Gündem

12 Eylül’ün izleri hâlâ “acı”

Türkiye demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yer alan kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 44 yıl geçti. İdam, kötü muamele, insan hakları ihlalleriyle anılan 12 Eylül 1980 ihtilalinin mağdurları yaşadıkları işkence ve kötü muameleleri anlattı.

Abone Ol

Türk demokrasisi ve toplumu 12 Eylül 1980 ihtilalinin neden olduğu yıkımı halen tam onaramadı.  Bu tarihte başlayan süreç, Türk demokrasisine kara bir leke olarak geçti. Darbenin üzerinden 44 yıl geçmesine rağmen geride bıraktığı acılar ilk günkü tazeliğini koruyor.

Darbeciler antidemokratik uygulamalarına her gün yenisini ekliyordu. Acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararlarına da imza atıyorlardı. Takvimler 9 Ekim 1980'i gösterdiğinde sol görüşlü Necdet Adalı ile ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. 

Kenan Evren'in Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" ifadesi, darbecilerin insan hakları ihlali konusunda sınır tanımayacaklarının itirafı olurken büyük bir acı olarak halen hafızalarda yerini koruyor.

Kürşat Kemal Timuroğlu ve Mehmet Biçer de 12 Eylül 1980 ihtilalinin mağdurlarından. Mamak Askeri Cezaevi’nde kurulan C5 adlı işkence odalarında ve darbe sonrasında hapishanede yaşadıkları işkence ve kötü muameleleri anlattılar.

16 yaşında cezaevine girdi

Kürşat Kemal Timuroğlu, darbe öncesinde ilk cezaevine girdiğinde henüz 16 yaşındaydı. İskenderun’da liseyi okuduğu yıllarda adam yaralama, otobüs kaçırma olayları nedeniyle mahkemelik olmuş. Devamını şöyle anlatıyor: “Yargılandım ve Ankara’ya nakil oldum. Okuma hakkımız elimizden alındı. Sonrasında milliyetçilik duygularıyla Ülkücü camia içinde Ankara Bahçelievler yönetiminde görev yaptım. O bölgelerde görev yaptım. Bu görev sırasında muhtelif olaylardan sonra aranmaya başladım. Kısa dönem firardım. Sonra yakalandık ve işkence gördük. İşkence sırasında hastanelik oldum. Hastaneden sonra Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 3 Numaralı Askeri Mahkeme’de yargılandım. Bir dönem muharebe okulunda, Bir dönem Kolordu C blokta yattım. Sonra tahliye oldum”.

Her gece 150 kere coplanıyorduk

Darbe sonrası cezaevinde tacizlere ve şiddete maruz kaldıklarını ifade eden Timuroğlu, o günleri şöyle anlatmaya devam ediyor:
“Mamak Askeri Cezaevi'nde eğitim görüyorduk. Her gün dayak vardı. Her gece 150 kere coplanıyorduk. Sağcı-solcu karışık dayak yiyorduk. Sürekli sabahtan akşama kadar eğitim yapılıyordu. Eğitimlerde marşlar söyleniyordu. Tacizlere maruz kalıyorduk. Askerin müdahaleleri oluyordu. Şınav çekmemizi istiyorlardı. Çekemeyince copla vuruyorlardı. C5’te sorgulandım. C5’te işkence gördüm”.

“Muhsin Yazıcıoğlu başkanımızdı”

MHP Davasının sanıklarından biri olarak yargılandığını belirten Mehmet Biçer ise cezaevinde 4.5 yıl yattığını ve Mamak Askeri Cezaevi’nde çok ciddi işkenceler gördüğünü söyledi.

Mehmet Biçer, Ülkü Ocakları kongresinde yönetime girdiğini belirtti ve devamını şu sözlerle anlattı: “Muhsin Yazıcıoğlu başkanımızdı. O yıllarda beraber mücadele ettik. 12 Eylül’den önce aranmam vardı. Ankara’da görevliyken bazı ilçelerin sorumluluğunu yaptım. Semtin birinde bir silahlı yaralanma olayı oluyor. Bir arkadaşımız yakalanıyor. Yakalanan arkadaşım ifadesinde, 'Silahı Mehmet Biçer’den aldım' diyor. Polis, kaldığım yurdu bastı. Tesadüfen orada değildim ve yakalanmadım. Ankara’dan bir müddet uzaklaştım. Sonra 12 Eylül süreci oldu. Teşkilatlardaki görevlerimden dolayı aranmaya devam ettim. 12 Eylül’den 4 ay sonra yakalandım. MHP Davası’nın sanıkları olarak yargılandım”.

“Çok ciddi işkenceler gördüm”

Biçer, yakalandıktan sonra C5 adlı işkence odasında yaşadıklarını anlatarak; “Cezaevine girmeden yakalandığımda çok ciddi işkenceler gördüm. C5 denen bir birim oluşturdular. Yakalandığımda emniyete götürüyorlar diye düşündüm. Zeki Kaman ve Dürüst Oktay’dan oluşan 50 kişilik tim oluşturdular. Yakalandığımda küçük erkek kardeşim vardı. İskenderun’dan Ankara’ya gelmişti. Bizim gözlerimizi bağladılar. Kardeşimle beni, minibüsün arka koltukla bagajın arasına koydular. Sonra minibüs hareket etti. Yarım saat sonra bir yerde durduk. Bizi arabadan indirdiler. Arkadan biri ‘Mehmet Biçer, artık yolun sonuna geldin. Ya Ali’nin yerini söylüyorsun ya da söylemiyorsun. Söylemezsen kardeşinle seni burada öldüreceğiz’ dedi. Sonra gözümüzü açtılar. Dağın başında ıssız karlı bir yerdeyiz. Ben tanımadığımı söyledim. Ölümü göze aldım. Meğerse bize işkence yaptıkları yer C5 olan yerin yanındaymışız” ifadelerini kullandı.

Acıdan bayılıyorduk

'Elektrik işkencesi bitsin de falakaya yatırsınlar' diye dua ettiğini ifade eden Biçer sözlerine şu şekilde devam etti:

 “Gözlerim bağlı şekilde beni tezgaha yatırdılar. Kollarımı kalasa bağladılar. Tabi öncesinde beni soydular. Parmaklarımızdan ve cinsel organımızdan elektrik verdiler. Biz acıdan bağırdıkça dişlerimize de elektrik verdiler. Beynimizde şimşekler çakıyordu. Acıdan bayılıyoruz bizi dinlendirip tekrar aynı şeyleri yapıyorlar. Ayrıca falakaya yatırıyorlar. Elektrik vermeleri bitsin de falakaya yatırsınlar diye dua ederdim”.