Siz Türkiye’de demokrasi naraları atanlara bakmayın.
Çoğunun derdi zevahiri kurtarmak, kendi çıkarlarını temin etmektir.
Esasında en çok kim demokrasi narası atıyorsa biliniz ki onun heybesinde muhakkak bir gizli ajandası vardır.
Halkın iradesinin sandığa yansıması, yansımaması umurlarında değildir.
Halk onların beğenmediği birilerini iktidara getirirse onu demokrasi dışı yöntemlerle alaşağı etmek de bunların demokrasi anlayışına dâhildir!
Nasıl oluyor diye sormayın oluyor işte!
28 Şubat’ta nasıl olduysa öyle oluyor.
Uzun uzun anlatmaya gerek var mı?
Mesela dönemin hükümetini kim iktidardan uzaklaştırdı?
Sadece asker mi?
Tabii ki hayır!
İş dünyasının baronları, gazete patronları, sivil ve askeri bürokratlar…
Elele verdiler…
Halkın sandıkta seçtiği iktidarı deviriverdiler…
Erdoğan’ı da devireceklerdi ama güçleri buna yetmedi…
Şimdi ellerine fırsat geçsin, Menderes’e, Erbakan’a yaptıklarının çok daha fecisini yaparlar…
Allah korusun. İktidarda kim olursa olsun, vatana ihanet söz konusu değilse hiçbir seçilmiş sivil iradenin bu duruma düşürülmesi kabul edilemez.
Halkın iktidara getirdiklerini yine halk gönderir… Tabi yine sandıkta…
Ancak Türkiye’de kendisini sivil siyasetin üzerinde konumlandıran gölge iktidarlar var.
GÖRÜNEN, GÖRÜNMEYEN VESAYET MERKEZLERİ!
Görünen ve görünmeyen vesayet merkezleri var…
Bunlardan birisi geçmişte darbeci askerlerdi, nispeten sesleri kısıldı.
Diğeri kuyruğu dışarıda olan cemaat yapılarıydı, 15 Temmuz’da derslerini aldılar…
Medya çevreleri zaten ciddi birer vesayet merkezi idi, Erdoğan onları da bertaraf etmeyi bildi…
Anayasa Mahkemesi halen bir vesayet merkezi gibi gözüküyor ancak yeni dönemde sanki o da olması gereken yerde gibi…
Geriye sermaye çevreleri ve onların sivil uzantıları kalıyor…
Bu çevreler küresel sermayenin distribütörlüğünü hatta emanetçiliğini yapan zümreler..
Aslında sermaye de güç de kendilerine ait değil, hepsi birer emanetçi.
Küresel sistemi işletenler yerli işbirlikçileriyle Türkiye’nin batı çıpasından sapmaması için elinden geleni yapıyor.
İşadamı dernekleri filan tam da bu işler için kurulmuş…
İktidarlara baskı yapmak, seçilmişlere parmak sallamak, siyasete, kültür hayatına müdahale etmek, ayar vermeye kalkmak… Hatta Milli eğitime bile…
Ha bir de unutmadan, üretim ve ticaret dışı yöntemlerle yüksek karlar elde edemedikleri zaman mızıkçılık yaparak ortalığı velveleye vermek…
Eski dönemlerde IMF’den gelen paralar, düşük faizli krediler, ballı fonlar sayesinde iş dünyası köşeyi döndü.
Devlete yüksek faizle para satan ekabir takımı öyle otomobil, sigara, içki, çamaşır makinası, giyim kuşam satarak zenginleşmediler.
ESAS İŞLERİ TEFECİLİKTİ!
Evet bu sahadan da para kazandılar ama esas işleri kumar ve tefecilikti!
Ne demek istediğimizi araştırmaya cesareti olanlar futbol kulüplerinin yirmi otuz yıllık geçmişini iyi araştırsınlar!
Kerli ferli zenginlerin sanata, arkeolojiye neden bu kadar meraklı olduklarını bir araştırsınlar…
Bakalım altından neler ve kimler çıkıyor.
Bu zamana kadar sistem bir şekilde bu zümreleri korumuş, bundan sonra korunurlar mı korunmazlar mı bilemem.
Ancak korunmaya devam edilirlerse kimse halinden şikâyetçi olmasın.
Hükümetlerin üzerine düşen en cesur iş sivil siyasetin üzerinde vesayet kurmaya alışmış tüm merkezlerin elini ayağını kesmek olmalı.
Rahmetli Özal oğluna demiş ki: Boğazdaki asilzadelere dokunulmadan bu ülke felaha ermez, eremez!
Kastı kimlerdi acaba…
İşte o işadamı dernekleri etrafında kümelenen çıkar çevreleri idi…
Ve Özal bir suikastla sessiz sedasız ortadan kaldırıldı…
Hiçbir sermaye grubu arkasında bir kuvvet olmadan asla bu kadar cesur davranamaz.
Dünyada da böyledir. Arkalarında ya paramiliter gruplar ya silahlı kuvvetler ya da mafya vardır. Yahut istihbarat örgütleri…
HİÇBİR ŞEY TESADÜF DEĞİL!
Modern dünyada hiçbir şey tesadüf değil.
Hele hele de iş dünyasında…
Siyaset ve bürokrasideki vaziyet bundan müstesna değil şüphesiz.
Ancak özellikle şirket tabelası altında görünmeyen bazı yapıların olduğunu az çok bu konuları bilenler bilir…
Mesela Türkiye’de bizzat CIA’nın kontrolünde faaliyet gösteren kaç şirket var biliyor musunuz?
Bir büyüğümden öğrendiğim kadarıyla 1500 civarında şirket direkt olarak CİA kontrolü altında…
Hadi canım diyeceksiniz değil mi?
The Cemaat kimin kontrolünde idi?
Sözüm ona Türkiye’de binlerce müridi olan bir cemaat Türkiye’de ve okul açtığı ülkelerde kimin kontrolü altında çalışıyordu?
Ha şimdi hak verdiniz değil mi?
Son söz olarak söyleyeceğimiz şudur.
Türkiye öyle ya da böyle kabuk değiştirecektir.
Mutlak manada halkın sözünün geçtiği bir düzen er geç kurulacaktır.
Sivil siyaset üzerinde vesayet kurmaya kalkan merkezlerin önünün alındığı dönemleri hep birlikte göreceğiz.
Artık kimsenin gözüne yaşına bakılmayacak.
Türk devleti yeni bir sezona girdi…
Dokunulmazlığını ilan etmiş yapıların her birinin üzerine üzerine gidilecek…
Siz bakmayın öyle birilerinin özgürlük, demokrasi, adalet naraları attıklarına
Bu nara atanlar mevcut statükoda edindikleri kuvvetlerini kaybetmeye başladıkları için vızıldıyorlar….
Eğer samimi olsalardı, 28 Şubat’ta, 15 Temmuz’da milletin yanında olurlardı!
Türkiye’ye parmak sallayanlara seslerini yükseltir, gereken dersi verirlerdi.
TSK’ya kimyasal silah iftirası atılırken hoop ne oluyor derlerdi!
HENDEKLER KAZILDIĞINDA GIKLARINI ÇIKARMADILAR!
Hendekler kazıldığında gıklarını çıkarmadılar…
PKK HDP çatır çatır terörü öven ve yücelten söylemlerle ortaya çıktığında gıklarını çıkarmadılar.
Şimdi birileri gözaltına alınınca kıyameti koparıyorlar.
Gündemi şöyle takip edin…
Kim kimin için sesini yükseltiyorsa, kim kime destek veriyorsa onunla işbirliği içindedir, çıkar ilişkisi içindedir…
Ancak bir takım işler yapılırken de daha sofistike yöntemlerin kullanılması yine de yerinde olur…
Biliyorum ellerine fırsat geçse bu memleketin çocuklarını bir kaşık suda boğarlar…
Menderese, Erbakan’a, Özal’a yaptıklarının bin katını yaparlar.
Ancak yine de bize adalete, dengeli davranmaya riayet etmek düşer.
Öç alma ya da intikam duygusu içerisinde ya da linç ederek değil de hukuk çerçevesinde işlerin yürütülmesi elzemdir.
Uluslararası kamuoyunda kötü bir izlenim vermemek adına önemli…
Demokrat Parti’nin son birkaç yılı hiç de iyi anılmaz…
Bunda kendisine kurulan komplolar kadar, bizzat Demokrat Parti’nin de suçu var elbet…
Dikkatli, rikkatli ve adil olmakta yarar var…
Anlamayacaklar biliyoruz ama her şeye rağmen hassasiyetleri muhafaza etmekte yarar var.