Kadına şiddet ve cinsel taciz, istismalarla ilgili yapılan yasal çalışmalar ise sorunun tam olarak çözülmesini sağlayamıyor. Verilen tartışmalı yargı kararları ise hukukçular arasındaki tartışmaları derinleştiriyor.

Şırnak'ta 14 yaşındaki Ö.G. edebiyat öğretmeni E.B.'nin kendisini istismar ettiğini iddia etti.

Tanık olarak arkadaşını ve mesajlaşmaları gösteren E.B. konuyu yargıya da taşıdı. Adli görüşme raporlar çocuk beyanının samimi olduğunu iddia edildi. Şüpheli öğretmen E.B. ise öğrencisinin suçlamalarını reddediyordu.

İddianamede çocuğun cinsel istismar suçundan cezalandırılmasını istedi. Savcı mütalaasında sanığın eğitici olmasının getirdiği kolaylıktan faydalanıp cinsel istismar suçunu işlediğini yazdı.

Karar şok etti!

Cizre 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde geçen hafta görülen duruşmada çıkan karar ise şöyle:

"Sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmadığı anlaşıldığından beraatına karar verildi"

Karar oy çokluğuyla alındı.

"Avrupa göçmen krizi ve aşırı sağı ancak savaş ile aşabilir" "Avrupa göçmen krizi ve aşırı sağı ancak savaş ile aşabilir"

Konuyu Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Gönüllü Avukatlarından Arzu Sena Topuz ile konuştuk. Dosyanın geneli ve istismar iddiaları hakkında fikirlerini sorduğumuzda Topuz, istismarın sadece beyanla kalmadığını pedagog eşliğinde gerçekleştirilen bilimsel bir sürecin sonucu olduğunu söyledi.

"İstismar sadece beyan değil bilimsel bir bulgu"

İstismar dosyalarında ihbarla başlayan süreç adli görüşme odasında/çocuk izleme merkezinde uzmanlar eşliğinde çocuğun ifadesi alınmasıyla devam ediyor. Bu uygulama çocuğun örselenmeden beyanının alınması için izlenen bir yöntem. Hem de bu ifade sırasında uzmanın çocuğu gözlemleme, beyanının samimiyetine dair görüş bildirme fırsatı oluyor. Yani çocuğun istismara uğradığında dair beyan yalnızca beyan değil, uzmanlar tarafından bilimsel metodlarla değerlendirilmiş olan bir veri aynı zamanda.

Cizre dosyasında adli görüşme ardından pedagog küçüğün cevaplarının tutarlı, beyanlarının samimi olduğuna dair bilimsel görüş belirtti. Ardından çocuğun arkadaşı hem olay gününe dair hem de olaydan önce sanık öğretmen E.B.'nin, küçüğümüze attığı mesajlara dair tanıklık yaptı. Savcı tarafından mağdurun ve tanığın sanık öğretmene iftira atmasını gerektirecek bir husumeti olmadığı, beyanlarının tutarlı olduğu, sanığın eğitici olmasının getirdiği kolaylıktan da faydalanarak gerçekleştirdiği eylemi nedeniyle ağırlaştırılmış halden ceza alması gerektiğine dair değerlendirme yapıldı. Yapılması gereken hukuki nitelendirme tam da budur. Zirabunun yanı sıra delil aramak, cinsel istismar suçlarının tamamen cezasız kalmasına sebep olacaktır.

Bu durumlarda suçlunun herhangi bir ceza alması için nasıl bir kanıt aranıyor? Kanunda bunun bir tanımı var mı?

Kanunda istismar suçunun bir çerçevesi çizilmiyor. Ancak yüksek mahkeme çocuğun iftira atmak için bir nedeni olmadığı, beyanının samimi olduğu hallerde, çocuğun olayı biriyle paylaşmış olması gibi örneklerde istismar suçunun oluştuğuna kanaat ediyor. Nitekim yine yüksek mahkeme çocukların ve kadınların kendi mahremiyet alanları içinde olduğunu hissettikleri cinsel suçları anlatmasının psikolojik açıdan getirdiği zorluğu da kararlarında anıyor. Örneğin cinsel istismar suçu mağduru çocuklar genelde mahremiyet alanlarına yapılan saldırıyı fark ettiklerinde suçluluk da duyuyorlar. Bu nedenle yukarıda bahsettiğim delillerle de desteklenmiş mağdur beyanının uygulamada istismar suçu varlığınun çerçevesini oluşturduğunu söyleyebilirim.

"Karar çocuklarımızın okulda bile güvende olmadığını hissetirebilir"

Mahkeme, kararını duruşma sırasında açıkladı. Bundan sonra bize gelecek olan gerekçelendirilmiş kararı bekleyeceğiz. Hukuka aykırı bu karara karşı biz de gerekçeli itirazımızı yapacağız. Suçun bir okulda ve öğretmen tarafından gerçekleştirilmiş olması çok kritik bir detay. Çocuklarımızın okulda bile güvende olmadığına dair hissedilecek toplumsal güvensizlik çok ciddi bir sıkıntı.

"Emsal karar çıkartıp güven sağlamak varlık nedenimiz"

Bu nedenle emsal bir karar alınarak öğretmen olan sanığın cezalandırılması ve çocuklarımızın kendini gerçekleştirebilecekleri alanlarda güvende olacaklarını hissetmesi gerekiyor. Tam da bu güvenin tesis edilmesi bizim, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği'nin var oluş gayesi zaten. Biz bir yandan hukuki mücadelemizi vermeye devam edeceğiz, bir yandan ne kadar kalabalık olduğumuzu, ne kadar güçlü olduğumuzu, mutlaka kazanacağımız dile getirmeye devam edeceğiz. Hem sayıları TÜİK tarafından bile %14 olarak açıklanan istismar mağduru küçüklerimiz için,hem de cizredeki küçüğümüz için.