılık durumundaki erken seçimden bahsediyoruz) daha 3 yıl gibi uzun bir süre bulunduğu gerçeğinden hareketle, Erdoğan, eğer esnafı yeniden ticari ahlak sınırlarına sokup terbiye eder, enflasyonu düşürür, mutfaktaki yangını söndürmeyi başarırsa, bunun getirisi olan oyları alarak, görece ortak tabandan oy alması muhtemel İmamoğlu ve Yavaş'ın arasından sıyrılıp yeni bir seçim kazanabilir.