ERCAN KÜÇÜK - HABER MERKEZİ
Suriye’de başlayan yeni dönemde de Çin’in etkisinin ne olacağı konuşuluyor. Bazı uzmanlar Çin’in Suriye’de diğer ülkelere nazaran daha sessiz kalmasını eleştirirken bazı uzmanlar ise bunu akıllıca buluyor. Bir yandan da ABD Başkanlık seçimlerinde Trump’ın yeniden başkan seçilmesi iki ülke arasındaki ilişkilerin dünya gündeminde sıkça yer alacağının işaretini veriyor. Çin’in Suriye’deki yaklaşımını ve yeni dönem ABD-Çin ilişkilerinde yaşanabilecek olası senaryoları CGTN Türk’ten Gökhun Göçmen ile konuştuk.
Yıllardır Çin üzerine çalışmalar da yapan Göçmen, Çin’in BM’de Esad yönetimine ilişkin yaptırımlara 16 kez karşı çıktığını hatırlattı. Çin’in zaman zaman Suriye’de muhalif gruplarla da görüşmeler yaptığını vurgulayan Göçmen şunları söyledi:
ESAD KARŞITI YAPTIRIMLARA 16 KEZ KARŞI ÇIKTI
“Suriye’deki krize Çin’in başından bu yana diğer aktörlere nazaran daha az müdahil olduğunu görsek de arka planda Suriye krizine ilişkin bir politika yürüttü. Krizin başında Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği çağrılarını yinelerken, Rusya ile birlikte Birleşmiş Milletler’de Esad yönetimini hedef alan yaptırımlara 16 kez karşı çıktı. Buna karşın Çin’in bu dönemde Suriyeli muhaliflerle de temas kurduğunu biliyoruz. Bu temaslar Suriye Devrimci ve Muhalif Güçler Komisyonu (SMDK) ile 2013-2016 yılları arasında hız kazandı. Öyle ki 2016 yılında SMDK Başkanı Halid Hoca Çin Halk Diplomasisi Derneği’nin daveti üzerine Çin’e gitti. Buna karşın Çin’in Suriye muhalefeti ile temaslarının Esad ile kurduğu iletişimin çok gerisinde olduğunu eklemek gerekli.
Daha çok Suriye muhalefetini “tanımak” amacını taşıyan bu görüşmeler sahada ibrenin Esad’ı göstermesi ve meşru muhalefetin yerine HTŞ gibi grupların öne çıkması ile sona erdi. Çin sahada üstünlüğü ele geçiren Şam yönetiminin diplomatik olarak Arap dünyasına entegre olmasını desteklerken, Esad 2022’de Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ne katılmak istediklerini duyurdu. Bu yakınlaşmanın sonucu olarak Esad, 2023’te Çin’i ziyaret etti ve Çin-Suriye Stratejik Ortaklık Anlaşması imzalandı.”
Göçmen, HTŞ lideri Colani’nin yaşadığı değişime de vurgu yaparak, Suriye’de bulunan Uygur cihatçılar için de Çin’in memnun kalacağı adımlar atabileceğini belirtti:
"Suriye’de Esad yönetimin devrilmesinin ardından Çin’in bu yeni bir angajmana ihtiyaç duyacağı ortada. Çin, Rusya ve İran gibi sürece askeri olarak müdahil olmadığı için yeni Suriye yönetimi ile teması daha kolay olabilir. Buna karşın bu süreci “Uygur” faktörünün zorlaştıracağını not etmeliyiz. Zira Suriye sahasında varlık gösteren Türkistan İslam Partisi nihai hedeflerinin Çin olduğunu gizlemiyor. HTŞ lideri Colani, Şam’da Esad yönetiminin son bulmasının ardından Türkistan İslam Partisi yöneticileri ile yaptığı konuşmada bu grubun ideallerine destek verdiğini yinelemişti. Colani’nin değişimine baktığımız zaman bu tavrını değiştireceğini ve Çin’e garanti vereceğini düşünüyorum. Suriye’de yabancı savaşçılara vatandaşlık vereceğini duyurması aslında Çin için bir güvenlik garantisinin başlangıcı olabilir.”
RUSYA VE İRAN’IN SURİYE YENİLGİSİ
Suriye'de kaybedenler arasında Rusya ve İran da başı çekiyor gibi görülüyor. Bu iki ülke aynı zamanda Çin'in yakın ilişkilerinin olduğu ülkeler. Göçmen, bu ülkelerin güç kaybetmesinin Küresel Güney’i de gerileteceğini belirtti:
“Suriye’de Rusya ve İran’ın güç kaybına paralel olarak ABD ve İsrail’in çıkarlarına hizmet eden bir tablonun ortaya çıkması elbette Pekin için arzu edilir değil. Çok kutuplu dünya düzenini destekleyen, Çin ile ikili stratejik ortaklık anlaşmaları imzalayan, Çin’in oyun kurucu olduğu BIRCS ve ŞİÖ içerisinde yer alan ülkelerin azalan etkisi aynı zamanda Küresel Güney’in gerilemesi anlamına geliyor.
Suriye’de yaşanan olayların İran’ı bölgede yalnızlaştırmaya ve düşmanlaştırmaya dönük ABD-İsrail siyasetinin bir parçası olması Çin’in genel Orta Doğu politikası için de problem yaratacak. Zira Çin, ilan ettiği Küresel Güvenlik İnisiyatifi çerçevesinde İran ve Suudi Arabistan uzlaşısını sağlayarak bölgede bir normalleşme dalgasını hedeflerken, ABD-İsrail ekseni ise Körfez ülkelerini İran tehdidi üzerinden kendilerine bağımlı hale getirmek, Tahran ile ilişkili silahlı örgütleri bitirmek ve yeni bir güvenlik mimarisi inşa etmek istiyor.”
EN ÖNEMLİ AYAK TİCARET SAVAŞLARI
Dünyanın önümüzdeki günlerde ana gerilim konusu ABD-Çin kaynaklı olacak gibi görülüyor. Özellikle Trump’ın yeniden seçilmesiyle ABD-Çin mücadelesinin daha da şiddetlenmesi bekleniyor. Peki Çin buna hazır mı? Göçmen, bu soruya verdiği cevapta Çin içindeki ABD’li şirketlerin yatırımlarına da dikkat çekti. Göçmen şunları söyledi:
“Trump’ın 20 Ocak’ta Beyaz Saray’a çıkmasıyla birlikte Çin’e karşı izlenecek politikada en önemli ayağı ticaret savaşları oluşturacaktır. Trump kampanya sırasında Çin’e karşı gümrük tarifelerini yüzde 60’a çıkartacağını söylemişti ve daha göreve gelmeden yüzde 10’luk ilave bir gümrük kararı verdi. Çin’den gelen elektrikli araçlar başta olmak üzere teknoloji yoğun sektörlerde çok daha fazla ek vergilere tanıklık edebiliriz. Biden yönetimi Trump’tan devraldıkları ticaret savaşlarına devam ederken Çin ile tamamen köprüleri atmak istemediler, bunun yerine “risklerden arınma” kavramını ticaret ettiler. Trump yönetiminde yer alan birçok yöneticinin ise ticarette Çin ile “stratejik bir ayrılık” peşinde olduğunu söyleyebiliriz.
Trump’ın birinci dönemini deneyimleyen Çin yeni dönem için hazırlıklarını tamamlamışa benziyor. Tedarik zincirlerinin yer değiştirmesi, yükselen gümrük duvarları kapsamında Çin’in iç piyasalara yaslanan bir modele yönlenmiş durumda. Dışarıda ise ABD’ye yaptığı misillemelerin derinliğini genişleterek yanıt verecektir. Örneğin Çin yönetimi, ABD Hazine Bakanlığı’nın 2 Ocak’ta yürürlüğe girecek teknoloji yaptırımına karşı Çin de ABD’ye yönelik galyum, germanyum, antimuan ve süper sert malzemelerle ilgili 'çift kullanımlı ürünlerin' ihracatını yasaklayacağını duyurdu. Bu kez Çin farklı olarak bu maddelerin 3. ülkeler üzerinden ABD’ye gitmesini de engellemek istiyor.
Ticaret savaşlarında bir diğer konu ise Çin’in değil ABD’nin buna ne derece hazır olduğu ile ilgili. Zira Çin içinde Tesla, Apple gibi çok sayıda şirket yatırım yapmış durumda ve bu ülkedeki pazar paylarını kaybetmek istemiyor. Çin’e ticaret savaşlarının ABD’ye büyük kazançlar getirmediğinin farkında olan Trump ilk döneminde, seçimlere giderken bu yaptırımları bir anlaşma ile askıya almıştı. Dolayısıyla Çin ile ticaret savaşında zarar gören tek ülke olmayacak.
ABD Başkanı Donald Trump’ın selefi Biden’ın aksine çatışmaya yol açacak derecek askeri anlamda gerilimleri tırmandırmayacağını düşünüyorum. ABD’nin geleneksel olarak içinde bulunduğu ve Biden döneminde inşa edilen AUKUS gibi yeni platformlardan ayrılmamakla birlikte müttefiklerinden daha fazla talepkar olacağını öngörüyorum